"Ma gelo tu zane dılemınde ki heye*? Na*... Nızani*... Xelasiyamın ra be*! Dılemın eşqa te de dışevıte*! Ra be ey cane... Dılemın dışevıte...*"
(1- Gönlümde kimin olduğunu biliyor musun?
2- Hayır...
3- Bilmiyorsun...
4- Kurtuluşum kalk!
5- Kalbim aşkınla yanıyor!
6- Kalk ey can...
7- Kalbim yanıyor...)Duyduğu, acı ve serzeniş dolu sese odaklandı. Kimin sesiydi? Kimdi bu aşık olunası sesin sahibi? Neden zihni bulanık, etrafı karanlıktı? Ne oluyordu?
Gözlerini hafif araladığında baş ucunda gözü yaş dolu bir Welat bulmayı beklemiyordu.
Bu adam, sert ve kaba kabuğunun altına gizlediği duygularını kimse olmadığından açıkca dile getiriyordu.
Pamuk, ağlayan kömür karası irislerin kendi yeşil irislerine sevinç ve göz yaşıyla bakmasını izledi.
Bazı adamlar güzel severdi.
Bazı adamlar ise özel severdi.
Tıpkı Welat Arslan gibi."Xelasiyamın... Çawani*?" (*Nasılsın?)
Pamuk yeşil irislerinin güzelliğine güzellik katan kirpiklerini kırpıştırarak baktı.
Karşısında duran adam... Saçı dağılmış, gözleri kızarmış ve sesi inanılmaz titrer olmuştu.
Bu adam... Bu adam nefes kesecek kadar adamdı. Bu adam ona aşıktı. Welat gönlünü kendisine kaptırmıştı.
Ne zaman?
"Ne zamandan beri böyle bakıyordun da göremedim?" dedi ve yutkundu Pamuk.
Etkilenmişti. Gizleyemezdi bunu. Babası ve Umeyre'sinden sonra onun için gözyaşı döken adam Welat'tı...
Hoşlanmaya başladığı adam... Ve bir o kadar nefret ettiği deve Welat...
Etrafı sıkıntıdan gezindi gözleri. Burası bir hastane odasıydı. Koluna takılı bir serum vardı.
"Ne... Ne oldu bana?"
"Bir şey yok güzelim... Ufak bir baygınlık geçirdin. Şükürler olsun uyandırana. Şükürler olsun..."
Göz yaşlarını silen adamın ince uzun parmaklarına takıldı gözleri. Pamuk yüzü yüzüne bakan adamı incelmeye daldığının farkında değildi.
Gür siyah saçlarına yaraşır sık siyah kaşlara, kaşlarına bin çeken uzun kıvrık kirpiklere ve kalbini delice çarptıran kömür karası irislere sahipti adam. Biçimli güzel burnu vardı. Hemen altında dolgun dudaklar nefesinin kesilmesine yetecek kadar çekiciydi.
Kirli sakallarına doğru uzandı eli. Yüzüne dokunma isteğiyle yanmıştı Pamuk. Şuan çok tehlikeli sınırlarda deli çarpan kalbinin peşine koştuğunu hatta uçtuğunu göremeyecek kadar kapılmıştı adamın cazibesine.
"Welat..."
"Efendim?"
"Sen... Sen çok güzel bir detaysın... Kalbim deli çarpıyor yüzüne yaklaşınca. Midemde develer halay çekiyor. Ben galiba... Aşık oluyorum sana."
"Ha?"
***
Gördüğü rüyanın etkisinden gözleri dehşetle açılmış, nefesi kesik kesikken uyanarak kurtulmuştu.
Ama... Saniyeler önce rüyasında gördüğü Welat, yine aynı rüyasında ki gibi ağlamaktan bitap düştüğü kadar dik durmaya çabalıyordu.
"Amca kızım... İyi misin?"
Seslenen adamın sesinden o kelimeyi tekrar duymayı dilemişti farkında olmadan.
Xelasiyamın...
Ne güzel söylemişti rüyasında...
Kafasını iki yana sallayarak rüyanın etkisinden sıyrılmaya gayret etti. Sonrasında etrafta gezinen gözleri hastane odası değilde kendi odasında olduğunu idrak edebilmişti.
Bu odaya ne zaman nasıl gelmişti haberi yoktu.
"Ben... Bana ne oldu? Nasıl geldim buraya ben-"
"Şükürler olsun uyandırana... İyisin amca kızı çok şükür ki iyisin... "
***
Şimdilik bu kadar.... Anca bu kadar oldu. Şu şu sıra ilahmsızlıktan halılarda yuvarlanıyorum... Hoşçakalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pamuk Cüce Ve Yedi Develer
Novela Juvenil"Yıkılır mıyım sanıyorsunuz? Sarsılmam bile! Cam gibiyim! Bazıları ne kadar kırarsa kırsın! Kırıldıkça keskinleşirim." ~~PAMUK ARSLAN~~ Sıla-i rahim diye kandırılıp Mardin'e giden Pamuk'un amca oğulları ile yaşadığı uzun bir serüvene hazır mısınız? ...