Multide: Meriç Bulut KAYA
"En güzel bira sarhoş eden bira" gözlerimi devirdim. "Biralar sarhoş eder zaten Yiğit" onaylamazca başını salladı. "Her bira etmez yada herkesi etmez" derken bakışları Meriçe kaydı.
Bende Meriçe baktım "sen sarhoş olmuyor musun?" omuzlarını silkti "sadece istediğimde" bende omuzlarımı silktim ve birayı kafasına diken Seline baktım.
"Eğer sarhoş olursan ki görünüşe göre olucaksın seni eve kadar taşımam"yayık bir şekilde sırıttı "birşey olmaz ba-na" gözlerimi kısarak ona baktım "görücez" sırıttı ve yine Burağa dönerek konuşmaya devam etti.
Konserden sonra Yiğitin yoğun istekleri üzerine biraz (!) dağıtmak için Meriçlerin evine gelmiştik.
Veeee. Meriçlerin evi mükemmeldi.Sadece iki kişi yaşıyor olsalar da büyük ve güzel bir evleri vardı. Sade olmasına ramen ben şıkım diye bağırıyordu.
Buraya geldiğimizde rahat olabilmek için -daha çok kıyafetlere zarar gelmesin diye- kıyafetlerimizi değiştirmiştik. Sanırım Meriç ve Burağın yakın oldukları bir kız kuzenleri varmış ara sıra burda kalıyormuş onun kıyafetlerinden vermişlerdi. Ben üzerime fazlaca bol gelen hatta omzumdan düşen siyah bir tişört giymiştim, altına da dar kot giymiştim. Kızla bedenlerimiz bir olması gerekiyordu.
Oturduğum koltukta biraz yayıldım ve biramdan küçük yudumlar almaya devam ettim. Bakışlarım Ceydaya kaydığında.. Ah o bakışlar hiç Ceydaya kaymamalıydı.
Böğürüyordu ve Dorukta sırtını okşuyordu. Biraz fazla kaçırmış olmalıydı. Yüzümü buruşturarak kafamı başka bir yere çevirdim.
Allahım kafamı hiç çevirmemeliyim belkide.Yiğit cipsle çukolataları birbirine geçirmiş yetmezmiş gibi yanında da bira içiyordu. Kafamı son durak olan yanımda oturan Meriçe çevirdim. Evet her zaman onu izleyebilirdim. Kolunu koltuğun kenarına yaslamış, eliyle başına masaj yapıyordu.
Başı ağrıyor olmalıydı.Ona baktığımı hemen anladı ve o da bana baktı. "Başın mı ağrıyor?" dedim ona bakmama bi bahane ararken. Başıyla onayladı "yüksek ses başımı ağrıtmış olmalı"
"Ya da uzun zamandır böyle ortamlara karışmadığın için" bakışlarım Burağa kaydı. Konserde de buna benzer bişeyler söylemişti.
"Her akşam bar'a gittiğimi unutuyorsun" bakışlarım tekrar Meriçe döndü. Ona cevap vermişti ama yine de kaşları çatıktı.
"Ondan bahstemediğimi ikimiz de biliyoruz Meriç"
"Üçümüz de" diğen Yiğite kaydı bu sefer bakışlarım. Sanırım gözlerim çıkıcaktı yakında. Bütün bakışarın kendine döndüğünü farkedince şirince gülümseyip konuyu değiştirmeye çalıştı.
"Hadi oyun oynayalım" onu bu gergin ortamdan kurtarmayı amaçlarken yerimde zıplayarak ayağa kalktım. "Bencede" diğerek onun oturduğu yere yöneldim.
Yerde minderlerin üzerine oturuyordu. Bende bir minderin üzerine oturdum. Bakışlarım Yiğitin arkasındaki kocaman pelüş ayıya kaydığında gözlerimin parladığına emindim. Kılasik kızlar diyorsunuz şuan içinizden. Ama ne yapabilirim çok tatlılar..
Parmağımla pelüş ayıyı işaret ettim "o kimin?" Yiğit işaret ettiğim yere baktı "ah sen macchiato'yu (makiato) diyorsun"
Sırıttı ve kendini işaret etti "tabii ki benim" gülmek ve sırıtmak arasında gidip geliyordum. "Adını makiato koyacak kadar ne yaşadın"Yanımıza gelen Burak dertle yüzüme baktı "ah Deniz bir bilsen" sorarcasına Yiğite bakarken alt dudağını büzdü "ne var makiatoyu eskiden rus bir manken adı sanıyorsam" kahkaha atarken ayağa kalktım ve şu manken makiatonun yanına gidip onu kucağıma aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denizimsi
Teen FictionKaranlıktan kaçarken karanlığın beden bulmuş haline sığınan bir kız. Kıza deli gibi aşık ama karanlıktanda vazgeçemeyen bir adam. Noluyordu bana yoksa karanlığa mı alışıyordum? En çok korktuğum şeye mı sığınıyordum ben? Yoksa karanlığa aşık mı oluyo...