Sıra Dışı Bir Hediye

26 2 0
                                    

Bir şeye özen göstermeniz gerektiğinde daha çok onun ne tür bir özene ihtiyacı olduğuna bakmalısınız.

Bundan beş yıl kadar önce, ekonomik olarak zor bir dönemden geçiyorduk. Kocamın işleri eskisi kadar iyi değildi ve bu durum bir iki sene boyunca devam etti. Oldukça sıkıntılı bir dönem olduğunu söylemeliyim. Ancak şunu unutmayın, zor zamanlarda yapılan, yapılmaya çalışılan ufak ve güzel şeyler, gelecekte büyük bir mutlulukla hatırlayacağımız, çok değerli anılar olarak kalacaktır. Benim hikâyem de aynen böyle...

Bir kaç gün boyunca bırakın içine girmeyi, kapısına bile yaklaşmamın yasak olduğu odaya sonunda girdiğimde, evlilik yıldönümü hazırlıklarının özenle yapılmış olduğunu ve o akşamın çok güzel geçeceğini anlamıştım. Son günlerimi o odanın bir hayli uzağında geçirmiştim ve kocamla çocuklarımızın, beni özellikle o odadan uzakta tutmaları, beni oldukça meraklandırmıştı. O kadar uzun zamandır kesenin ağzını öyle bir sıkıyordum ki 'sürpriz' kelimesinin ne olduğunu unutmak üzereydim. O akşam karşılaştığım manzaraya hiç ama hiç hazır değildim. Dışarıda bir akşam yemeği için paramızın olmadığını bilen kocam, iki çocuğumuzla birlikte, evde romantik ve güzel bir kutlama yapmak için canla başla uğraşmıştı. Yemek odasının kapısında beni bekleyen eşim, bana içten bir şekilde gülümseyerek, "Merhabalar, hanımefendi. Kutlamalar sizi bekliyor," dedi. Bense, birazdan göreceklerimi tahmin etmeye çalışırken utançtan kıpkırmızı olmuştum. Odaya girer girmez gözlerim, en güzel masa örtümün serildiği, yalnızca misafirler için kullandığım yemek takımlarının özenle yerleştirildiği masaya takıldı. Masa, her şeyiyle kusursuz görünüyordu. Çatallar, kaşıklar, bıçaklar, peçeteler ve bardaklar, düzgün bir şekilde yerleştirilmişti ve bir tabağın yanında, paketlenmiş hediyeler duruyordu. Arkadan güzel bir müzik çalıyor ve masanın ortasındaki mum alevi, sanki çalan şarkıya eşlik edercesine titriyordu. Yerde balonlar bile vardı. Ben masanın güzelliğiyle büyülenmiş bir şekilde odayı seyrederken, kızımız bu akşam için özel olarak yaptığı pastayı getirdi. Hemen arkasından da koluna astığı keten peçete ile, akşamın şefi olarak oğlumuz geldi. Eşim, masayı son bir kez kontrol ettikten sonra kolunu bana uzatıp bana masamdaki yerime kadar eşlik etti ve sandalyemi çekip oturmama yardımcı oldu. Herkesin bu akşam için belli bir görevi olduğu belliydi ve her biri görevi için prova yapıp bir güzel hazırlanmıştı. Âdeta bir kraliçe gibi hissediyorum, diye düşündüm. Gözlerimi benim için bu kadar uğraşan kocamdan ve çocuklarımdan alamıyordum. O kadar güzellerdi ki... Özellikle kocamın gülümsemesinde büyük bir mutluluk ve gurur seziyordum. Hayatımdaki en güzel ve özel anlardan birini yaşıyordum. Oğlumun, hediyelerimi açmam için bana seslenmesiyle, herkesin heyecanlandığını fark ettim, çünkü hepsinin gözleri sevinçle parlamıştı. Hediye kısmı, pastanın kreması gibi, gecenin en güzel anıydı. Kızımın bana uzattığı ilk hediye paketini açtım. Pakette, üzerinde çeşitli ev işlerinin yazdığı bugün benim için çamaşırları asar mısın? ya da bulaşık makinesini boşaltır mısın? gibi kartlardan oluşan bir kitapçık vardı. Herhangi bir yardıma ihtiyacım olduğunda, bu kupon yerine kullanabileceğim kartlardan birini kızıma verecektim ve böylece o da bana yardımcı olacaktı. İkinci hediye ise oğlumdan geliyordu. Bana, onun için en değerli oyuncağını, başucuma koymam için vermişti.

