Rojda gözlerini araladığında başının yoğun bir ağrıyla kavrulduğunu hissedip hafif bir acı inilti sesi çıkarmıştı. Ama sesi çok çıkmamıştı.
Ağzı... Elleri... Ayakları...
Sırasıyla baktı, uzuvlarının iplerle bağlı olduğunu görür görmez dehşete kapılıp kıpraşmaya başladı. Bağırmaya çalışsa da nafile olacaktı. Sağına baktığında gördüğü baygın Pamuk olmuştu. Daha çok kıpraşıyor öte yandan ne olduğunu anlamaya uğraşıyordu. En son düğünde keyifle halay çekiyorlardı sonra...
Şiddetle gelen başağrısı... Patlamak üzere olan kafasını hızla toparlamalı ve Pamuk'u uyandırmalıydı. Ne yapmalıyım diye düşünürken soluna baktı ve çıkarabildiği kadar yüksek bir sesle çığlık attı.
Yerde kanlar içinde yatan biri vardı... Ve hareketsiz öylece yatıyordu. Bağlı değildi... Bu bir ceset miydi? Elbisesi kanlar içinde ki bu ceset neden bu kadar tanıdık geliyordu?
***
Gözlerini korku dolu bir çığlığın sesiyle araladı Pamuk. Işığın gözlerini kör etmek üzere hücum ettiğini sandı. İstemsizce elleriyle yüzünü kapatma isteği duyarken bunu başaramadığını fark etti. Çünkü elleri iplerle bağlıydı keza ayakları da aynı şekilde bağlanmıştı. Üstelik yanında Rojda vardı. Onun az daha ötesinde kendilerinin aksine yerde öylece yatan kanlar içinde bir kadın bedeni vardı. Bağlı bile değildi. Elbisesi hiç yabancı değildi...
"Hass..." diyebildi sessizce
Şükür uyandın dercesine bakan Rojda'ya çevirdi yüzünü. Neler oluyor diye soruyorlardı birbirlerine bakışlarıyla. Ortam aşırı derecede aydınlık ama bir o kadar soğuktu. Ve bir o kadar da korkutucu.
Neden burdaydılar?Nerdeydiler? Nasıl geldiler? Neden bir cesetle aynı odada kilitlilerdi? Neler oluyordu? Kimdi onları buraya bu hale getiren kişi yada kişiler?
Akıllarında binlerce soru dolaşırken kapının kilit sesiyle Rojda baygın ayağına yatıp gözlerini sımsıkı kapatmıştı. Gelen kişiyi görürse daha da tehlikede olacağını hissetmişti. Oysa bu akşam kendine koca bulup hayatını yönlendirecekti. Evlenecekti, çocukları olacaktı onlarla mutlu bir hayat sürecekti. Peki şimdi? Kaçırılmıştı? Kimse onu istemeyecekti... Gerçekten düştüğü durumda derdi bunlardı...
Pamuk gözlerini Rojda'nın aksine kapıya dikti. Kim girecekti? Ne diyecekti? Neden kaçırılmışlardı? Kimdi bunu yapan öğrenmek istiyordu. Fazlasıyla korkmasına karşın bir o kadar da cesurdu.
***
"Sen ne diyorsun polis oğlum? Ağzından çıkanı kulağın duysun!" Hasan ağanın sesi inletmişti tüm salonu. Ambulansların acı çığlıkları sonrası polis telsizleri ve araba sirenleriydi salonu inleten. Hasan Ağa'nın sesiydi akıllardaki ölümcül sessizliği bozan?
"Maalesef amcacım yapacak tek şey beklemek?"
"Bizden üç kişi vuruldu üç kızımız kaçırıldı biz oturup bekleyelim mi? Asla! Herkes silahını alsın biz kendimiz halledeceğiz bu meseleyi! O be namusları bulup soracağız herşeyi! De hayde gidiyoruz."
Hasan ağa kesin ve net bir tutum sergileyip silahını beline takıp çıkmıştı kapıdan. Diğer aşiret erleri de hızla peşi sıra çıkmıştı. Polisler çaresiz bir şekilde kadınları ve çocukları özenle evlerine yönlendirmişti.
***
Hastane koridorunda ameliyathane önünde sessiz ağlayışlar hüznü çökertmişti üzerlerine. Kızlar hanım ağalar Arslan oğullarının gözleri kıpkırmızıydı. Herkes gönülden dua ediyor sessiz ağlayışlar eşliğinde içerde yatan babalarının ve kocalarının ameliyatından gelecek bir haberi bekliyordu. Çaresizlik üzerlerine çullanmıştı. Yapacak bir şey yoktu. Öylece beklemek cehennem gibiyse de yavrularının kaçırılmış olması Müberra ve Gülistan'ın acısını katlıyordu maalesef.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pamuk Cüce Ve Yedi Develer
Fiksi Remaja"Yıkılır mıyım sanıyorsunuz? Sarsılmam bile! Cam gibiyim! Bazıları ne kadar kırarsa kırsın! Kırıldıkça keskinleşirim." ~~PAMUK ARSLAN~~ Sıla-i rahim diye kandırılıp Mardin'e giden Pamuk'un amca oğulları ile yaşadığı uzun bir serüvene hazır mısınız? ...