Yutkundum. Ayaklarımın, geri geri gittiğini hissediyordum. Birkaç adım geriden,
tekrar baktım ona. Bu..nasıl gerçek olabilirdi? Her şeyi tahmin edebilirdim, ama
bu..doğaüstü. Şimdi aklımdan geçen sorular, yetişemediğim kadar fazla
olmuştu.
O kocaman gözlerini, kırparak baktı. Başını, yana eğdi. Sanırım benden, iyi ya
da kötü bir tepki bekliyordu. İnsanken de, bu yaratığa dönüştüğünde de o
gözlerinin güzelliği hiç değişmiyordu. Üzüldüğünü görebiliyordum.
-Ben..çok şaşkınım. Anladığını düşünüyorum. Böyle biri olduğunu, tahmin
etmiyordum. Nasıl olabildiğine aklım ermiyor. Şu an, burada nasıl durabildiğimi
de bilmiyorum.
Cevap vermedi, sadece bakıyordu.
-Konuşamıyor musun?
Başını salladı.
-Ama söylediklerimi anlıyorsun, değil mi?
Gülümsediğini fark ettim. Sanırım, saçmalıyordum.
-Özür dilerim.
Elini kalbine götürdükten sonra, bana uzattı. Anlatmaya çalıştığı her ne ise,
zorlanıyordum.
-Bu ne demek?
Tekrar, aynı hareketi yaptı.
-Beni sevdiğini mi söylüyorsun?
Başıyla onayladı.
-Ben, biraz..korkuyorum Bill. Bir şey yapmayacaksın, değil mi?
Gözleri, daha da büyüdü. Hızla, başını olumsuz anlamda salladı ve birden, bana
yaklaştı. Kollarımdan tuttu. Hala başını sallıyordu.
-Tamam, sakin ol lütfen. Gerçekten korkutuyorsun beni.
Gözlerinden, siyah sıvılar akmaya başladı. Bu neydi şimdi? Bunlar gözyaşıydı
da, ağlıyor muydu yoksa?
-Özür dilerim, gerçekten. Beni anla ne olur, her gün böyle bir durumla
karşılaşmıyorum.
Nefes aldım ve devam ettim.
-Ben..ben de, seni seviyorum. Ne olursan ol.
Ellerimi yüzüne götürüp, o siyah sıvıyı sildim. Bu haliyle bile, pürüzsüz bir cilde
sahipti. Bana zarar verme amacı olmadığına göre, korkmamın bir sebebi
olmadığını düşündüm. Beni, sıkıca sardı. Tuhaf bir şekilde, kalbinin çarpışlarını
çok net hissedebiliyordum. Sanki benim kalbim de, onunkiyle aynı hızda
çarpmak için çaba harcıyor gibiydi.
Nereden bilebilirdim ki, bir gün her şeyimi vereceğim adamın bu dünyadan
olmayacağını. Her zaman diyorum, hayat sürprizlerle dolu. Gerçekten sizi, ciddi
anlamda şaşırtabiliyor. En azından insanlara değer verip üzülmektense, başka
bir gezegenden olan ve bu değeri hak eden birine her şeyinizi vermek daha iyi.
-Bill..
Çekilip, bana baktı. Simsiyah gözlerinin içinde, bir şeyler parlıyordu.
-Şey..eski haline dönebilir misin? Demek istediklerini, anlayamıyorum henüz ve
seninle konuşmak istiyorum.
Gülümsedim. Biraz geriye gitti ve bir şeye konsantre olur gibi, gözlerini yeniden
kapattı. Bu sefer, her anını izlemek istiyordum.
Bütün bunlar, gerçekten inanılmazdı. Her an gözlerimin önünde, farklı bir parçası
insan bedenine dönüyor ve boyu kısalıyordu. Önce, yüzünün bir kısmını gördüm.
Elleri, parmakları, kolları.
Peki, o hep böyle mi kalacaktı? Herkes olduğu gibi daha mutludur tabii ki, ama
ben onun insan halini daha çok seviyorum. Diğerine alışmam, zaman alacak.
Ben bunları düşünürken, o dönüşümünü çoktan tamamlamıştı. Sanki uzun
zamandır onu görmüyormuşum gibi, hızla gidip kollarına atladım ve ağlamaya
başladım. Deli gibi hıçkırıyordum.
-Hey..sakin ol. Yemin ederim, seni korkutmak istememiştim. Sadece, her şeyi
bil istedim. Asla zarar vermeyeceğim tek canlısın. Eğer beni istemezsen..-
Devamını getirmesine izin vermeden, dudaklarına yapıştım. Kendimi, çok
yükseklerde ve hiç olmadığım kadar, huzurlu hissediyordum. Sanki ihtiyacım
olan havayı ilk defa içime soluyormuşum gibi, sanki yıllar sonra ilk defa
dudaklarım suyla buluşmuş gibi.
Onsuz bir hayat, artık benim için olamazdı. Bunu düşünmek bile bana büyük bir
acı verdiği gibi, onsuzluğu onun ağzından duymak da aynı şekilde canımı
acıtıyordu. Uzun bir süre, bedenlerimizin ve ruhlarımızın birbirine doymasını
bekledik. Başımı, boynuna gömdüm ve o mükemmel kokusunu, içime çektim.
-Sensizlik olmayacak, asla. Benden saklamadığın için, gerçekten minnettarım
sana. Biliyorsun, alışmam biraz zaman alacak. Ama bundan sonra, sadece
seninle yaşamak istiyorum. Senin dünyan, senin kuralların ve senin
alışkanlıkların. Hepsini öğrenmek istiyorum.
Ellerinden uçup gidecekmişim gibi, bastırıyordu kendine. Saçlarıma, bir öpücük
kondurdu.
-Teşekkür ederim, dünyalı melek.
Yüzüne baktım.
-Bir şeyler bana bağlı demiştin? Ne faydam olacak sana?
-Eğer beni gerçekten seversen, insan olabilme şansım olacak. Bu karar sana
bağlı, ama geri dönüşü yok. İstersen hayatımızın sonuna kadar seninle senin
gibi yaşayabilirim, ya da şimdi olduğum gibi kalabilirim.
Birinin yaşaması veya ölmesi, bana bağlıymış gibi hissediyordum. Onun
hayatına, ben nasıl karışabilirdim ki. Bu, çok büyük bir sorumluluktu. Tanrım..
Her zaman, benim için en iyi şeyleri verdin bana. Bundan sonra, sana daha
fazla ihtiyacım var.
Yine düşüncelerime fena halde dalmışken, birden Bill’in ellerinin gevşediğini
hissettim. Bedeni, aşağı doğru çöküyordu. Ona daha sıkı sarıldım, bütün
gücümle düşmemesi için tutmaya çalışıyordum. Yüzünde, çok fazla acı çektiğine
dair bir ifade vardı. Onu, böyle görmeye dayanamıyordum. Nefesim hızlandı.
Hayır, ağlamamalıyım.
-Bill!
Cevap veremiyordu, sadece kıvranıyordu. Bill kollarımdan kaydıktan sonra, tam
arkasında gördüğüm şey ciddi anlamda kanımı dondurmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayakta Kal
Mystery / ThrillerKulübemin kapısını açıp, içeri girdim. Hava her zaman olduğundan daha da soğuktu ve gecenin 2'si olması ayazın şiddetini arttırmıştı. Nefesimi ellerime vererek, parçalanmış eldivenlerin içindeki soğuktan kızarmış zavallı parmaklarımı ısıtmaya çalışı...