@carmenfkahlo bu senin için 💕
Kulaklarımda dün geceden kalan o uğursuz uğultu, gözlerimin önünde sarhoş hayali ve kalbimde, beni bir gecede hissizleştirecek bir zehir vardı. Nasıl olur? diye soruyordum sadece, Nasıl hayatta kaldı? Ve bu soruların, bu cevapsız ve hastalıklı soruların devamında can alıcı tek bir soru geliyordu; Neden benden sakladı? Evet, bu sorunun insanı şoke eden bir vuruşu vardı. Nasıl hayatta kaldığını veya ona ne olduğunu bile önemsemiyordum artık. Düşünebildiğim tek şey neden beş sene boyunca, lanet olası beş sene boyunca bunu benden sakladığını anlamaya çalışmaktı. Yattığım yerden, granit yüzeyin, ışık vurdukça açığa çıkardığı gökkuşağının içinde yok oluyordum. Renkler aniden ölümün rengine, siyaha bürünüyor ve beni gittikçe derinleşen çukuruna çekiyordu. Daha önce hiç bu kadar çaresiz ve korku dolu hissettiğimi hatırlamıyordum. Ve bu şekilde hisseden tek kişi olmadığımı da, içinde bulunduğum duruma rağmen biliyordum.
Damien da en az benim kadar çaresiz ve köşeye sıkışmış hissediyordu. Ona düğünü neden iptal ettiğimizi açıklamadım, zaten görmüştü. Zayn'i ve çıkarmaya hazırlandığı rezaleti. Damien'in alt katta ileri geri attığı adımları, korkusunu, endişesini iliklerime kadar hissettiğim an kendime çeki düzen vermem gereken andı. Günlerdir içinde saklandığım yatağımı terk etmek akıl almayacak kadar zor geldiyse de bunu onun için yapmak zorundaydım. Onun sonsuz sadakati, bitmeyen sevgisi benim kalbimin yeniden yapmaya hazırlandığı aptalca bir hatanın gölgesiyle karalanamazdı. Bunu hak edecek hiçbir şey yapmamıştı. Bu yüzden üzerime sıcak tutacak bir şeyler alarak onun yanına, alt kata indim. Adımlarımı duyduğu anda emir almış gibi bütün bedeniyle bana doğru koşmuştu. Sadakat, diye geçirdim içimden. Dudaklarımda kuru bir gülümseme hayat buldu. "Tanrım.." Damien beni hızla kendisine çekerek göğsüne hapsettiğinde garip bir duygu içimi kapladı. Bunu adlandıramıyordum, neye benzediğini bilmiyordum ama eskisi gibi hissettirmediği kesindi. Bir.. farklılık vardı.
"İyisin." Dudaklarıma küçük bir öpücük kondururken gözleri yüz ifademi kontrol ediyordu. "İyisin, iyisin Tanrım Leah.. Beni çok korkuttun." Kafam karışmış gibiydi, gözlerimi kapatıp açarak ona odaklanmaya çalışırken kollarından destek alıyordum. "Ben.. Ne olduğunu pek anımsamıyorum ancak.." Gözlerim beni gerçekten beğeni ile süzen sarhoş ve kırmızı gözlerini anımsayınca dolmaya başlamıştı. "Yaşıyordu Damien, karşımdaydı. Bu.. Bu nasıl mümkün olabilir?" Bedenimi zayıf düşüren kalbimdeki zehir yeniden etkileşime girmiş, bacaklarımın ve kollarımın titremesine neden olmuştu. Ayakta duramayacağıma kanaat getirince ağırlığımı Damien'e verdim. Ancak Damien suskundu, yüzünde her zaman olduğundan daha kötü bir dehşet ifadesi duruyordu. Başını bana doğru, küçük bir hareketle eğerek kuru dudaklarını ıslattı. "Hatırlamıyorsun, öyle değil mi?" Gözlerinin içlerinde görmeyi beklediğim o ifade yoktu.
"Neyi hatırlamam gerekiyor?" Kanlı canlı karşımda duruyordu, Damien içeriye girdiğinde Zayn de oradaydı. Bana çok yakındı, gülümsüyor ve belli belirsiz de olsa ağlıyordu. Bana dokunabilirdi ama uzakta kalıp bakmayı seçmişti. Hatırlamam gereken her şeyi hatırlıyordum. Damien başını iki yana hafifçe sallayarak kollarımı kavramış ve beni söyleyecekleri karşısında belli ki şoke olacağımı hesap ederek koltuğa oturtmaya çalışıyordu. "O-odaya girdim." Kafasını salladı, ellerim ellerinin içinde duruyordu. "Sen.. sen ayakta dikilmiş bir şeye doğru bakıyordun, ne olduğunu anlamaya çalıştım a-ama.. sadece boşluk vardı Leah. Gözlerini kırpmadan, sadece o boşluğa bakıyordun." Boşluk değildi. Olamazdı. Bundan fazlası olduğundan emindim.
"Sen.. sen ciddi olamazsın, öyle değil mi? Tanrım Damien, sen de oradaydın. Onu görmüş olman gerekiyordu!" Sinirlerim bozulmuştu, onu gördüğümden emindim, eksik bir detay olmalıydı, bir kıpırtı, ifade, herhangi lanet olası küçük bir detay! "Kimi?" Damien başını eğerek anlam vermek ister gibi sordu. "Leah, odaya girdiğimde bir şeye bakıyordun ve sonra ne olduğunu anlamadan yere yığıldın. Tanrım, senin için çok endişelendim!" Gözleri nemlenmeye başlamışlardı. "Düğünü iptal ettiğimizi söylemesi için Paula'yı gönderdim, kimse gerçekte ne olduğunu bilmiyor." Böyle bir detay hatırlamıyordum. Yere düştüğüm kısım yoktu. Silinmiş olabilir miydi? Zihnim detayları mı siliyordu? Olamazdı, onu gördüğüme yemin edebilirdim. Bu mümkün değildi. İnanmak istemiyordum olan bitene. İfadesini okumak için yüzüne baktım yeniden. Bana usul usul, "Aslına bakarsan ben de ne olduğunu bilmiyorum." dediğinde, ayakta duracak gücün tamamen yok olmuştu. Sadece, koltuğun koluna dayanarak ona, "Zayn oradaydı." dedim. "Sen de gördün." Amacı beni delirtmekse eğer onu tebrik etmeliydim, bu işte çok başarılıydı. "Odada hiç kimse yoktu Leah." Kendinden emin bir şekilde kıstığı gözleriyle baktı gözlerime. "Yemin ederim ki, odada bizden başka kimse yoktu."
Huzur veren koyu maviden buz kesen laciverte dönen gözlerinde normalin dışında bir şey olduğu barizdi ancak bu şey her neyse ısrarımla daha kötü bir hale bürünüyordu. Yüzüne karşı bana yalan söylediğini söylemek istemedim veya belki de, içimden bir parça haklı olduğunu düşünmemi istiyordu emin olamıyordum. "Bir haftadır aralıksız uyutuluyorsun, senin için endişeleniyorum ve gerçekten Leah, gerçekten neler olduğunu ben de merak ediyorum." Bir hafta. Koskoca yedi gün. Tam da şu saatte, Paris'te olmamız gerekirken biz, bir süredir birlikte yaşadığımız bu evde oturmuş, düğünümüzün neden mahvolduğunu tartışıyorduk. Gerçek sebebi araştırıyorduk ve lanet olsun ki yerine oturmayan çok şey vardı. Pek çok şey.
"Leah," dedi Damien, eli omzumun üzerinden sırtıma inerken yine o şefkatli sesiyle, "Tatlım, neden kendini halüsinasyonlarla yormak yerine gidip biraz daha dinlenmiyorsun?" Yanağıma küçük bir öpücük kondurmak istediğinde ondan kaçtığımı fark etmiştim. Benden.. bir şeyler saklıyordu. Buna yemin edebilirdim ama yine de bir şey söylemedim. Gerçeği öğrenene kadar sadece bekleyecektim. Yapabilecek fazla bir şeyim yoktu. Her neyse, sonunda açığa çıkacaktı.
Ve kalbim onun yaşadığını söylüyordu.
Evet;
Sizce kim doğruyu söylüyor?
Leah mı?
Damien mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
goldfish | zayn
Hayran KurguZayn takma tırnaklarını çıkardı, göz makyajını ve dudaklarında katılaşan ruju sildi. Arkasına döndüğünde onu dikkatle izleyen tanıdık gözlere uzun uzun baktı. "Ben küçük bir altın balığıyım." Dudaklarında cansız bir gülümseme yaratıldı. "Beni kim b...