Bölüm 18 'ELİMİEL'

1.4K 95 30
                                    

🥀

Herkese merhaba! Sıkı bir şekilde çalışıp size önceki bölümü unutturmadan bölüm atmayı planladığım için hazırlanıyordum ve bir anda al aşağı oldum. Planlarımda benimle birlikte yerle bir oldu tabii. Geç gelen bölüm için üzgünüm olduğumu anlamanızı istiyorum. Bu yüzden bölümü hiç bölmeden size upuzun bir bölüm atıyorum. Bol olaylı, içine bir şeyler sakladığım bu bölümü dikkatli okumanızı öneriyorum. Eminim bir şeyler fark edeceksiniz bu bölümde. Çünkü onların üzerlerini örtmedim.

Ve bölümün neden bu kadar geçiktiğiyle ilgili açıklamayı bölümün sonunda okuyabilirsiniz.

Bölümle ilgili düşüncelerinizi bırakmayı unutmayın, sizi şaşırtacak şeyler bekliyor çünkü bu bölüm.

Keyifli okumalar. (:

Bölüm başlığı;

Bâkire boğazımdan geçen en güzel günahtın, benim tek suçumdu yutkunmak.

Bölüm şarkısından yine bir buket bırakıyorum buraya;

Ölümden ağır bu derdi kime söyleyeyim?

V E Y L

Peşimden hızlı ve büyük adımlarla geldiğini duyabiliyordum. Sahi yer nasıl dayanıyordu onun bu öfkesine, ben olsam içime geçerdim. Hızla kolumdan tutup yine aynı şekilde yürümeye devam etti beni peşinde sürükleyerek. Dudaklarım ince bir inilti dökülsede dişlerimi sıkıp dudaklarımı birbirine bastırıp sustum. Gözden ırak bir yere geçtiğimizde beni hızla görüş alanına çekti. "Neden ağlıyordun?" diye sordu. Başta ne demek istediğini anlayamadım. Tuttuğu kolumu biraz daha sıkmaya devam ederse yerinden çıkarabilirdi. Buna rağmen sadece yüzüne baktım. Gözlerim acımdan mı yoksa ona baktığım için mi böyle dolmuştu bilmiyordum ama bundan nefret ediyordum.

"O sabah," dedi yutkunarak, iradesi onu sıkı sıkı tutuyor gibiydi. "O sabah neden evimin önündeydin? Neden ağlıyordun? Bana ne olduğunu anlat." Tek nefeste sorduğu bütün o sorular bana o anı tekrar yaşattı. Hissettiğim çaresizliği, peşimden ayrılmayan ölüm arzusunu... Ona olan öfkemi.

"Konuşsana, neden o hâldeydin? O kadar kalabalığın karşısına çıkacak kadar önemli ne oldu, seni ağlatacak kadar büyük ne olabilir! Söyle, anlat bana." O kadar sinirli görünüyordu ki bir cevap alamazsa iradesi bile kendi iradesini yitirebilir gibiydi. "Yoksa," dedi gözlerimin içine bakarak, "Yoksa o adam..." Bedenimde gezindi gözleri. Ne hesaplamaya çalıştığını anlayamadım, kendimi konuşup bir şeyler uydurmak için ikna etmekle uğraşıyordum o an. "Bir şey mi yaptı sana? Bir şey mi söyledi? Neden kolundan tutuyordu?" Bu cümleyle birlikte biraz daha sıktığında kolumu gözlerimde birikenler aktı çeneme doğru. Kasıldım ve iradem yenik düştü ve kolumu tutmak zorunda kaldım. "O kadar erken bir saatte neden seninleydi?"

"Öldüğümü sandım." diye fısıldadım başımı kaldıramadan. "Ölüyorum sandım, nefes alamadım, çok korktum." diye fısıldarken sessizleşip beni dinlemeye başlamıştı. "O kadar kötüydü ki o his, dünya dar geldi, kaçacak yer aradım. Suçlayacak birini, gözyaşlarımı saklayacak bir omuz aradım o sabah. Oysa hep geceleri ölen ben, o sabah Azrail ile saklambaç oynadım." Bakışlarımı kaldırdım. Dinliyordu ancak anlamıyordu. Buna emin olduğum için konuşmaya devam ettim. 

"Onu benden aldıklarını sandım, içimde oluşan o boşluğu doldurman için geldim sana. Birkaç kelime söylesen, bana bağırsan bile dolardı diye düşündüm. Acıyla da olsa dolsun o boşluk dedim, parçalanarak oluşmuştu daha fazla acımaz diye düşündüm. Daha önce dolmuştu, yine dolar sandım ama hiçbir acı o boşluğu dolduramadı. Sanırım gittikçe büyüyecek ve içimde derinliği muamma içi meçhul bir kuyu olacak. O kuyuyu nasıl kapatacağım? O gün, o bakışlarınla bile dolduramadım o boşluğu. Beni tanımamazlıktan gelmen bile-"

VEYL "Affetme Beni!" (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin