Şuh pozlar vermemişti. Ya da acı veya hüzün karışımı bakışları yoktu karelerde. Ancak boştu, bomboştu. Düz bir plaka kadar sabitti ifadesi. Kirpiklerine bulaşan yapıştırıcı yüzünden küçük beyaz parçalar bakışlarına iniyordu ve bu çirkin görünmenin aksine garip bir biçimde uyumluydu. Bütün bu karmaşanın içinde beni en çok sersemleten şeyin kamera yerine gözlerime bakıyor oluşuydu. Bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi, gözlerimin içine sinen gözleri gitmek bilmiyordu. Ruhuma ilmek ilmek dokunana kadar benimle kalmaya yemin etmişti sanki. "Yeniden doğma." demişti Bay Han. "Lotus çiçeğinin bir anlamı da bu. Ve Zayn, öldü sanılan ünlü ressam, yeniden doğmaya karar verdiği için böylesine etkileyici bir çekim seçtik."
Beni şaşırmamıştı, onun dahiyane zekasına hayrandım. Hayata geri döndüğünü, ki aslında hiç terk etmemişti, kendi zekası ve sanatsal birikimiyle bir araya getirmişti. Sen harikasın dememek için kendimi çok zor tutuyordum. Onu öpmemek için de öyle. Ancak çektiğim bir sınır vardı ve bir öpücüğün bunu değiştirmemesi gerekiyordu.
"Harikaydınız!" Sonunda iş bittiğinde tüm ekipler birbirlerini tebrik etmek için bir araya toplanmıştı. Kameradaki negatifleri çıkartıp Bay Han'a teslim etmek üzere masaya koyarken omzumda bir el hissettim. "Gitme." dedi ben arkamı dönmeden. "Biraz daha kal, röportaj başlamak üzere." Gözlerimi ondan sakınarak gülümsemeye çalıştım. "Buradaki işim bitti." Ellerimi belli etmeden üstüme sildim. "Eve dönmem gerek, birkaç iş teklifi daha aldım." Tepkisiz bakan gözlerinden kara bir bulut geçti. "Hayır, almadın. Bütün geçmiş dökümlerini biliyorum istersen sana açıp gösterebilirim." Söylediğini anlamak için geçirdiğim birkaç saniye sonunda ağzım şaşkınlıkla açılmıştı. "Ne? Sen beni mi takip ediyorsun?" Beni dikizliyormuş gibi öne eğilerek parmağını göğsümün boşluğuna kadar inan gömleğine geçirmişti. "Kısmen." dedi dalgın dalgın, bu yaptığı, hem de herkesin içinde, o kadar yanlıştı ki, çareyi onu bir parça itmekte bulmuştum. "Benden uzak dur Zayn. Benden ve hayatımdan." Ellerini arkasında birleştirdi. Bir süre sadece bomboş, ifadesiz olan yüzlerimizi seyrettik. Odada sadece birkaç kişi kalana dek onu izledim ve kimsenin bizi önemsemediği gün gibi ortadaydı. "Makul bir teklifim var." dedi. "Sonrasında benimle ilgili her şeyden sonsuza dek kurtulacaksın hatta istersen Damien ile evlenebilirsin de. Asla karışmayacağım, tamam mı?" Ona inanmıyordum. Hayatımın her an her saniyesinde benimle olmaya devam edecekti. Yalan söylüyordu. Ya da ben öyle olmasını ummuştum. Sonsuza dek hayatımda kalmasını istiyordum belki de. Sonsuza dek benimle kalmasını.
"Kabul." dedim ancak cevap veren kalbim değil gururumdu. Benden bu kadar çabuk mu vazgeçmişti? O halde ben neyi bekliyordum? Beni zaten istememişti, arkasında bırakıp gitmişti ve bunu görmemek için aptal olmak gerekirdi. "Ne istediğini söyle." dedim. Dudaklarınde şeytani bir gülümseme oynadı. "Bir şey değil," dedi. "Sadece röportaja kalmanı ve dinlemeni istiyorum, ha bir de anlaşma var tabi.." Arkasında tuttuğu bir şeylerin hışırtısını duyunca bakışlarım oraya yöneldi. "Bu anlaşma bir daha asla seni rahatsız etmeyeceğime dair yazılı bir belge. Bir kopyasını e-postana gönderdim. Sadece küçük bir imzan gerekiyor, hepsi bu tatlım." Havada tuttuğu kağıda öfkeyle bakıyordum. Öfke ve nefretle. Gözlerim dolmak üzereydi, sinirden titriyor muydun ne? Benden sonsuza dek kurtulacaktı. Artık benden mutlusu olmaması gerekiyordu ama şimdi..
Elinden çektiğim kağıdı masaya bıraktım ve hiç düşünmeden adımın yazılı olduğu kısımları imzaladım. Tamamdı, bitmişti, biz artık hiçbir şey değildik. Hatıramıza, en azından benim aşkıma sahip çıkmayacak bir adamın yolunu sonsuza dek gözleyemezdim. "Bitti." Kağıdı ona verirken gözümden düşmek üzere olan yaşa içimden okkalı bir küfür savurdum. Yanından geçmek için hızlanırken kolumu yakaladı. "Röportaj bu tarafta." Kolumu ondan kurtarmak istedim ancak bu konuda çok katıydı. "Anlaşmayı bozarsan sana yapabileceklerimi hayal dahi edemezsin sevgilim." Yüzümü buruşturdum. "Bana böyle seslenme. Ben senin hiçbir şeyin değilim." Kolumdaki parmaklarını daha çok bastırarak dişlerinin arasından konuştu. "Eğer şimdi gidersen, hayatının geri kalanında sahip olacağın hiçbir şeyin kalmayacak." Gülümsedi. "Benden başka hiçbir şeyin. Ve o zaman sana bahsettiğim her şeyi üzerinde uygularım, beni anlıyor musun çiçeğim?" Kolumu kurtarmak için çabaladım ancak ondan kurtulmak imkansız gibi bir şeydi. "Senden nefret ediyorum. Beni duydun mu? Sen iğrenç herifin tekisin."Kolumu bırakmadan beni öne doğru savurdu. "Uslu dur, Leah, yoksa başına geleceklerden sorumlu olmam." Parmaklarımı parmaklarına kenetleyerek beni hızla yanında çekiştirirken gergindim. Bu şekilde olmamalıydı, böyle rahat davranmamalıydık özellikle birbirimizin hiçbir şeyi iken.
Kamera arkasına yerleştirilen küçük sandalyelerden birine doğru beni savurduğunda herkes manasız gözlerle bizi seyrediyor ve aralarında fısıldaşıyordu. Ondan nefret ediyordum beni herkese küçük düşürmüştü. Ağlamak istemiyordum ancak artık sonundaydım. Önüme bakmaktan, ağlamamı durdurmaya çalışmaktan röportajı dinlemeye fırsatım bile kalmamıştı. Bana işkence ediyordu, amacı buydu. Beni içten içe yok ederek intikam alıyordu. Sevgimi biliyordu, sevgimin farkındaydı ve bunu harcamaktan çekinmiyordu oysaki daha birkaç saat önce biz.. acımaya başlatan dudaklarıma dokundu parmaklarım. Nasıl da izin vermiştim beni öpmesine.
"Ölmüş olmamı dileyeceksin."
Evet, belki de henüz o seviyeye gelmemiştim ama yapabilecek daha neyi vardı merak ediyordum.
"Bay Malik," dedi röportaj yapmak için hazırlığını iyi yapmış görünen bir
MTV muhabiri. "Uzun zaman önce hayranlarınıza ölüm haberiniz verilmişti, tüm bunların bir oyun olduğunu kabul ediyor musunuz?" Umarsızdı. Bir bacağını diğerinin üzerine atarak başını sola eğdi. "Oyun veya değil, bir süreliğine inzivaya çekilmem gerekiyordu, her sanatçı buna ihtiyaç duyar ancak iyi tarafından bakın, belki de pek çok insanın, yani öldüğüme inanan pek çok insanın günü bu haberle harika geçecek." Yersiz özgüveninin midemi bulandırdığını hissederek yüzümü buruşturdum. Midemi bulandırıyordu. "Elbette beni suçlayan pek çok kişi de olacaktır, ne söyleyebilirim ki?" Kameraya oynayarak sempatik görünmeye çalışan, sahte bir gülümseme sergiledi. "Sizleri hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm ancak böyle olması gerekiyordu. Umarım beni affedersiniz." Önümdeki ekrana yansıyan gözlerini gözlerimin içinde hissediyordum ancak ekranda görünen bu değildi. Gözleri gerçekten de gözlerime bakıyordu, tam karşımdaydı, kameraya değil, bana bakıyordu. Gözlerini çekmezden önce, af dileyen gözlerine dudaklarımı oynatarak mırıldandım. 'Asla.' Bu kırgınlık geçebilecek, telâfi edilebilecek cinste bir kırgınlık değildi. Kalbimin tamamını alarak gitmişti ve şimdi, benden aldıklarıyla yine benden özür diliyordu. Üzerine yeni bir şey koymadan. "Sizi geri döndüren şey neydi?" Bu beklenmedik soru karşısında şaşkınmış gibi davranmaya çalıştı ancak bunun yalan olduğunu o küçük salonda sadece ikimiz biliyorduk. "Biri var." dedi. Utanmış mıydı kestiremiyordum ama, kalbim delicesine atmaya başlamıştı. Bu kişi.. ben olabilir miydim? Bu mümkün olabilir miydi? "Her şeyi arkamda bırakacak kadar cesaret gösterebildiğim biri." Parmaklarıyla oynadı. "Hep söylerdim, ben bir altınbalığıyım." Altınbalığı... ben..Duraksadı. Ona bakarken içimde bir şeyler hayat buldu. Olabilir miydi? Umabilir miydim yeniden, bir arada olacağımızı?
Zayn takma tırnaklarını çıkardı, göz makyajını ve dudaklarında katılaşan ruju sildi. Gözleri doğrudan gözlerimin derinliğine uzun uzun baktı. Bu bakış, bana aşık olduğunu düşündürecek kadar uzun bir bakıştı ve onun ağzından iki kelime çıktı.
"Ben bir altınbalığıyım, beni kim beslerse efendim odur." Durdu, gülümsedi, yüzündeki bu şeytani gülümseme beni korkutuyordu. Ve korktuğum başıma gelmek üzereydi.
"Hayatımın aşkı, Josephine Paula Taylor."
Josephine
Paula
TaylorPaula. Benim en yakın arkadaşım, Paula.
+30 oy alana kadar yeni bölüm gelmeyecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
goldfish | zayn
FanfictionZayn takma tırnaklarını çıkardı, göz makyajını ve dudaklarında katılaşan ruju sildi. Arkasına döndüğünde onu dikkatle izleyen tanıdık gözlere uzun uzun baktı. "Ben küçük bir altın balığıyım." Dudaklarında cansız bir gülümseme yaratıldı. "Beni kim b...