Belki de yaptığım şey yanlıştı. Bu kadar çok sevmemem gerekirdi. Ya da bu kadar bağlanmamam..
Ama olay şu ki; aşık olacağımız kişiyi seçemiyoruz.
Her şey bir anda oluyor ve engelleyemiyorsun.
Her şey normal giderken bir bakmışsın kalbini deli gibi attıracak kişi tam karşında.
Hayatının odak noktası olmuş ve sen bunun farkında bile değilsin.
Ben mi? Ah neyse ki ben farkındayım.
Düşüncelerimi bir kenara bırakıp "Her zaman bunu yapıyorsun." dedim sesimi fazla yükseltmemeye çalışarak. Kantindeydik ve herkesin bizi duymasını asla istemem.
Başını elindeki telefondan kaldırıp "Neyi?" diye sordu.
Saçımı omzumun arkasına atarken "Sürekli seçim yapmak zorunda bırakıyorsun beni." diyerek yanıtladım sorusunu.
Oturduğu sandalyede biraz daha yayılırken -bunu yaptığında oldukça çekici görünüyor- bakışlarını tekrar elindeki telefona yöneltti.
Hadi ama cevap falan yok mu? Bir şey söylüyoruz sonuçta.
"Neden yapıyorsun ki bunu? Neden sürekli seçim yapmak zorundayım?"
Telefonu masaya sert bir şekilde koyduktan sonra bakışlarını bana dikti.
Kaşlarının çatılması sinirlendiğini açıkça belli ediyordu.
"Çünkü seni kimseyle paylaşmam."
Verdiği cevap şaşırmama neden olduğu için bir süre tepki veremesemde daha sonra cümleyi iyice kavrayıp kızardığımı farkettim.
"Beni kendine aşık et."
"Çünkü seni kimseyle paylaşmam."
Bunlar Doruk'tan asla beklemediğim cümlelerdi ama söylemişti işte.
Bence gayet iyi gidiyorum ha?
Duyduğum şey kendimi bulutların üstünde gibi hissetmeme sebep olurken gülümsediğimi farketmemesi için saçlarımla yüzümü saklamaya çalıştım.
Bana bakmayı bıraktığında konuşmaya devam ettim.
"Ama sadece özür dileyecektim..yani beni paylaşmış olmay-"
Elini havaya kaldırıp susmam için 'dur' işareti yaptı.
Biçimli kaşlarını yine çattı.
Hata sende Günce.Kaşınıyorsun resmen.
"Sana bir seçim yapmanı söyledim ve şuan benim yanımdasın. Bence daha fazla bu konu hakkında konuşmaya gerek yok."
"Tamam ama-"
"Sus ve meyve suyunu iç Günce."
Sert çıkan sesi susmam gerektiğinin sinyallerini veriyordu.
Sinyallere uyarak önümde duran meyve suyunu elime aldım ve pipet yardımla mideme koca bir yudum gönderdim.
Bakışlarımı Doruk'tan ayırıp kantinin içinde gezdirdim.
Girişte ki masada bir grup erkek otuyordu. Sanırım 10. sınıfta okuyorlar. Onların sağ tarafındaki masa da ise 4 tane kız vardı. Erkeklere bakıp bakıp bir şeyler fısıldaşıyordu. Onları izlemeyi bırakıp diğer tarafa baktığımda Melis'in de burada olduğunu farkettim.
Kantinimiz diğer okullara göre daha büyüktü. Bu yüzden de daha kalabalıktı.
Melis, ona baktığımı farkettiğinde gülümseyip el salladı. Ben de aynı şekilde karşılık verdim.