Ayakta Kal | Bölüm 11

83 14 8
                                    

Yutkundum. Ayaklarımın, geri geri gittiğini hissediyordum. Birkaç adım geriden,

tekrar baktım ona. Bu..nasıl gerçek olabilirdi? Her şeyi tahmin edebilirdim, ama

bu..doğaüstü. Şimdi aklımdan geçen sorular, yetişemediğim kadar fazla

olmuştu.

O kocaman gözlerini, kırparak baktı. Başını, yana eğdi. Sanırım benden, iyi ya

da kötü bir tepki bekliyordu. İnsanken de, bu yaratığa dönüştüğünde de o

gözlerinin güzelliği hiç değişmiyordu. Üzüldüğünü görebiliyordum.

-Ben..çok şaşkınım. Anladığını düşünüyorum. Böyle biri olduğunu, tahmin

etmiyordum. Nasıl olabildiğine aklım ermiyor. Şu an, burada nasıl durabildiğimi

de bilmiyorum.

Cevap vermedi, sadece bakıyordu.

-Konuşamıyor musun?

Başını salladı.

-Ama söylediklerimi anlıyorsun, değil mi?

Gülümsediğini fark ettim. Sanırım, saçmalıyordum.

-Özür dilerim.

Elini kalbine götürdükten sonra, bana uzattı. Anlatmaya çalıştığı her ne ise,

zorlanıyordum.

-Bu ne demek?

Tekrar, aynı hareketi yaptı.

-Beni sevdiğini mi söylüyorsun?

Başıyla onayladı.

-Ben, biraz..korkuyorum Bill. Bir şey yapmayacaksın, değil mi?

Gözleri, daha da büyüdü. Hızla, başını olumsuz anlamda salladı ve birden, bana

yaklaştı. Kollarımdan tuttu. Hala başını sallıyordu.

-Tamam, sakin ol lütfen. Gerçekten korkutuyorsun beni.

Gözlerinden, siyah sıvılar akmaya başladı. Bu neydi şimdi? Bunlar gözyaşıydı

da, ağlıyor muydu yoksa?

-Özür dilerim, gerçekten. Beni anla ne olur, her gün böyle bir durumla

karşılaşmıyorum.

Nefes aldım ve devam ettim.

-Ben..ben de, seni seviyorum. Ne olursan ol.

Ellerimi yüzüne götürüp, o siyah sıvıyı sildim. Bu haliyle bile, pürüzsüz bir cilde

sahipti. Bana zarar verme amacı olmadığına göre, korkmamın bir sebebi

olmadığını düşündüm. Beni, sıkıca sardı. Tuhaf bir şekilde, kalbinin çarpışlarını

çok net hissedebiliyordum. Sanki benim kalbim de, onunkiyle aynı hızda

çarpmak için çaba harcıyor gibiydi.

Nereden bilebilirdim ki, bir gün her şeyimi vereceğim adamın bu dünyadan

olmayacağını. Her zaman diyorum, hayat sürprizlerle dolu. Gerçekten sizi, ciddi

anlamda şaşırtabiliyor. En azından insanlara değer verip üzülmektense, başka

bir gezegenden olan ve bu değeri hak eden birine her şeyinizi vermek daha iyi.

-Bill..

Çekilip, bana baktı. Simsiyah gözlerinin içinde, bir şeyler parlıyordu.

-Şey..eski haline dönebilir misin? Demek istediklerini, anlayamıyorum henüz ve

seninle konuşmak istiyorum.

Gülümsedim. Biraz geriye gitti ve bir şeye konsantre olur gibi, gözlerini yeniden

kapattı. Bu sefer, her anını izlemek istiyordum.

Bütün bunlar, gerçekten inanılmazdı. Her an gözlerimin önünde, farklı bir parçası

insan bedenine dönüyor ve boyu kısalıyordu. Önce, yüzünün bir kısmını gördüm.

Elleri, parmakları, kolları.

Peki, o hep böyle mi kalacaktı? Herkes olduğu gibi daha mutludur tabii ki, ama

ben onun insan halini daha çok seviyorum. Diğerine alışmam, zaman alacak.

Ben bunları düşünürken, o dönüşümünü çoktan tamamlamıştı. Sanki uzun

zamandır onu görmüyormuşum gibi, hızla gidip kollarına atladım ve ağlamaya

başladım. Deli gibi hıçkırıyordum.

-Hey..sakin ol. Yemin ederim, seni korkutmak istememiştim. Sadece, her şeyi

bil istedim. Asla zarar vermeyeceğim tek canlısın. Eğer beni istemezsen..-

Devamını getirmesine izin vermeden, dudaklarına yapıştım. Kendimi, çok

yükseklerde ve hiç olmadığım kadar, huzurlu hissediyordum. Sanki ihtiyacım

olan havayı ilk defa içime soluyormuşum gibi, sanki yıllar sonra ilk defa

dudaklarım suyla buluşmuş gibi.

Onsuz bir hayat, artık benim için olamazdı. Bunu düşünmek bile bana büyük bir

acı verdiği gibi, onsuzluğu onun ağzından duymak da aynı şekilde canımı

acıtıyordu. Uzun bir süre, bedenlerimizin ve ruhlarımızın birbirine doymasını

bekledik. Başımı, boynuna gömdüm ve o mükemmel kokusunu, içime çektim.

-Sensizlik olmayacak, asla. Benden saklamadığın için, gerçekten minnettarım

sana. Biliyorsun, alışmam biraz zaman alacak. Ama bundan sonra, sadece

seninle yaşamak istiyorum. Senin dünyan, senin kuralların ve senin

alışkanlıkların. Hepsini öğrenmek istiyorum.

Ellerinden uçup gidecekmişim gibi, bastırıyordu kendine. Saçlarıma, bir öpücük

kondurdu.

-Teşekkür ederim, dünyalı melek.

Yüzüne baktım.

-Bir şeyler bana bağlı demiştin? Ne faydam olacak sana?

-Eğer beni gerçekten seversen, insan olabilme şansım olacak. Bu karar sana

bağlı, ama geri dönüşü yok. İstersen hayatımızın sonuna kadar seninle senin

gibi yaşayabilirim, ya da şimdi olduğum gibi kalabilirim.

Birinin yaşaması veya ölmesi, bana bağlıymış gibi hissediyordum. Onun

hayatına, ben nasıl karışabilirdim ki. Bu, çok büyük bir sorumluluktu. Tanrım..

Her zaman, benim için en iyi şeyleri verdin bana. Bundan sonra, sana daha

fazla ihtiyacım var.

Yine düşüncelerime fena halde dalmışken, birden Bill’in ellerinin gevşediğini

hissettim. Bedeni, aşağı doğru çöküyordu. Ona daha sıkı sarıldım, bütün

gücümle düşmemesi için tutmaya çalışıyordum. Yüzünde, çok fazla acı çektiğine

dair bir ifade vardı. Onu, böyle görmeye dayanamıyordum. Nefesim hızlandı.

Hayır, ağlamamalıyım.

-Bill!

Cevap veremiyordu, sadece kıvranıyordu. Bill kollarımdan kaydıktan sonra, tam

arkasında gördüğüm şey ciddi anlamda kanımı dondurmuştu.

Ayakta KalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin