- 12 - "Ölümsüzlüğün Formülü"

10.1K 251 9
                                    

"Cezanı ödeme vaktin geldi kıvırcık."

Ben saliseler önce bana söylediği cümlenin şokunu yaşarken, sırtımda olan eleri, beni daha çok kavrarmışcasına kendi çekiyordu. Öyle garip bir duyguydu ki..

Hem ceza ödeyecek olmak, hemde onun Sedef'e dokunduğu ellerinin vücudumda dolanmasına izin vermek. O kadar salaktım ki. Buna karşı bile koyamıyordum. Benim suçum yoktu ki. Onun da dile getirdiği gibi masum olan bendim. Beni kendine aşık eden o. Aslında ceza almam da adaletsizlik. Burada ceza alacak olan biri varsa, o da Kerem olmalı. 

"Şimdi biraz yüzeceğiz. Kayalıkların arka tarafına geçtiğimizde cezanı göstereceğim sana."

Sırtımda dolaşan ellerini bedenimden çekti ve benden uzaklaşarak yüzmeye başladı. Neden eksik hissetmiştim? Onu takip etmem gerekiyordu. ZAten başka çarem mi var? Onun arkasından yüzmeye başladım. Yüzerken bile çok çekici görünüyordu. Şeytan tüyü olan insanlardan bir adet canlı örnek; 

Kerem Sayer

Kayalıkların arkasına geçtiğimizde karşılaştığım manzara beni hayrete düşürmüştü. İtiraf etmeleyim ki böyle birşey beklemiyordum. Koskocaman bir ev. Hani birçok insanın hayallerini süsleyen evelr vardır ya, büyük gösterişli ve en önemlisi içini ısıtan. Şu an tamda böyle bir evle karşı karşıyaydım. 

"Ağzını kapa, Zeynep."

Gıcıklık taslamasan olmazdı zaten di mi Kerem? Evet, olmazdı. Bir Kerem Sayer hem öküz hemde bir bakışıyla insanın tüm sinirlerini buharlaştırabilir güce sahip olabilirdi. 

"Beni niye buraya getirdin?"

"Cezanı burada ödeyeceksin de o yüzden."

"Yani?"

Bana yaklaştı. Ellerini vücuduma sarmamıştı ama bedenlerimiz çok yakındı. 

"Yanisi Zeynep Yılmaz. Birkaç bana burada eşlik edeceksin. Ayrıca evde kimse yok. Burada yemek yapacak olan insanda olmadığına göre. Marifetlerini bana sergileyerek cezanı ödeyebilirsin."

Hapı yuttum. 

Etrafta ayvada yok ki durumumu tatlıya bağlayamıyorum. 

Gerçi içinde bulunduğum durumun tatlı bir yanı var mı o da tartışılır. Ben yemek yapmaktan nefret ederim. Çünkü beceremiyorum. Ayrıca çok fazla sakarım. Annem beni mutfağa sokmazdı. Ama karşımda Kerem Sayer vardı değil mi? Bana ait herşeyden haberi olduğuna eminim. Ayrıca atlanılmaması gereken, benim için çok önemli bir nokta var;

Ben neredeyse onun hakkında hiç birşey bilmiyorum.

Adil değildi. Bana yaptıkları ve yaptırdıkları hiç adil değildi. Ona hissettiklerimi hissetmemeliydim. Tek kelime etmeme izin vermeden, suyun içinde bulunan ellerimi bir hışımla çekti ve kıyıya doğru sürükledi. 

Söylesen kendimde gelebilirdim Kerem. 

Ama bunu dışa vuracak cesaretim yok ki! Beni hapsetmiş durumda. Daha da açıklayıcı olursam, ona hapsolmuş durumdayım. Söylediklerini itaat etmektan başka ne yapabilirim ki? Kıyıya ulaştığımızda, sudan çıktım ve hala kolumdan çekmediği ellerini odaklandım. Beni kapıya doğru sürüklüyordu. Kapıya ulaştığımızda etrafı yokladı. Sanırım anahtar arıyordu. Elini kolumdan çekmişti. Birkaç saniye sonra doğruldu ve bulduğu anahtarı kapıya sokarak, kapıyı açtı. 

OHA!

Evin içi, dışına bin basardı. Gösterişi bir yana bırakın, insan burada asla yaşlanmazdı. Hele de Kerem'leysem. Sıkı durun;

Batak  - ZeyKer - ►AskıdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin