Bir anda gördüğü görüntüler ağırlaşmış ve canlılığını yitirmişti. Zihni karmakarışık bir halde önünde duran kayalıkların üzerinde atladı ve hızlıca aşağıya indi. Baekhyun'un vücudu yüzüstü yere gömülüydü.
Yesung tamamıyla hareketsiz yatan bedene baktıkça içindeki huzursuzluk artıyor ve kalbi yerinden çıkacakmışçasına atıyordu. Her adımda kaygıları büyüyor, korkuları pekişiyordu.
Yanına yaklaştı ve dizleri üzerine çöktü. Yüzünü görebilmek için Baekhyun'un omzunda tutarak usulca kendine çevirdi.
Yesung'un gözleri ebedi bir şaşkınlıkla donmuş gibiydi.
"B-baekhyun" diye mırıldandı bitkin bir ses tonuyla.
Zeminde kan lekelerini gördüğünde beyninden vurulmuşa döndü. Başını elleri arasına aldı. Baekhyun'un sol kulağının üstünde derin bir yara açılmış ve oluk oluk kan akıyordu.
"Baek! Beni duyabiliyor musun?" telaşla bağırırken elleriyle akan kanın durması için baskı yapıyordu.
"Lütfen, Lütfen. Yalvarırım gözlerini aç!"
Fakat hiçbir bir tepki yoktu.
Yesung yardım istemek için etrafına bakındı.
"Yardım edin! Kimse yok mu?" sesini kimsenin duymayacağını bilerek umutsuzca bağırıyordu.
"Yardımmmm edinnnn!"
"Lütfen. Tanrım yardım et bana."
Baekhyun'un sol şakağı üzerinden başlayan, yüzünün yukarısına doğru mavi renkli çürük izleri ve çiziklere baktı. Suratını kaplayan kan izlerini elleriyle temizlemeye çalıştı.
"Şimdi ne yapacağım. Sana bir şey olu..." sözünü tamamlayamadı.
"Assshhh. Dayan tamam mı? Dayanmalısın. Duyuyor musun beni." Öfkeyle karışık bağırırken kolları arasındaki Baekhyun'u göğsüne sıkıca bastırdı.
Boynundaki atkıyı alarak yaranın üzerine komleks yaptı daha sonra Baekhyun'un atkısını çıkardı ve iki küçük eli sıkıca bağladı. Baekhyun'un kapüşonunu kafasına geçirdi ve bağladığı ellerden kendisini geçirerek onu sırtına aldı. Bu şekilde düşmesine engel olacak ve emniyetli bir şekilde onu taşıyabilecekti.
Yesung dondurucu soğuğa ve kar kalınlığına aldırmadan koştu. Şüphesiz şu an ömrü hayatında yaşadığı en zor andı.
Önüne çıkan her engel onu daha çok hırslandırıyor ve yoluna kararlı bir şekilde devam etmesini sağlıyordu. Dur durak bilmeden koştu ve koştu.
Karın dengesini bozmasına aldırış etmeden bata çıka hızla yoluna devam etti.
Nefesi kesilene, mecali kalmayana kadar koştu.
****
Baekhyun gözlerini açtığında kendisine seslenen Yesung'un sesini duydu.
"Baekhyun! Uyandın mı? İyi misin? Canın yanıyor mu?" Yesung birbiri ardına sorularını yöneltirken kendisini görebilmesi için başını eğmişti.
Baekhyun afalladı. Endişeli bir yüz ifadesiyle bakan Yesung'u gördü.Doğrulmaya çalıştığında başında korkunç bir ağrı saplandı. Acıyla yüzünü buruşturdu ve kısa bir anlığına gözlerini kapatıp açtı.
"Ağrın mı var?"
Baekhyun, Yesung'un alışılagelmedik davranışları karşısında sinirlendi ve bakışlarını ona dikti. Tekrar doğrulmak için hamle yaptı fakat bu seferde de kolunda oluşan sızıyla birlikte duraksadı. Şu an için kıpırdamamanın en doğru şey olduğuna karar kıldı. Derin bir nefes vererek başını yastığına gömdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Suskun Sevgilim...
FanfictionKapat gözlerini ve bırak seni bastıran hislerini. Kapat gözlerini ve hiçbir şey için endişelenme. Eğer gözlerini kapatmazsan, konuşabileceğimizden daha fazla söz söyleyeceğim...