Sen Kimsin ve Dae'ye Ne Yaptın?

193 27 15
                                    

Şimdi biraz şaşırabilirsiniz ama bu bölümü an itibariyle ele geçiriyorum. Çünkü yazar hanım arkadaşımı sonunda delirtti. Bunu nereden mi biliyorum? Jongdae artık insana dönüştü ve benim arkadaşım kesinlikle insan kategorisinde bir varlık değil. Şey bu arada ben kim miyim? Biliyorsunuz canım ben Kim Jongin normal olmayan arkadaşımın en az onun kadar normal olmayan arkadaşıyım. Bu böyle olmayacak en iyisi size Jongdae'nin durumunu açık açık anlatayım.

Aradan tam tamına bir hafta geçmiş ve benim dangalaktan hiçbir şekilde ses çıkmamıştı. Minseok'u bile aramamıştı inanabiliyor musunuz? Tamam geçen yemekte olanlardan sonra onu aramasını beklemiyordum ama en azından beni aklınıza gelebilecekten daha fazla arayıp 'NASIL AŞIK OLABİLİR JONGİN, BEN PİÇ MİYİM?' diye darlaması ve hayatı bana zehir etmesi gerekiyordu. BUNU YAPMAMIŞTI, duydunuz kesinlikle beni aramamıştı, Soo'yu aramamıştı. Ben de bu süreçte ofise de gelmeyip, evin kapılarını da açmayınca Chin-Sun'u aradım korkuyla ama o da Jongdae'yi en son yemek günü gördüğünü ve konuştuğunu söylemişti.

Bakın eğer arkadaşımı minnacık bile tanıyorsam şu an evinde nükleer etkilere sahip bir bomba tasarısı gerçekleştiriyor ve ortaya çıktığı an Minseok'un sevgilisinin üzerinde uygulayacaktı. Yani evine gittiğimde içerden sesler gelmiyordu ama şu an da sinsice planlar yaptığına emindim. Çünkü bu Jongdae'ydi, sesiz kalamazdı, ki normal şartlarda Minseok'u takmayıp yeni sulara yelken açmış olması gerekirdi. Kesinlikle şu an bulunduğumuz bu fırtına öncesi sesizlik teklike çanlarını çalmamız gerektiğinin göstergesiydi ve bununla asla baş edemeyecektik.

O gün kafam karışık ve endişe içinde, biraz da 'belki haber alırım, sonuçta sekizinci gün bugün' umuduyla ofise gelmiştim. Ve tahmin edin ne oldu, UMUDUM BOŞA ÇIKMADI. Kocaman ofisin koridorunda kendi odama doğru ilerlerken Jongdae'nin odasının önünden geçtikten sonra duraksadım ve kapısı açık odaya doğru geri adım atıp içeri kafamı uzattım. Jongdae masasında oturmuş önünde tonla belge, dikkatle çalışıyordu. O beni fark etmezken saatime baktım, daha 09.00'du ve biliyorum ki hiçbir güç onu bu saate buraya getiremezdi. NE DEMEK JONGDAE BENDEN ÖNCE GELMİŞTİ VE MASASINDA ÇALIŞIYORDU? Hızlı adımlarla ona doğru ilerleyip çenesini kavradım ve o bana aptal aptal bakarken elimin tersini anlına yapıştırdım.

"Ateşin yok, hasta gibi de görünmüyorsun. Eve kendini kapattığın süreçte delirme ihtimalin yüzde kaç?"

Jongdae elimi anlından çekip tek kelime etmeden tekrar önündeki belgelere döndüğünde bir rüyada olduğumu düşünerek kedimi cimcikledim.

"Ahhhhhh.."

"Ben delirmedim de sen kendini cimcikleyecek kadar delirmiş görünüyorsun. Makine de kahve var yeni yaptım, bir bardak alda kendine gel."

Bakın ben kesin öldüm cennetteyim. Çünkü bu saçma hareketimin üzerin Jongdae'nin kafama vurup 'ne diye cimcikliyon oğlum kendini, sanki et varmış gibi' demesi gerekiyordu ama o bana git kendine kahve al demişti. Üstelik kahveyi başkasına hazırlatmamış kendisi hazırlamıştı. Ayhhh delircem ayhhhh..

"Kahve falan istemiyorum. Sen neden bu saatte buradasın Kim Jongdae?"

"Gördüğün gibi çalışıyorum işte. Ayrıca sen neden bu kadar resmi konuşuyorsun Kim Jongin?"

Kafayı yemek üzereyim, çıldırmak üzereyim. BANA BAKA DANGALAK HERİF ALGILARIMLA OYNUYORSUN DELİRECEĞİMMM!!!!

"Bana bak Jongdae algılarımla oynuyorsun, bellicem ebeni şimdi. Ne demek çalışıyorum, sen kim çalışmak kim küflü peynir?"

Derin nefes al Jongin, oğlunu düşün ve sakinleş Jobgin. Bu herif senin algılarınla zaten her zaman oynuyor, alışıksın, sakinleş Jongin. Tamam iyiyim.

Aşkı harcamanın 80 yolu/chenminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin