Şaşkındım ancak görüntüsüne mi yoksa onu uzun zamandır görmemiş olmanın verdiği boşluğun, kalbimi böylesine ele geçirmiş olmasına mı şaşkındım karar veremiyordum. Bir yanım bunun gerçekten de ondan beklenecek bir şey olduğunu söylerken diğer yanım da beynimin kararsız kısmında yer alıyordu. Dipten uca parlak mavi saçları ve üzerindeki uçuk pembe kimonosuyla bir kadından farksız görünüyordu. Ayakta dikiliyordum, makyaj ekibinden siyah tişörtlü bir kadın küçük bir tabure çekerek yanına sokulmuş, takma tırnak öncesi manikürünü yapıyordu. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Böylesine uçuk. Böylesine.. kadınsı?
Gözlerini bir an olsun üzerimden çekmiyordu, bomboş bakışlar ve morarmış göz altı torbalarıyla karşı karşıyaydım. Yanındaki bir başka kadına bir şeyler mırıldandıktan saniyeler sonra ince bir ses duyuldu. "Herkes dışarı, hemen." Odada kim var kim yok, birer karınca gibi hızla toparlanarak, çoğusunun işi yarım kalmıştı, odadan çıkınca mideme kramplar girmeye başladı. Dün gece yediğim pizza bozuk muydu yoksa sadece gerginlikten mi kasılıyordum anlamamıştım ama bildiğim bir şey vardı, onunla burada tek başıma kalmayacaktım. Çıkmak için arkamı döndüm fakat keskin bir ifade kullanarak "Dur." dedi. "Gitme." Yüzüne bakabilmek için cesarete ihtiyacım vardı ancak aynı anda, ona bakabilmek için yanıp tutuşuyordum da. Çantamın kolunu sıkarak olduğum yerde bir süre bekledim, ona bakmak beni daha kötü bir hale sokacaktı, emindim. "Beni ayağına çağırdın." Dudaklarımı ıslattım ve ona dönmeden önce bir müddet gözlerim o kapadım. "Neden?" Sessiz ve sakin görünüyordu. Uyuşmuş gibi. Gözlerini kırpıştırarak ellerini önünde birleştirdi. "Seni özledim." Dişlerini göstererek gülümsedi. "Sensiz yapamıyorum, seni arzuluyorum, seni görmek istiyorum.. duymayı beklediğin şeyler bunlar, öyle değil mi?" Gülüşüyle birlikte solan düşüncelerim kalbimi acıtmıştı, dumura uğramış gibiydim. Bunları hissederek, gerçekten bu halde olduğu için değil, sırf benimle dalga geçmek için söylemişti.
"Benimle oynamak bu kadar mı hoşuna gidiyor?" Pozisyonunu hiç mi hiç bozmadı, sadece o gülüşü soldu, soldu, soldu.. ve sonra başını iki yana salladı. "Nedense seninle o kadar da ilgilenmediğimi fark ettim, sadece.." Gözlerini kısarak konuştu. "Senin yaratıcılığından faydalanmam gerekiyordu." Kendimi daha önce hiç bu kadar aşağılanmış hissetmemiştim. Gururum ayaklar altındaydı ve bunu bana yapan aşık olduğum adamdı. Başkası olsaydı belki, ona ağzının payını verirdim ancak Zayn'e karşı elim kolum bağlıydı. "Kendine eğlenecek başka birini bul." Buradan bir an önce çıkmam gerekiyordu, bayılmadan önce. Elim ayağım buz kesmişti, kendimi bu kadar küçük düşmüş hissetmek, ruhumu eziyordu. Çantamın koluna asılıp çıkışa doğru adımlarken beklemediğim bir hareketle bileğini kavradı ve beni kendine çekti. Elimi kurtamak için çabaladım ancak bileğimi hareket bile ettirmekte güçlük çekiyordum. "Bırak beni!" Boştaki kolu belimi çepeçevre sararak vücutlarımızı tek parça haline getirmeye çalışırken ısrarla kaçmak için çabalıyordum. "Bırak beni bırak!"
"Leah!" Bedenimi sarsan bir hareket sergileyince, belki de sesi biraz yüksek çıkmıştı bilmiyorum, korkuya kapıldım. Gözlerindeki ateş içime işlerken bana, "Gidemezsin." diye fısıldadı. "Bu şekilde gidemezsin, beni bırakma." Bu cümle duraksamama sebep oldu, beni bırakma. O beni bırakmıştı ama. Yarı yolda bırakmıştı. Bir başıma. Öldüğüne inandırarak. Gözleri gözlerimin arasında ilerlerken ansızın yok oldu, bana sarılmış mıydı? "Leah gitme, ölecek gibi hissediyorum." Bana iyice engel olmadan önce onu itmeye çalıştım. "Zaten daha önce ölmüştün, nasıl olduğunu biliyor olman gerekiyor." Kollarımı bedeninden kurtarmaya çalıştım ancak boşunaydı. "Bırak gideyim!" Kolları her an daha da sıkılaşarak beni bedenine hapsettiğinde nedensizce bu yakınlaşma hoşuma gitmişti, ona sarılmamak için gelirsem de bir yanım gururumu ezdiği için kaçıp gitmem gerektiğini söylüyordu. "Lütfen, benim tatlı altınbalığım, lütfen." Ayakta, dakikalarca o şekilde bekledik. Kollarını bir an olsun gevşetseydi eğer uyuyakaldığını düşünürdüm ancak kolları bir saniye bile gevşemedi.
"Tamam." dedim sonunda. "Benden ne istiyorsun?"
***
Toz haline getirilmiş kireci suyla açarak, bir geisha makyajı elde etmemi istemişti benden. Resim yapmak gibi demişti, sadece beni boya. Ve ben de öyle yaptım. Daha önce, bundan yıllar önce, birlikte olduğumuz bir zaman geishaların hayatını anlatan bir film izlemiştik. Etkilendiğini söylemişti. Filmi hatırladığım söylenemezdi çünkü benim izlediğim tek şey kendisiydi o an. Bu yüzden telefonumdan yardım almak zorunda kaldım, bir geisha makyajını nasıl yapardı? Bembeyaz kirecin bütün yüzlerini kapladığını biliyordum, ve kırmızı boya gerekiyordu. Ruj kullanabilir miydim, emin değildim ancak kırmızı olan başka bir şey de göremiyordum doğrusu. Başka çarem olmadığı için, ensesini ve yüzünü beyaza boyamasına yardım ettikten sonra, ki neredeyse hepsini ben yapmıştım, o sadece oturduğu koltukta sızlanıp durmuştu, gözlerinin sadece kenarlarını ve dudaklarının ortasını kırmızıya boyadım. Bir geisha kuralıydı, dudaklar olduğundan küçük görünmeliydi ki bunu Zayn'in üstünde uygulamak biraz zordu. Kalın ve dolgun dudakları vardı ancak makyaj fırçası işe yarar gibi görünüyordu. Sonunda bittiğinde, ondan bir adım uzaklaşıp yaptığım şeye baktım. Fena görünmüyordu.
Kendisini aynada görene kadar konuşan adam şimdi suskundu. Gözlerinde kendisine bakmaya çalışan bir tavırdan çok geçmişe dönen ve tekrar eden hatıralarda boğulan birinin kederi vardı. Kolay olmayacaktı, bunu kabul etmesi gerekirdi. Biz çok şey yaşamıştık, birbirimizi sevmiş miydik bilmiyordum çünkü bana bir kez bile seni seviyorum dememişti ancak biliyordum, o günlere özlem duyuyordu ve şimdi, yıllardan sonra yeniden onun yüzünü boyuyor olmam birazcık etki altına girmesine sebep olmuştu. Geçmişte her işini kendim yapıyordum ve o buna bir şekilde alışıktı. Hiçbir şey söylememesi ise yeni huylarından biri olmuştu, eskiden yorum yapardı.
"Bunlar kaldı." dedi sadece, takma tırnakları ve kirpikleri göstererek. "Aslında hepsini senin yapmanı isterdim ama, saç konusunda ne kadar beceriksiz olduğunu hepimiz biliyoruz." Söylediği şeye takılamadım bile. Çünkü gözleri dudaklarının aksine ağlamaklı bir haldeydi. Birbirimizi kaybetmiştik, ben yeni bir yola girmiştim ve Zayn bensizlikte yolunu bir parça kaybetmişe benziyordu. Onun bu hali bana, her şeyi arkamda bırakıp sadece kendi peşinden gitmeme sebep olabilecek kadar dokunuyordu ancak öğrenmesini istiyordum. Beni özlemeyi öğrenmesini, onun oyuncağı olmadığımı ve kalbimi, duygularımı hafife almamasını. Ve beni sevmesini.
"Güzel görünüyorsun." Bakışlarımı kaçırdım, ağlamak istemiyordum. Parmaklarına teker teker taktığım o iğrenç şeyler hakkında yaptığı yorumlara dikkatimi verememiştim ancak sorun etmiyordu. Kirpiklere uzandığım esnadaysa bunlara aslında ihtiyacı olmadığı geldi aklıma. "Kirpiklerin bir kadını kıskandıracak derecede uzun." Kirpik kutusunu yerine koymak için hareket ettiğimde bileğimi yakaladı. "Takmanı istiyorum." Onunla göz göze gelmekten nefret ediyordum çünkü bütün yaşamsal faaliyetlerimi kilitliyordu. Başımı sallamakla yetindim. Yapıştırıcı sürdüğüm kirpiklerden birini elimde sallarken belimi yakaladı ve beni kucağına çekti. Dengem bozulunca dudaklarımdan ani bir gülümseme kaçtı. Bir an için unuttum. Bir an için her şey eskisi gibiydi. Bir an için onun sevgilisiydim. Bir an için. Sadece küçücük bir an.
Kapadığı gözlerinin üstüne binen kalitesiz tüy yumağını yapıştırıp bekledim. Kuruması ve tutunması fazla zaman almayacaktı her nasılsa, ondan kurtulmam da öyle. Ancak gerçek çok başkaydı. Kucağından kalkmak, ondan uzaklaşmak yapacağım en son şey olurdu, eğer her şey eskisi gibi olsaydı. Ve o, tam da şu an açtığı gözleriyle gözlerime bakıyor, içime işliyor ve kendini bir şekilde aklıma yerleştiriyordu. Yapmaya çalıştığı şeyi fark edince midemde kelebekler uçuşsa bile ona engel olmak istedim. "Yapma.." Sesim heyecandan azıcık çıkmıştı. "Birlikte bir akşam yemeği yiyelim." dedi beni duymamış gibi. "Sadece ikimiz, baş başa." Ve aradaki mesafeyi kapatmayı sürdürüyordu. "İki arkadaş gibi." Ve devamı korkunçtu. Kırmızı dudaklarının dudaklarıma hükmetmesine izin vermekse daha korkunç. Belimde, sırtımda ve karnımda dolaşan parmaklarından kurtulmanın imkanı yoktu ancak o dudaklar benim mezarım olacaktı. Kendimi tutamamıştım, onu öpmek yeniden nefes alıyormuş gibi hissetmeme sebep oluyordu.
"İki arkadaş bunu yapmaz." dedim sonunda utançla. "İki yakın arkadaş öpüşmez." Güldü. "Biz sadece iki yakın arkadaş değiliz, benim tatlı altınbalığım. Unuttun mu? Ben senin kalbinde uyuyorum."
Yukarıdaki kısa videoyu izleyerek Geisha makyajının yapılışını görebilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
goldfish | zayn
FanfictionZayn takma tırnaklarını çıkardı, göz makyajını ve dudaklarında katılaşan ruju sildi. Arkasına döndüğünde onu dikkatle izleyen tanıdık gözlere uzun uzun baktı. "Ben küçük bir altın balığıyım." Dudaklarında cansız bir gülümseme yaratıldı. "Beni kim b...