Bölüm 32 'Bir Cesette Unutulan Ruh' (+18)

1K 43 57
                                    

🥀

Merhabalar! Uzun zaman oldu biliyorum. Taşınma. toparlanma. diğer hikâyemde üçüncü seriye başlama derken Veyl'i biraz boşladığımın farkındayım. Fakat sizde umarım bu süreçte Veyl'i ne kadar boşladığınızı fark etmişsinizdir diye umuyorum. Sizi bu kadar beklettiğim için kusura bakmayın olur mu? Ama tekrar buradayım!

Size yine bir sınır vermeyeceğim ancak sizde hak ettiğini tanırsanız hikâyeye emin olabilirsiniz bölümleri daha sık paylaşacağıma. Bunun yüzünden mi paylaşmıyorsun diye düşünmeyin, bir yazarın en ihtiyaç duyduğu şey ilham ve motivazyon, bunları oy ve düşüncelerinizle ancak sağlayabiliyorsunuz. Emin olun bunlar olduğunda yazar karşılıksız bırakmıyor. Şimdiden ilginiz için teşekkür ederim! (:

Keyifli okumalar!

+18 sahneler içerir!

V E Y L

Bir cesette unutulan ruh gibiyim.

Bölüm cümlesi;

Bayım sen berbat bir geçmişsin ve sanırım, hiç geçmeyeceksin...

İçinde olduğum kargaşa o kadar büyüktü ki. Zihnim fazlaca kalabalık, etrafımdaki siluetler fazla karanlıktı. Aydınlığım korkumun altında gölgede kalmıştı. Hislerim darmaduman olmuş, hissedeceğim duygu bütünlüğü akıl sağlığını yitirmişti. Ne düşüneceğimi, kimi düşüneceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Bu duygular onun bana bu kadar fazla yakın olması yüzündendi.

Hemen yanımda araba kullanan bu adam benim dünya üzerindeki tek düşmanımdı. O anılarımdaki en büyük düş kırıklığımdı. O, ona teslim ettiğim kanatlarımı kıran, o beni gökyüzümden ayıran adamdı. İçimde ne kadar yaşam varsa düşmanıydı. 

Direksiyona atılıp onu da kendimle birlikte dünyadan aşağı itebilirdim. 

Belki cehenneme düşerdik ama beni zebanilerden alamazdı. O kendini hırsla beslediği sahip olma duygusu içinde o ateşlerle birlikte yanardı. Beni gökyüzümden koparmıştı, ben de onu kendimden koparabilirdim. Bedeni bana sahip değildi ancak zihninde, anılarında, hayallerinde benimle birlikte olduğu ne kadar görüntü ve kurgu varsa onları elinden alabilirdim. Benim hayalim, ruhum, hatta cesedim bile onun olmamalıydı.

Fakat Elimiel en büyük engelimdi benim.

Ve onun Elimiel'i hazmedemediğini, sürekli bunu düşünüp durduğunu ve daha doğmamış, ruhunu bile henüz tamamlayamamış küçük yarım bir meleği onun ellerine bırakamazdım. Çünkü o, o yarım ruhun en büyük düşmanıydı. Ne olursa olsun kaçmam gerekiyordu. Bir yolu olmalıydı. 

Arabayı o karanlık yolun sonunda bir çiftliğe doğru yönlendirdiğinde düşüncelerimin arasından sıyrılarak gerçekliğimdeki çaresizliğime itildim. Fazla sessiz ve bir o kadar da ıssızdı. Evin ışıkları yanmıyor, çiftliğin kapısının kenarlarında duran büyük taştan dikdörtgenlerinin üzerinde duran lambalar yanıyordu sadece. İndi arabadan.

Bununla birlikle etrafıma baktım direkt. Şu an koşsam bir şansım olmayacaktı. Sadece ilerideki ormana yetişebilirsem ondan kaçma şansım olabilirdi. Bu karanlıkta, bu sessizlikte ormanda beni bulması çok zordu. Kapının kilidini açtığında. Arabanın kapısını açtım usulca.

Bunu duymadığını fark etmemle arabadan inip ormana yürümeye başladım. O kapıları açarken beni hâlâ fark etmemiş olması mucizeydi. Adımlarımı hızlandırıp koşmaya başladığımda arkamdan bağırdığını duydum. Fazla uzun sürmemişti. Sanki ruhumu hissediyor ve ondan uzaklaştığımı bir şekilde fark ediyor gibiydi.

VEYL "Affetme Beni!" (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin