Kerem'den hoşlanıyordum.
Kerem'den hoşlanıyordum.
Kerem'den hoşlanıyordum.
İçimde tekrarladığımda gülme isteği duymuştum. Şimdi ben Kerem'den hoşlanıyordum ama o Sedef'i seviyordu. İçim param parça olurken gülme isteğim çoktan geçmişti. Kerem'den hoşlanmaya alışamamışken onun bir başkasını sevmesi neden bu kadar canımı yakıyordu ki? Bilmiyordum. Kahrolasıca duygunun bana neden bu kadar hükmettiğini bilmiyordum. Bu kahrolasıca duygunu neden oluştuğunu da bilmiyordum. Tek bildiğim Kerem'in belimde sıklaştırmış olduğu elleri ve nefesini boynuma üflemesiydi.
"Farkında değilsin di mi? Ne kadar masum olduğunun farkında değilsin. Dışarıdan sürtük gibi görünen biri varsa o da Sedef. Hem söylesene daha doğru düzgün öpüşmeyi bile beceremeyen biri nasıl sürtük olabilir?"
Kurduğu cümleler beynimde şimşekler çakmasına neden olmuştu. Ona doğru dönerken, merak ettiğim tek birşey vardı.
"Neden Sedef'in bana sürtük demesine izin verdin?"
"Takma güzelim, o cezasını başka bir şekilde çekecek."
Çekinerek birşey daha soracaktım. Ama sesimin güçlü çıkmasına da özen gösteriyordum.
"Ona ne yapacaksın?"
"Zamanı geldiğinde göreceksin Zeynep."
Kızacağını düşündüğüm için 'yakın bir zaman mı?' yada 'tam olarak ne zaman?' diye sormamıştım.
"Şimdi uyumak istiyorum. Yarın enerjik olmalıyız."
Söyledikleriyle kaşların çatılırken, soracağım sırada araladığım dudağımı dudaklarıyla kapatmıştı. Her zaman olduğu gibi alt dudağımı emerken yüzümü tamamiyle Kerem'e dönmüştüm. Yine yapıyordum. Ona karşı koyamıyordum. Dudaklarını çekmeye çalıştığını anladığımda ona yardımcı olarak kendimi biraz geri çektim. Odayı hızlı nefes alıp, verişlerimiz doldurmuştu.
"Bu hareketi bir daha yapma Zeynep."
"Ne ha-reket-ti?"
"Kaşlarını çatıp, dudaklarını aralayıp bekleme. Karşıdan fazla çekici görünüyorsun. Hele dışarıda hiç yapma."
Vücudumdaki tüm kan yanaklarıma doğru yörünge çizerken, koyulaşmış gözleriyle bana bakıyordu.
"Utandığında yanaklarının pembeleşmesine bayılıyorum, Zeynep."
Söyledikleri dahada utanmama neden olurken, utanma duygusunu kim geliştirdi acaba? diye düşünmeden edememiştim.
"Yarın gece partiye gideceğiz."
"Ne partisi?"
"Zeynep, parti partidir. Sormasan diyorum."
"Tamam."
Ne? Nasıl? Ben şimdi tamam mı demiştim? Tamam dedim ben öyle mi? Ne zamandan beri Kerem'e kariı bu kadar uysalım. Hoşlanıyor olabilirim ama bu durum ona boyun eğeceğim anlamına gelmez!
"Kendin gidebilirsin, ne diye benide sürükleyeceksin peşinden?"
"Sen bilirsin Zeynep, zaten Sedef benimle o partiye gelebilmek için can atacaktır."
Buna izin veremezdim. Her fırsatta ağzının içine düşüyor zaten. Ona ortam yaratamam. Tabi ki de ben gidecektim Kerem'le.
"Gerek yok Sedef'e. Ben gelirim seninle."
"Güzel, bende öyle düşünmüştüm."
Zafer kazanmışcasına gülerek bana cevap verdiğinde gözüm, gülerken dudağının kenarında oluşan çizgiye takılmıştı. Gamzesine. O kadar güzel gülüyordu ki. Gülüşüyle bile beni hapsettiğini söyleyebilirim. Gözlerini kapayarak beni kendine çektiğinde şaşırsamda belli etmeyerek kafamı göğsüne yaslamştım. O kadar huzur vericiydi ki. Gözlerimi kapattığımda bu an hiç bitmesin istemiştim ama bedenim kendini uykuya teslim etmekte kararlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Batak - ZeyKer - ►Askıda
RomanceBabasının günahını masumluğuyla ödemek zorunda kalan bir genç kız. Ve o masumluğa hayran kalan bir genç adam. "Bazen, inattır bizi zor durumda bırakan. Hayatı doyasıya yaşamamıza engel olan inattır. Peki ya inadın üstesinden gelinirse?"