Ayakta Kal | Bölüm 14

74 12 6
                                    

Onu, gördünüz mü? Uzun boylu, beyaz tenli, kusursuz güzellikte bir melek

gördünüz müü?

Veronica yırtık ve kirli elbisesiyle, ona tuhaf tuhaf bakan insanlara aldırmadan

sabahın bu saatinde yolda gördüğü herkese bu soruyu soruyordu. Gizlice, onu

izliyordum. Bu halde, beni fark etmesi imkansızdı. Gün geçtikçe, daha kötü

oluyor. Şimdiden, aklını kaybetmiş gibi. Onu böyle gördükçe, yaptığım şeyden

daha da fazla azap duyuyorum her saniye.

Birisi, kolundan tuttu. Konuşmalarını duyabiliyordum.

-Viki, senin ne işin var burada? İşine bakman gerekmiyor muydu? Ben sana

kaç kere dedim boş boş dolanma da, git mal sat diye? Senin yüzünden

batacağım.

-Bırak kolumu! Kendine başka birini bul, ben yokum artık.

-O kadar kolay mı kızım, ben yokum demek?! Madem beni zarara uğrattın,

karşılığını da ödeyeceksin.

-Sana ödeyeceğim, hiçbir şey yok dedim. Çekil yolumdan!

Bu Mike. Veronica’yı, her zaman zor durumda bırakmış ve onunla olmak

istemiştir. Her an fırsat kollamaya da, devam ediyor. Veronica, kolunu hızla

çekti ve yoluna devam etti. Mike, arkasından bağırıyordu.

-Kendine dikkat et Viki, yakında görüşeceğiz!

O, duymuyordu b,ile. İlerideki birine daha, sordu aynı sorusunu. Bu halde, çok

fazla şansı yoktu dışarıda. Ben yokken ya birinin yemi olacak, ya da kurbanı.

Göz yumamam. Gerçekten, bunu yapmak istemiyorum. İnsanların bu durumda

hep ruhsal tedavi gördüğünü biliyordum, ama bu şekilde Veronica’ya kimse

inanmayacak. Derdini, yaşadıklarını hiçbir ruh doktoruna anlatamayacak. Daha

fazla, rezil olmasını izleyemem.

Sokakta bulunan bir telefon kulübesinden, ulaşabileceğim en yakın akıl

hastanesini aradım. İsmimi, söylemek istemiyordum. Sadece, Veronica’nın

durumunu anlattım ve bulunduğu yeri söyledim. Üzgünüm Veronica, hepsi senin

içindi.

***

Neden kimse bilmiyor ki, onun yerini? Biri görmüş olmalı! Şu koskoca şehirde,

herkes mi kör? Herşeyim, sevgilim kayıp. Biri yardım etmeli!

Yolun karşısında gördüğüm polis merkezine gitmek için yola çıkmıştım, ama o

anda önümü birileri kesti.

-Bayan Spell?

-Buyurun benim, ne vardı?

Adam, başıyla işaret yaptı ve bir sürü adam, etrafımı sardı. Güpegündüz, şehrin

en işlek caddesinde göz göre göre kaçırılıyor muydum yani?

-Ne oluyor? Bırakın beni, imdaat!

-Bağırmayın bayan, size bir zarar vermeyeceğiz. Doktorum ben.

-Ben hasta falan değilim ama, bir yanlışlık yapıyorsunuz!

Konuşmama fırsat vermeden, arabaya bindirdiler. Kimse bir açıklama

yapmıyordu. Neler oluyordu, burada böyle? Acaba.. Bill mi söylemişti bu

adamlara, beni almalarını? Beni, onun yanına mı götürüyorlardı ki? Kimsenin

içinde, nereye gittiğimizi söylemek istememiş olabilirlerdi. Bir an, umutlandım.

Tam bir şey sormak üzereydim ki, kollarıma beyaz bir gömlek geçirdiler.

-Pardon ama, nereye gidiyoruz? Birisi, bana açıklama yapabilir mi? Siz, Bill’in

adamları mısınız?

Herkes, tuhaf tuhaf baktı bana. Az önce soyadımı söyleyen ve doktor olduğunu

iddia eden adam, gözlerime bir ışık tuttu. İstemsizce, kendimi geri çektim ve

gözlerimi kırpıştırdım.

-Sakin ol tamam mı? Hastaneye gidiyoruz. Sana bazı testler yapacağız ve

sonra da bir odada dinleneceksin. Bundan sonra bizim misafirimizsin.

Hiç böyle bir şey duymamıştım, ama sanırım bunlar iyi insanlardı. Arabanın

arkasındaki küçük, demir parmaklıklı pencereden baktım. Kendimi, başıboş

sokak köpekleri gibi hissettim. Şimdi de, köpek toplama arabası gelmiş ve

beni almıştı.

Etrafa baktım. Hava çok güzeldi. Dünkü kıyameti andıran hava, sanki hiç

olmamış gibiydi. İnsanlara baktım. Herkes bir telaş içindeydi, ama mutlu

görünüyorlardı. Birbirine sarılmış, çiftler görüyordum. Bazısı, kahkahalarla

gülüyordu.

Sevgilim, sen de olduğun yerde bu güzel dünyayı görüyor musun? Biliyorum,

döneceksin. İşlerin vardı, gittin. Sana kırılmadım değil aslında. Çok mu

önemliydi işlerin benden? Hemen dön lütfen. Biliyorsun, daha yaşayacak çok

şeyimiz var. Büyük hayallerimiz var. Ben çok sıkılıyorum burada sensiz. Sen ne

yapıyorsun, dünyanın herhangi bir yerinde bensiz? Beni şimdi birkaç iyi insan,

korumaya aldı. Sen gelene kadar, güvende olacağım yani. Beni merak etme.

Tanrı seni korusun, evrenin sahip olduğu en güzel melek.

“Sesini duymak ne güzel

Umarım iyisindir

Ve eğer beni merak ediyorsan, bu gece burada yalnızım

Şu an kaybolmuş durumdayım, zaman akıp gidiyor

Eğer bir dilek daha dileyebilseydim

Yanımda olmanı dilerdim

Seni özlüyorum

Sana ihtiyacım var

Şimdi seni önceden sevdiğimden daha çok seviyorum

Ve eğer bugün yüzünü görmezsem

Hiçbir şey değişmez, kimse yerini alamaz

Her gün daha da zorlaşıyor

Sensiz yaşamayı deniyorum

Yaşlar düşüyor gözlerimden

Yalnızım ve bomboş hissediyorum kendimi

Tanrım, her şey içimde paramparça gibi

Başımı kaldırıp yıldızlara bakıyorum

Senin de aynı şeyi yaptığını umarak

Kendimi sana daha yakın hissediyorum, seni duyabiliyorum..”

Ayakta KalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin