10

47 4 0
                                    

Uykunun kollarından alınmamı sağlayan korkutucu bir sesti. İçimdeki huzursuzluk her saniye kendi kendini harlarken, nihayet gözlerimi açmayı akıl edebilmiştim. 

Aşağıdan gelen bağrışma sesleri ve Ateşin yanımda olmaması, her geçen saniye korkumu daha da arttırıyordu. Kaşlarım çatık kapıya bakarken, adım  seslerini işittim. Hem de bir değil birden fazla adım sesi... Neden başıma bir şey geleceğini hissediyordum? Oysa Ateş hep yanımda değil miydi? 

Bu tanıdık duygu her yerime yayılırken, beynimin tek söylediği 'Ateş sana zarar vereni öldürür.' olmuştu.

Kapı sert bir hamleyle açılırken, düşüncelerimde yere düşüp parçalanmış gibiydi.

Simsiyah gözleriyle bana bakan adamın bakışları ürkütücüydü. Gözlerim istemsizce Ateşi ararken, aşağıdaki bağırışma sesleriyle kendini bana hatırlatıyormuş gibi sesi kulaklarımda yankılandı. En azından hala burdaydı.

"Seni yakaladığım yerde bitireceğim. Sen bittin..." gibi şeyler duyunca çok kötü şeyler olacağını  anladım. Siyah gözlü adamın arkasından gelen üç (veya dört) adam anında kollarımdan yakaladı ve hiç zorlanmadan beni ayağa kaldırdılar.

"Ne yapıyorsunuz? Bırak kolumu!" diye bağırırken, bırakacaklarından çok ümitsizdim. Beni neredeyse sürükleyerek aşağıdaki geniş salona götürdüler. Siyah gözlü adam önümüzde yürüyordu ve belli ki bu olanların sorumlusu da oydu.

Salonda Ateşi zar zor tuttuklarını gördüm ama nafileydi, beni gördüğünde daha çok çıldırmaya başlamıştı.

Uyku sersemiydim ve şuan yaşadıklarım bir kabusu andırıyordu yada ben öyle bilmek istiyordum.

"Bırak onu şerefsiz it herif." Ateşin bağırışı tüm salonu dolduruyordu. Korumalar hangi cehennemdeydi?

Adamlar kolumu o kadar çok sıktılar ki moraracağından emindim. Korktuğum o adamın, Ateşin, neden beni kurtarmasını diliyordum?

"Bedel!"  siyah gözlü adama bu isimle seslenmişti, demek adı buydu.

Ateş kendini o kadar zorladı ki bir an şuurunu kaybetti zannettim, neyse ki sadece beş saniyelik bir durumdu. Solukları kilometrelerce koşmuş gibiydi. Bense her şeyden habersiz adamlara ve kolumu tutan ellere bakıyordum.

"Ne oldu Ateş? Yoksa bu kızı benden saklayabileceğini mi zannettin?" Bedel bu sözleri söylerken bir yandan arkamdan bana doğru yaklaşıyordu. Solukları ensemdeki tüyleri diken diken edecek kadar soğuktu. Elini omzumdan yüzüme doğru uzatmakta zorlanmadı. Sahnesini kapatmak istemeyen bir yönetmene benziyordu. Elinin tersiyle yüzümü okşadı ve fısıltıyla,

"Artık benimsin güzelim." dediğinde, sadece ensemdeki değil tüm vücudumdaki tüyler diken diken olmuştu. Ateş ise fısıltıyla söylenen sesleri duymuştu. Beyninde yankılandığına emindim, zira donup kalmıştı. Öyle kalması uzun sürmedi. 

Kayışları kopan bir boğa gibi onu tutan ellerden kurtuldu ve beni tutan adama en sert tekmelerinden birini vurdu. Bense kurtulan kolumun dirseğiyle arkamda duran, Bedel denen adamın yüzüne sertçe vurdum. Umarım işe yarardı. Ateş diğer adamlara saldırmaya çalışıyordu ki diğerleri yine onu kollarından yakalayıp eski yerine getirdiler. Ateşin tekme attığı adam yerde kıpırdamadan yatıyordu. Arkadan bir kahkaha sesi geldiğinde irkildim. Bedel önüme doğru yürüdü. Burnundan akan kan çenesine akmaya başlamıştı. Hemen yüzü sinirli haline büründü. Yürürken işaret parmağıyla beni göstererek " Bunu ödeyeceksin." diye tısladı ve Ateşe dönüp yavaş yavaş alkışlamaya başladı. 

"Aferin küçük  kardeşim, demek kızı tamamen zaafın yaptın." Ne? Kardeşim mi?  "Şimdi tam olarak ben seni bitirdim Ateş." Gözlerimin kocaman açıldığına emindim. Ona Ateşin kardeşi gözüyle baktığımda yüz hatları benziyordu fakat onun gözleri siyahtı. Bana döndüğünde hızla yanıma geldi. 

" Demek bu kız."dedi ve iç  sesim bana son duamı etmemi söyledi. Bedel elini köprücük kemiğimin üstüne koydu. Ona şaşkınlıkla bakarken bir yandan ne yapacağını deliler gibi merak ediyordum. Ateş, 

"Ona zarar verirsen Bedel... Eğer ona zarar verirsen bu son oyunun olur." diye söyledi sakin ama hızlı soluklarla. Korkudan gözlerim dolarken, hiç düşünemeyeceğim bir şeyi yaptı ve tırnaklarını derimin içine geçirdi. Uzun tırnakları yavaş yavaş derimin içine girerken, çığlıklarım tüm odada yankılanıyordu. Bir yandan da kemiğim sızlıyordu. Şok içinde ona bakıyordum, yüzü donuk ve hissizdi. Yanımdaki koruma yüzünü başka yöne çevirmişti. Genzim yanıp kavrulurken. Gözümden akan yaşlar sayamadığım kadar çoktu.

"Yapma lan yapma..." ve devamında anlamını bilmediğim bir çok küfür çıktı Ateşin ağzından. Aniden elini çekti ve Ateşe döndü. İşaret parmağını dudağının üzerine koyup sus işareti yaptı.

"Kardeşim bayanların önünde küfretmek ayıptır, unuttun mu?" derken ben olanların karşısında zangır zangır titriyordum. Köprücük kemiğimin üstündeki dört küçük delikten kan süzülüyordu. Bedelin parmaklarında da kan vardı. Bir an nasıl bu kadar sadist ve cani olabileceğini düşündüm. Bir yanı Ateşe o kadar benziyordu ki...

"Misafirimiz olan bu güzel bayana güzel bakmalıyız." dedi ve büfenin üzerindeki kristal bardağı aldı ve hızla bana döndü.

"Hayır hayır hayır!" diye sayıklarken camlar çoktan saçlarıma dolmuştu. Sarsılmıştım. Gözlerim dolmuştu ama artık ağlamıyordum. Donup kalmıştım. Gözlerim Ateşin gözlerinde donup kalmıştı. 

Bedel kardeşini gerçekten iyi tanıyordu, canını gerçekten acıtmak için Ateşin kendisine değil bana zarar veriyordu. Dudaklarım bir parça açık kalmıştı. Titrememin durması iyiydi fakat bilincimin yavaş yavaş gittiğini hissedebiliyordum. Ateş, gözünü kırpmadan bana bakarken, bende ondan farksızdım. Başım dönüyordu ve dizlerimin üzerine düşerken yanımdaki adam kolumu serbest bırakmıştı. Son kez yutkundum ve dünyanın kapıları yeniden üzerime kapandı.

Oyunu yeni başlıyordu.

MÜPTELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin