Aşk; topuklarından etine kadar işlenmiş bir nasıl gibidir. Ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın. İki yolda tek bir gerçek olacak; canın çok ama çok acıyacak. -Mevlana-
Sabah yüzüne vuran güneş ışığı ile uyanmıştı Leyla. Kendini yorgun hissederken vücudunun hala uykuya ihtiyacı olduğunu biliyordu. Başucundaki komodinin üzerinden telefonunu alıp saate baktıktan sonra geri yerine bırakmış, başını hemen yanıbaşında uyuyan sevdiği adama doğru çevirmişti. Azat, günlerdir uyumadığı için bunun acısını çıkarır gibi deliksiz bir şekilde uyuyordu. Leyla Azat'ın yanağına masum bir öpücük bıraktıktan sonra elleriyle saçlarını geriye doğru itip banyoya doğru ilerlemişti. Rutin işlerini hallettikten sonra üzerini değiştirip odadaki perdeleri açmıştı. Şimdi işin en zor kısmı Azat'ı uyandırmaktı. Yanına doğru ilerleyip yatağın boş olan kısmına oturduktan sonra saçlarıyla oynamıştı sevdiği adamın. Uykusunda bile kaşları çatık, yüzü ise ifadesizdi. Ne yaparsa yapsın o güçlü tavrından bir türlü ödün vermeyişi Leyla'yı gülümsetmişti. Birkaç kez Azat'ı uyandırma girişiminde bulunsa da her seferinde başarısız olmuş en sonunda pes ederek aşağı inmeye karar vermişti. Leyla yataktan kalkar kalkmaz Azat, bileğinden tutup kendisine doğru çekmesiyle ağzından ufak bir çığlık kaçmış saniyeler sonra kendisini Azat'ın kucağında bulmuştu.
''Nereye gidiyorsun hemen? Biraz daha baş başa zaman geçirseydik.'' Diyerek burnunu karısının boynuna gömerek kokusunu içine çekmişti. Leyla ise onun bu hareketinden huylanıp geriye doğru çekilirken Azat daha sıkı sarmıştı kollarını beline. İkisinin de gülüşleri arasında Azat birleştirmişti dudaklarını karısının dudaklarıyla. Uzun zaman sonra sıradan bir sabaha uyanmanın tadını çıkarıyordu sessizce. Gürültüden, olaydan uzak huzurlu bir sabah..Leyla, dudaklarını ayırdığında Azat'ın yanağını okşayıp gülümserken çok geçmeden ayaklanmıştı. Her ne kadar sevdiği adamla odanın içerisinde kendisinden geçecek kadar güzel dakikalar geçirmek istese de şimdi zamanı değildi. Azat gözlerini karısının gözlerinden ayırmadan ayaklandığında Leyla'ya karşı hınzır bir gülümseme atmıştı.
''Ben daha çok özlüyorum sanıyordum, ama sen bitmişsin benim hasretimden.''
''Azat Sancaktar egosu! Hiç çekilmiyorsun sabah sabah biliyorsun değil mi?'' Moralini bozmadan aynı tebessümle söylediği sözlerden sonra Azat başını olumsuz anlamda sallayıp devam etmişti konuşmasına.
''Bilmem, genelde birlikte olduğum kadınlar sabah bir başka olduğumu söylerler. Gecenin aksine.'' Son cümlesini Leyla'nın kulağına doğru fısıldayarak söylemişti. Leyla sahte bir sinirle sevdiği adama doğru bakarken koluna kısa ama etkisi büyük bir şekilde vurmuştu.
''Sen böyle konuşmaya devam edip sabah sabah benim sinirlerimi bozarsan, akşama kanepede yatman gerekebilir hayatım. Kendim için değil, ama senin için endişelenmek istemem. Neticede rahatsız, hatırlarsın. İlk yatışın değil orada.''
''Hatırlıyorum hatırlamasına ama hatırladığım daha başka şeyler de var. Mesela senin yağmurlu havada, gece gök gürültüsünden korkup yanıma sıvışman gibi..sana o gecenin sabahında şiir okuduğum gibi..'' Azat'ın sözlerinden sonra Leyla'nın aklına o gece gelmişti, Azat'ın kendisine şiir okuduğu o ilk gece...
Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili,
biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü.
Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı.
Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk...
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Yaşamak ne güzeldir be sevgili...
Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek...
Ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının İlacı
RomantizmAzat Sancaktar & Leyla Korhan "Bizim buralarda insan bir kere aşık olur, Bir kere sever. Bunun adına da sevda derler.''