6.9 ❄

189 13 1
                                    


Herkese merhaba! Biliyorum bölümler arası süre çok uzun oluyor ve bekletiyorum ama bu hikaye benim için çok değerli o yüzden yoğun olduğum zamanlarda hızlı yazıp da hikayenin yavan olmasını istemiyorum. Geçen sene üniveriste sınavına çalıştığım için yazamıyordum ve Türkçe Öğretmenliğini kazandım. Bu sene de üniveristenin yoğun temposu yüzünden gecikiyor. Boş olduğum zamanlar o duyguyu hissederek, yaşayarak yazıyorum. Biliyorum beklemesi zor ama merak etmeyin inşallah hikayeyi devam ettireceğim.😘

Sizi soğuk kış aylarında içi ısıtan hikayenin yeni bölümüyle baş başa bırakıyorum. 💞

Ellerimi montumun cebine sokmuş kafamdaki bereyi neredeyse gözlerimin önüne çekmiş boyunbağı da ağzımı ve burnumu kapatacak şekilde kafamın etrafına sarmış Sehun ile karlı kaldırımda yürüyordum. Bu geldiğimiz şehir gerçekten çok soğuktu. Yaşadığım şehirin havası soğuktu ama buraya göre biraz daha yumuşaktı. Soğuk havaya alışkındım ama biraz fazlası beni birazcık çarpmış olabilir.

Eskiden bünyem genel olarak zayıftı. Önceki yıllarda daha çok hasta oluyordum. Bir ara zaten gözlerimde alerji sorunum vardı. Ama son yıllarda bünyem güçlenmişti. Bu kışın neredeyse yarısına gelmiştik ama sadece bir kere Çakma Ayı'nın bana mesaj attığı gün hasta olmuştum.

Çakma Ayı derken istikrarla engelimi kaldırmadığı aklıma geldi. Demek o kadar yazdığı aşk ile ilgili şeylerin hepsi yalandı. Belki de Yeol ve Baek benle dalga geçmek için böyle bir yola başvurmuştu işin ucu kaçınca engelleyip olayı kapatmaya çalıştılar. Hangisi olursa olsun böyle bir şeye inandığıma ve engellediği için ilk başlarda biraz tuhaf olduğuma inanamıyordum. Sonuçta sevseydi bir anda kestirip atmazdı.

Bayağı yükselmiş karların içinden düşüncelere dalmış bir şekilde geçerken ortadaki büyük çöp kovası yüzünden ben sağ taraftan Sehun sol taraftan gitti. Çöp kovasının arkasında kar yığını olduğu için Sehun'dan biraz daha uzaktan gitmek zorunda kaldım. Hava kararmaya başlamıştı bu yüzünden yol boştu ama karşı taraftan üç tane çocuk Sehun'a doğru gelmeye başladı. Çocukların isimlerini hatırlamıyordum ama yüzleri tanıdık geliyordu. Sanırım yan sınıftaki öğrencilerdendi. Hızla Sehun'un yanına geldiler ama ben Sehun'dan belli bir mesafe uzakta olduğum için beni görmemişlerdi.

Kaşlarımı çatıp olduğum yerde durdum. Böyle hızlı hızlı Sehun'a doğru neden ilerlediklerini anlamamıştım. Çocuklardan biri Sehun gibi uzundu. Diğer ikisi ise diğer çocuktan biraz daha kısa, kaslı ve yabancı uyruklu öğrencilerdi. Mesafeyi kapatıp Sehun'un önünde durduklarında tam onlara doğru hareket edecektim ki yabancı uyruklu öğrencilerden biri bir şey söylediğinde kaldım. Ne söylediğini anlamamıştım galiba kendi dilinde bir şey söyledi. O sırada Sehun ne yapacağını şaşırmış gibi kafasını çevirip bana doğru baktı. Galiba bunlar da Sehun'u rahatsız eden öğrencilerdendi. Sehun'dan ne istiyorlardı anlamıyordum. Tekrar bir hamle yapıp yanlarına gitmeye başladım ve o sırada Koreli uzun çocuk konuşup

"Noel baba pastayı yedi." dedi bu anlamsız cümle karşısında yüzümü buruşturdum bu saçma cümle de neydi?

Sehun sessizce onlara bir şey söyledi. Öyleki dediği şeyi anlamamıştım. Üçü söylediği şeyle bana baktı ve kafalarını sallayıp ben oraya varamadan uzaklaşmaya başladılar.

Sehun'un yanına gittiğimde Sehun gülümsemeye başlayıp iki elini uzatıp neredeyse gözlerimi kapatmış olan beremi alnımdan geriye doğru itti. Demin ona ne söylediklerini sormama fırsat vermeden

"Şu alışverişi artık yapalım mı Ayıcık?" dedi ve kolumdan tuttuğu gibi beni peşinden götürmeye başladı.

...
...
...
DEVAM EDECEK...

ANONİM:AYIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin