@Zeylaxx Bu bölüm senin için.. 💕
Damien'ı ikna etmek kolay olmamıştı. Tuvalete gitmem gerektiğini, aldığım alkolün beni anında kendimden geçirdiğini biliyor oluşu bir parça rahatlamasına yardımcı olmuştu elbette ama yine de şüpheyle yaklaşmaya devam ediyordu. Ona eve gitmek ve uyumak istediğimi söylediğimde itiraz edeceğini düşünerek, daha çabuk toparlanma bahanesini öne sürdüm. Uyursam güçlenirdim ve bu genel geçer bir bahane sayılırdı. Fakat uyku bedenim için bir ihtiyaç olmayı bırakalı iki haftaya yakın bir süre oluyordu. Onu ilk gördüğüm günden sonraki bir hafta boyunca deliksiz şekilde uyutulmuş olsam dahi, şimdilerde gözüme tek damla girmiyordu. Aklımda sadece, onun eşsiz yüzü ve acı dolu hatıraları varken gözümü kapatamıyordum. Sanki kapatırsam ona dair bir detayı kaçıracakmışım gibi geliyordu. İçimden sayısız kez tekrar ediyordum, seni seviyorum, ne olur gerçek ol. Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum..
Bu çaresiz yakarışlarıma cevap olarak tek bir hareket gerçekleşti, Damien uykusunun arasında kolunu sıkıca karnıma dolayarak bana sokulduğunda bir parça korktum aslında. Neye ne kadar daldığımdan haberim yoktu, bir hayaleti sevmekten öteye gidemiyor gibiydim. Damien vardı bir de, sadakatine ihanet ettiğimi düşünüyordum delicesine. Bir hayaletle olan bağımı sürdürüp ondan gün be gün uzaklaşıyordum. Oysa o sadece yanımda olmaya çalışıyordu. Bitkin ve yorgun görünüyordu, gözlerinin kenarı kırışmış, gülümsemesi solgunlaşmıştı. Nişan yüzüğü, o günün kötü bir hatırlatıcısı olarak sağ elinden sol eline geçmişti, eğer evlenmiş olsaydık olması gereken yerde duruyor olurdu şimdiyse sadece abartı görünüyordu gözüme. Derin derin içini çektiğinde etrafımda dönerek yan gözle ona baktım. "Uyumuyorsun." Kuru boğazımı ıslatmak için yutkunurken yerini değiştirip aralık gözlerle, memnuniyetsiz tavrıyla beni süzdü. "Sen de öyle." Bir süre yan yana ve sessizlik içinde uzandık. Zayn'in yokluğunda, beş sene boyunca her gün benim yanımdaydı ve ona haksızlık etmek.. kişiliğimle uyuşmuyordu. Bir şekilde rahatsız oluyordum ve bunun ötesinde.. Damien'i seviyordum. Evet, belki Zayn'e karşı hissettiğim duygularla kıyas dahi edilemezdi ama, onu sevmediğimi söyleyemezdim de. Kolumu kaldırıp hala bana yandan bakan ifadesine karşın gülümsedim. "Sabaha daha çok var." Yüzündeki o tanıdık ifadeyi görmeyi bekledim, beni yanıltmadı da. Dudakları, gözlerinin kenarı gevşedi ve usul usul göğsüme sindi. Omuzlarına inen yarısı toplanmış saçları içimi ısıtırken ona sarıldım. Damien benim acil durum çantam gibiydi, yaralarımı sarar, acılarımı dindirir ve beni.. mutlu ederdi.
Edebilir miydi?
Tek bir cümle yankılandı kollarımın arasından. "Seni seviyorum Leah." Bir şeyler söylemek istedim. Eskiden olsa bunu söylemek çok zor olmazdı ama şimdi.. Sadece gözlerimi kapadım, uyumam gerekiyordu.