Bir paket daha vardı. Bu da kocamın hediyesiydi. Herkes büyük bir merak ve heyecan içinde paketi açmamı bekliyordu. Sanki bir futbol maçında, maçın kaderini belirleyecek atışı yapmak üzere olan bir futbolcuymuşum gibi, nefeslerini tutmuş, beni izliyorlardı. Bu paketin içindekini görünce çok sevineceğimi hissediyordum. En azından, onların bu heyecanı ve bakışları bana bunu anlatıyordu. Son parça kâğıdı da yırtıp sımsıkı kapatılmış olan kutuyu açtım. Odaya büyük bir sessizlik çöktü.

"Bir çekiç mi?" Evdekilerin hepsi büyük bir sevinçle bana bakarken ben, yaşadığım şaşkınlığı ve hayal kırıklığını gizlemek için elimden geleni yapıyordum. Bu bir şaka mıydı? Kaçırdığım bir şey mi vardı? Ne yapacağımı bilemedim ama kocamı da üzmemek için kalkıp onu öptüm. Hiçbirinin hevesini kaçırmak istemiyordum. Bu yüzden yanlış bir şey söylememek için, "Her zaman bana ait bir çekicimin olmasını istediğimi nasıl anladın?" diyebildim. Ben olayın şaşkınlığını atlatmaya çalışırken oğlum da sürekli, "Anne, baksana bu harika bir çekiç!" deyip olduğu yerde zıplıyordu.

Bazen, beklemediğimiz bir şey karşısında duyduğumuz üzüntüyü, şaşkınlığı ya da hayal kırıklığını, sırf karşımızdaki insanın gözlerindeki heyecan parıltısını gördüğümüz için bir anda unutuveririz. O andan itibaren hissettiğimiz tek şey, mutluluktur. İşte bu da benim için öyle anlardan biriydi. Benim için tüm bu yapılanlar için mutluluktan başka bir şey duymam mümkün müydü? Ancak bu arada içimdeki romantizmin de aynı şekilde söndüğünü söylemeliyim! Tamam, durumumuz bu kadar kötüyken hediye beğenmeme gibi bir lüksüm yoktu belki ama bir şişe parfüm ya da güzel bir kolye fena olmazdı sanki. Bir çekiç demek? Acaba bana bir çekiç hediye ederken aklından ne geçiyordu? Sırada matkap, tornavida falan mı vardı acaba? Kocam, her kadının böyle özel günlerde romantik hediyeler almaktan hoşlandığını bilmiyor muydu? Asıl önemli olanın, onun beni düşünerek bir şey almış olduğunu kendi kendime tekrarlamaya çalışmama rağmen, çekiç aklıma geldikçe üzülüyordum. Sanırım o çekici, bir daha çıkarmamak üzere yatağımın altına saklayarak bu üzücü olayı unutabilirdim.

Ancak işte gerçek hikâye şimdi geliyor... Kocam aslında zannettiğimden çok daha ince düşünceli bir adamdı. Ah, nasıl da anlayamadım! Ben, evimizde sık sık değişiklik yapmayı seven biriyimdir. Beğenmediğim eşyaları istediğim şekilde yeniden düzenler, onların yerlerini değiştirir, gerekirse bazılarının rengini ya da şeklini değiştirip o şekilde kullanmayı severim. Bu nedenle bu çekiç, kocamın, benim evde yaptığım değişikleri sevdiğini, onayladığını ve desteklediğini gösterir nitelikteydi. Kocamın, bana ve kararlarıma ne kadar güvendiğini gösteriyordu. Bugün benim için o çekiç, aldığım o güne göre çok daha farklı bir anlam taşıyor. Kocamın beni, kendimden bile iyi biliyor olması ne kadar da güzel bir şey, değil mi?

O gün, başta çok üzülmüş olsam da, bugün geçmişe dönüp baktığımda bu öyküyü gülerek ve tabii ki biraz da mahcup olarak anlatıyorum. Yaşadığım bu olay, aldığım hiçbir hediyeye önyargıyla yaklaşmamam gerektiğini; önemli olanın, hediyeyi veren kişinin onu ne niyetle aldığı olduğunu öğretti. Bir parfüm ya da bir kolye, hiçbir zaman o çekiç kadar işime yaramayacaktı. Siz hiç bir parfüm şişesiyle, aldığınız çerçeveyi duvara asabilir misiniz? Şimdi o çekiç sayesinde, duvarlarımızda bir sürü güzel fotoğrafımız asılı. Ayrıca o çekici her kullanışımda, kocamın o zor dönemimizde, elindeki imkânlarla benim için uğraşıp hazırladığı o mükemmel geceyi hatırlıyorum.

Kahve Kokulu HikâyelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin