14.BÖLÜM-DÜĞÜM

189 13 1
                                    

Bölüm şarkısı;
Ekin Uzunlar - Yokluğunun Kefeni

Etrafıma baktım hızla. Şimdi oturup kara kara düşünmenin hiç yeri değildi. Hışımla ayaklandım. Ellerimle yüzümü sıvazlarken mırıldandım.

"Bir şeyler yapmalıyız."

"Gitmemiz gerek. Hiç hoş bir oyunun içine düşmedik."

"Bunca olayı çözmeden nasıl gidelim Rüya, görmüyor musun neler döndüğünü."

"Pekala çözüyorum. Şu dakika şu telefonu fırlatacağım ve bizimle uğraşan her kimse artık bize ulaşamayacak."

"Bu kadar kolay mı gerçekten Rüya. Bu kadar basit olduğunu mu düşünüyorsun?"

"Sen ne düşünüyorsun ki? Bazen bu yersiz cesaretinin kaynağını merak etmiyor değilim!"

Sessiz kalarak düşündüm.

"Bu kimliği belirsiz şahıs her kimse tehlikeli olmaya başladı. Resmen ayaklarımızla ölüme gittik farkında mısın? Nasıl sakin kalabiliyorsun, anlamıyorum. İçeride ölebilirdin!"

"Doğru söylüyorsun, az kalsın ölüyordum." derken sesimin sakin çıkması zihnimi çalkalayan birbirinden farklı fakat aynı hedefe odaklı planlardandı. Arabaya doğru adımlarken devam ettim.

"İşte bu yüzden kalacağım."

Arabanın kapısına gelince bekleyip, Rüya'ya döndüm. Dudaklarını ısırıyor, öylece bekliyordu.

"Şimdi, benimle geliyor musun?"

Derin nefes alışını buradan anlamıştım. Birkaç saniye sonunda ise kafa sallayıp, sanki biraz önce tereddütle bekleyen o değil gibi kendinden oldukça emin adımlarla geldi. Hiçbir şey söylemeden arabaya bindi, beraberinde gülümseyerek ben de bindim.

"Beni bırakamayacağını biliyorum. Çünkü beni seviyorsun."

"Evet, insanlar böyle hatalar yapabiliyor."

"Kırıcı oluyorsun ama." dedim gülerek. Dayanamayıp güldü. Sonra yüzünü yine düşünceli ifade bürümüştü.

"Planın ne?"

"Önce şu arabayı bırakalım aldığımız yere. Gerisi için konuşacak şeylerimiz var. "

"Pekala, bakalım neler olacak."

Geldiğimiz yolu ufak bir karıştırıyor gibi olsak da varabilmiştik. İzbe yerlerdi genel olarak. Belki de arabanın çalındığından bile haberi yoktur zavallı sahibinin. Burası; nasıl tarif edebilirim bilmiyorum ama, uzun zaman önce kalabalık bir nüfusu olan bir yerken, yavaş yavaş insanların terk ettiği bir mahalleyi anımsatıyordu. Bazı balkonlar, kurumuş çiçeklere ev sahipliği yapan vazolarla doluydu. Üzerlerinden kaç yağmur, kaç bahar geçti, o toprak kaç kez çamur olup, kaç kez kurudu kim bilir.

"Ege ile ne zaman görüşeceğiz?" dedi arabadan inerken.

"Açıkçası görüşme konusunda emin değilim."

"Dediklerimi hatırla, engelleyemeyeceğimiz duruma gelmemesi için bir an önce konuşmalısın."

"Farkındayım ama, bilmiyorum işte. Ya bunları yapan da Ege'yse?""

AFİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin