Bu gecenin bitmemesini istiyordum. Yanağımın altındaki çıplak göğsünün sonsuza dek orada olmasını ve kalbinin her atışını duymayı. Zamanın donmasını istiyordum, tam da şimdi, şu anda durmasını. Onu bir daha kaybetme korkusu beni en güzel dakikaları yaşama arzusundan alıkoyuyordu. Karnımdaki elini havaya kaldırıp soluk gün ışığında üzerindeki dövmelerini seyre dalmışken hafifçe kıpırdadı, başıma ufak bir öpücük kondurarak, "Artık kalksak, iyi olacak." dedi. "Gün ağarmadan gidelim." Neyden veya kimden kaçıyorduk bilmiyordum ama bu acelecilik huzurumu kaçırıyordu. Hala havada olan eli ellerimin arasından düşüp bedenime değdiğinde beni kendine çekip sıkıca sardı, karnındaki kasları sırtımda hissedebiliyordum. "Söz veriyorum her şey daha güzel olacak." Yanağıma teskin edici uzun bir öpücük kondurup yataktan ayrıldı. O soluk gün ışığının tenine değmesini ve onu bir güneş gibi parlatmasını izledim sessizce. Hareketleri hızlıydı, acele edip her şeyi kısa tutmaya çalışıyordu, banyoya yöneldi ve çok kısa bir zaman sonra sessizliğin yerini açtığı suyun sesi aldı. Bıraktığı sıcaklığa sığındım ve düşündüm. Şimdi gitsek bile bu neyi çözerdi? Her şey hallolacak mıydı? Düzene girecek miydik? Yoksa her şey bir rüyadan ibaret mi kalacaktı? Kafam karmakarışıktı.
Duştan çıktıktan hemen sonra tıraş olacağını söylemişti. Çarşafları değiştirmiş, yatağı toplamış ve kirlileri atmıştım. Hızlı bir duş almam ve birkaç parça eşya hazırlamam gerekiyordu bu yüzden elimden geldiğince acele ediyordum. Ancak henüz giyinmiş ve valizime yönelmişken beni durdurdu. "Yanına hiçbir şey alma, orada her şey var." Bunu söylerken ciddiydi, elimizi kolumuzu sallayarak gidecektik yani, kafasına koymuştu. "Emin misin?" diye sordum. "Evet," dedi. "Her şeyi çok önceden ayarlamıştım." Bunun üstüne söyleyecek bir şey bulamadım. Sadece boşluğa bakıyor ve tüm bunları ne zaman planladığını öğrenmeye çalışıyordum. "Gidelim mi Leah?" dedi usulca. Uzattığı eline bakıp kalmıştım adeta, ben senelerdir bu elin bana yeniden uzanmasını ve beni çekip almasını diliyordum. Şimdiyse bu gerçek oluyordu ama ben tepki vermekten uzaktım. Birkaç dakika boyunca sadece o ele baktım, hayat ne kadar da garipti. "Gidelim." dedim sonunda, bu yolculuğa çıkmamız gerekiyordu. Kendimizi keşfetmemiz gerekiyordu.
Ama güzel olan her şeyin acı bir bedeli de vardı.
Kapı çaldığında ikimiz de tedirgindik, parmağını dudaklarına bastırarak sessiz olmamı söyledi ve gözetleme deliğinden geleni inceledi. Gergindim, nefes dahi almıyordum onu izlerken. Geleni bekliyormuş gibi bir havası vardı geri çekildiğinde. Bedenime uzanıp beni arkasına, korumasına almaya çalıştı. "Korkma," dedi usulca "Ve bana bırak. Halledeceğim." Bunu söylemesi ters etki yapmıştı, şimdi daha çok korkuyordum. Ceketinin kumaşını ellerimin arasına kıstırdığımda kapı aralandı. Damien, üzerindeki hafif sarhoşlukla birlikte dağılmış görünüyordu. Zayn'i bulmayı beklediğini sanmıyordum ama bana attığı bakışların, bu düşmanca gözlerin sebebini gayet açıktı. Onu aldattığımı düşünüyordu oysaki ben en başından beri Zayn'e aittim, bunu biliyor olması gerekirdi.
Sessizce içeriye girdi, salondaki koltuğa ölü gibi yığılıp kalırken sadece, "Bana bunu nasıl yapabildin Leah?" diye sordu. Ne cevap vereceğimi bilemiyordum, hissettiğim vicdan azabının tanımı yoktu. Gözlerim onun iri kahverengi gözlerini aradı. Buluştuğumuzda son derece soğuk kanlı tavrıyla bana sakin olmamı anlatmaya çalıştılar. "Sorun yok, içeriye gir ve kapını kapat." Başımı iki yana salladım, tırnaklarım kumaşın üzerinden kolunu sıkıyordu. "Zayn, yapma. Kalmama izin ver yoksa-" Gözlerini Damien'den çok kısa bir süre uzaklaştırıp bana baktı, elleri kollarımı kavrıyordu. "Bana güven ve odana git, söz veriyorum bir şey olmayacak." Korkulu bakışlarımı ölü gibi oturan ve gözlerini yerden ayırmayan adamdan alamıyordum, belki de bu yüzden Zayn beni hafifçe sarsarak son bir uyarıda bulunmuştu. Korkuyordum, korkuyordum ama kendim için değildi bu korku, ona zarar gelmesinden korkuyordum bu yüzden odanın kapısını tam kapatmamış ve o aralıktan dinlemeye koyulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
goldfish | zayn
FanficZayn takma tırnaklarını çıkardı, göz makyajını ve dudaklarında katılaşan ruju sildi. Arkasına döndüğünde onu dikkatle izleyen tanıdık gözlere uzun uzun baktı. "Ben küçük bir altın balığıyım." Dudaklarında cansız bir gülümseme yaratıldı. "Beni kim b...