***
Uyandığımda Damien gitmişti, saat sabahın yedisiydi ve sadece birkaç saat uyuyabilmiştim. Kendimi iyi hissettiğim söylenemezdi özellikle de dün geceden sonra. Ama bildiğim bir şey vardı, peşini bırakmam gerektiği. Her ne durumda olursa olsun. Yaşıyorsa da. Ölüyse de. Beş sene geçmişti, duygularım dünkü kadar taze ve sonsuz olsa dahi yapamazdım, geriye dönüp aynı duyguları tekrar yaşamak intihardan farksız olacaktı benim için. Ve tüm bunları yeniden kaldıracak gücü kendimde bulamıyordum. Ayaklarımı sürüyerek girdim banyoya. Soğuk su beni biraz olsun kendime getirir diye düşünüyordum, belki biraz da yüzüme yeniden bakabilecek cesareti de verirdi. Hava soğuktu, su da öyle. Aynadaki görüntüme bakmak için bir parça daha cesarete ihtiyacım olduğunu düşünürken, Tanrı sesimi duymuş gibi boynumdan göğsüme küçük bir ağırlık indi. Bu kolyeyi biliyordum. Ben almıştım, doğum gününde. O zamanlar sadece öğrenciydim ve bu kolyeyi alabilmek için pek çok part time işe girmiş, bir kısmından kovulmuş, bir kısmından taciz edilerek ayrılmak zorunda bırakılmıştım. Üzerinde ortasından kırılmış ve solmuş bir gül bulunan, kalp şeklindeki altın bir kolyeydi bu. Onu en son gördüğüm an.. Morgda yatarken boynundaydı. Her ne olursa olsun çıkarılmamasını tembihlemişti çoğu kez. Şimdiyse kordan bir parça olarak avuçlarımda duruyordu.
Kalbine bak, orada uyuyor olacağım.
Hayal değildi, dedim kendime yeniden. Oradaydı, oradaydım. Bana sarılmıştı, beni.. beni öpmüştü! Başımın döndüğünü hissedebiliyordum, dünya ayaklarımın altından çekiliyordu sanki. Tutunacak bir yer arıyordum, bütün kanım çekilmiş gibi vücudum tir tir titriyordu. Ellerim tutunacak bir yer arıyordu ama, dokunduğum her yer parmaklarımın arasından kayıyor gibiydi. Nefesim kesildi, ciğerlerime taş oturmuş gibiydi. Midem bulanıyordu, göz yaşlarım gözlerimde kurumuş kalmıştı sanki. Doğru tepkileri veremiyordum. Kendimi ifade edemiyordum. Yapabildiğim tek şey, sonunda nefes alabildiğimde, boğazımı delip geçen o hisle birlikte bağırmaya çalışmaktı. İçimin acısını, gömdüğüm hislerimi kapatan kalbimin çığlıklarını ancak bu şekilde atabilirmiş gibiydim. Dahasına ihtiyacım vardı. Hesap sormak istiyordum, neden istiyordum, beni neden bırakıp gittiğini bilmek, bana neden bu kadar acı çektirdiğini bilmek. Benim çektiklerimin acısını içten içe hissettsin istiyordum. Kalbi yansın, en azından bir parça olsun anlasın istiyordum.
Kalbine bak, orada uyuyor olacağım.
Kolyenin içinden defalarca kez katlanmış bir kağıt çıktı. Üzerinde ücra bir yerin adresi, altında tek bir cümle ve tanıdık imzası duruyordu.
Gelmediğin her gün için yeniden ve yeniden öleceğim benim tatlı altınbalığım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
goldfish | zayn
FanfictionZayn takma tırnaklarını çıkardı, göz makyajını ve dudaklarında katılaşan ruju sildi. Arkasına döndüğünde onu dikkatle izleyen tanıdık gözlere uzun uzun baktı. "Ben küçük bir altın balığıyım." Dudaklarında cansız bir gülümseme yaratıldı. "Beni kim b...