Bölüm 14 'Bir Örümcek Kemiriyor, Kelebeğin Kırık Kanadını'

1.9K 98 56
                                    

🥀

Sindire sindire okuyun efendim, lâkin bu bölüm ikra emriyle gelendir!

Bölüm başlığı; Bir örümcek kemiriyor, kelebeğin kırık kanadını.

V E Y L

Ölüm dedi bir ses sessizlikte, sonra fısıldadı ışık diye. Kim deri ki aydınlığa ölüm diye. Hadi ama aydınlık ne zaman ölüm oldu ki? Gözleri görmeyen birinin karanlığımı yoksa aydınlığımı gördüğünü nereden bilebilirdik. Ona göre aydınlıkta bir karanlıktı çünkü. Bembeyaz bir ışıkta süren hayatı onun için zifiri bir karanlıktı. Karanlıkta görmeyen gözler, tiz bir ışıkta görür müydü ki? Görmezdi değil mi? Ben karanlıktan öyle bir ışığa çıkmıştım ki, benim için değişen tek şey renk farkı olmuştu. Ve birkaç tanede damla.

Tam şurama, sol yanıma öyle bir sancı saplanıyordu ki nefes aldıkça. Dinsin diye öfkesi nefesimi tutmaya çalışıyordum ve bu kez de ciğerlerim veryansın ediyordu. Hiçbiri biraz olsun anlamak istemiyordu beni. Sadece aynı cümleyi fısıldıyorlardı kendi aralarında. Kendindeydi. diyorlardı JiSun'dan için. 

Sarhoşluğundan sıyrılmış bir hâlde hemen karşımda gözlerime bir yara bandı örtmüş, görmemi istememişti. Sol göğsümün altına bir yama daha dikmiş, hissetmememi fısıldamıştı. Sarıldım biraz daha bacaklarıma. Önümdeki telefonda yazan mesaja bakıyordum. Ancak mesaj değil, içimdeki ateş izin vermiyordu hayata dönmeme. Alıkoyuyordu beni vicdanımın üzerinde.

Hep böyle yapıyorlardı, hep sızlıyorlardı. Nereye dokunduysa, nereye değdiyse nefesi sıkıştırıyordu yüreğimi. Bir şey yok, bir şey olmadı. diye sakinleştirmek istediğim kalbimde sığmıyordu olduğu yere. Olamıyorduk sakin. Bize dokunması değil de, ne yaptığını hatırlamış olması yakıyordu canımızı. Çünkü biliyorduk, bu onunda yakmıştı canını. İyiyiz. İyi olacağız. O, iyi olacak. derken gelen ikinci mesaja hiçbir tepki vermeden baktım öylece. Gözlerimdekilerin akmasını bekledim okuyabilmek için.

Filmin devam çekimleri bir hafta sonrası için ertelendi.

Yarın erkenden alacağım seni, görmeni istediğim bir gün doğumu var, diğer gördüklerine benzemez, heyecanına yenik düş.

Diye yazmıştı, insanın bir isimle tanınmayacağını bana öğreten adı gizemli kalan müdür. Oysa bir ismin insanı ne kadar tanıyacağını da biliyordum. Tanıtacağına da... Bir ismin nelere vesile olduğunu, nelere yol açtığını da. Bir ismin bende o kadar büyük bir izi vardı ki küçük bir yaraya sığan. Tenime işlenmiş olan bir sigara yanığının altındaki o yanan isim, aslında kalbimin üzerine kazıdığım bir isimdi. Tenimden bir sigara yardımıyla bir adet yarayla değiştirmiş olsa da bir adam onu, kalbimdeki her harfi için kendimi deştiğim bütünüyle bir yaramdı o benim. Bırakın bir sigaranın közünü, cehennem irinine batsam silinmezdi o isim.

Yönetmen birkaç saati bile hesaplayıp filmi yetiştirmek isterken, bir hafta izin mi... Bu beni düşündürüyordu. Buna nasıl izin vermişti? Ya da izin vermesi gerekmemiş miydi? Bir emir miydi bu? Eğer öyle ise bu emri gizemli adam değil, babası vermeliydi. Böyle bir önemli konu sadece bir iki imzayla çözülemezdi çünkü.

Kalktım saatlerdir oturduğum yataktan. Bacaklarım uyuştuğu için ayakta birkaç dakika dikilmek zorunda kaldım. Bacaklarımda ki damarlardan aşağı inen sıcak kanın akışını o kadar rahat hissedebiliyordum ki. Kendime çekerek oturduğum bacaklarım şu an isyan ediyorlardı. Üzerime üstümdekinden pek farkı olmayan bir hırka aldım. Arkada daha keşfetmediğim verandalı bir bahçe vardı. Ortasında bir hamakla birlikte etrafı ağaçlarla kapatılmış bu bahçe, etraftaki evlerden, dışarıdan geçenlerden çitin içindeki bahçeyi görememesi için özellikle saklandığı açıktı.

VEYL "Affetme Beni!" (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin