25 | Final

294 25 43
                                    

İyi hissetmiyordum. Bu sebeple babama hasta taklidi yaparak 4 gün izin aldırttım. Bugün ise karne günü. 4 gün sonra Oğuz' u ilk ve son kez göreceğim ve her şey bitecek...

Beyaz, gold rengi baskılı bir tişört ve yüksek bel kot pantolon giydim. Saçlarımı açık bırakıp ayağıma da beyaz klasik spot ayakkabılarımı giydim. Siyah küçük sırt çantamı hazırlayıp evden çıktım.

Okula geldiğim an içimde bir burukluk olmuştu. Son kez bu okula geliyordum.

Bahçeye girdiğim an hızlıca bir taradım. Demir... Ah, kaç Bahar, kaç.

Yolumu değiştirerek okul girişine doğru yürüdüğüm an fazla kaçamadım ve kolumdan yakaladı. Bu kolu tutmak çok mu zevkli acaba? Bir ara deneyeyim ben de.

"Nereye? Niye kaçıyorsun?" Sıkıntılı bir nefes aldım. "Prensip olarak eski sevgililerimle aynı ortamda bulunmuyorum, Demir." Gözlerini kıstı. Mavimsi yeşil gözleri öfke saçıyordu. "Ayrılmadık, dedim sana." Kolumu kurtardım. "Ben de 'ayrıldık' dedim. Kabullen artık, Demir! Sevmiyorum seni! İstemiyorum birlikte olmak! Gidiyorum zaten!" Kırgınlıkla baktı. "Nereye?" Onca şey söyledim, hâlâ buna mı takıldı? "Sen ilgilendirdiğini düşünseydim en başta söylerdim. Şimdi rahat bırak beni, hayatına bak." Öfkeyle gözlerini daha çok kıstı. "Sen var ya, aptalın önde gidenisin kızım! Seni gerçekten sevenleri hayatından atarak, zerre değer vermeyenleri alıyorsun! Geri zekalısın sen! Pişman olacaksın, ama yanında biz olmayacağız! Gözünü şimdi açsan bile çok geç kalırsın, Bahar! Mutsuz hayatında mutluluklar!!" Dedi ve kolumdan ittirip gitti. Haklıydı... bunu ben de geçen gece fark etmiştim zaten...

Dolan gözlerimi, havaya bakarak, durdurduktan sonra burnumu çekip okula girdim.

"Bahar?!" Esma yanımda bitiverdi. "Neredesin sen 96 saattir?!" Gözlerim dev gibi büyüdü, maşallah. "96 saat mi?!" Uzaklara bakıp düşündü. "Doğru, bugünü sayarsak 105 saat oldu. Onu bunu boş ver! Neredesin sen?! Telefonlarımıza bile bakmadın!" Göz devirdim. Şimdi gel bir de hesap ver... Ay vallahi üşeniyorum.

"Esma cidd-" gözüm Esma' nın arkasındaki kişiye takıldı. Bu hâlâ ne yüzle burada? Ali' den yediği dayaklar yetmedi mi? Gözlerimi Mehmet' ten ayırmadan konuştum. "Sonra konuşalım." Esma' yı ardımda bırakarak Mehmet' e ilerledim.

Aylak aylak kızları keserek geri geri gelirken bana çarpmasıyla sendeledi ve afalladı. "Bahar?" Gözlerimi çok hafif kıstım. "Sen hâlâ ne yapıyorsun burada?" Alayla baktı. "Karne gününde bir öğrencinin okulda ne işi olabilir?" Sen sabır ver, Rabbim!

"Onu demiyorum! Ali' den onca dayak yemene rağmen hâlâ okula gelecek yüzü bulabilmişsin, bravo. Ben herkes dağıldıktan sonra gelirsin diye düşünüyordum." Dudak büzüp ellerini cebine soktu ve duvara yaslandı. "O Ali dua etsin, ameliyatlı yerime geldi." Bir kahkaha attım. Çok komik çocuk bu ya. "Şu an şu klişe sana tam uydu, biliyor musun? Neyse çekil şuradan. Eylül' den de uzak duracaksın." Damak şaklattı. "Cık. O iş yaş." Kaşlarımı çattım. "Pardon?"

Etrafa bakındı. "Eylül' den uzak duramam." Aynı şekilde bakmaya devam ettim. "Mehmet saçmalıyorsun. Eylül, Ali Asaf ile birlikte. Ve onu seviyor. Sakın onları ayırayım deme." Bakışlarını tekrar bana çevirdi. "Onları ayırmam," Rahatlamıştım. Derin bir nefes verdim.

"Eylül ayrılır." Bakışlarım hızla onu buldu. Ne demek, Eylül ayrılır? "Ne diyorsun sen ya?" Dedim dehşetle. Göz kırpıp makas aldı. "Bu kadarını bilmen yeterli, şekerlik." Aylak aylak sınıfına geçtiğinde ben hâlâ şaşkın şaşkın bakıyordum. Eylül' ü uyarmam gerekiyordu...

***

Gün içinde Eylül' ü görememiştim. Büyük ihtimalle karne verilen saatte gelecekti. Of...

9-B | 1. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin