"Bay Jenner, istediğiniz dosyaları getirdim." Adam ciddiyetle konuşurken babam teşekkür ederek dosyayı almıştı.
Koltukta dönmeye devam ederken açıkçası odada yaptıklarımla ilgilenen yoktu. Adam odadan çıktığında koltuktan kalktım ve kırmızı bir kalem alıp babamın yanına ilerledim.
"Ben imzalayacağım!" Hızlıca konuşup dosyanın imza yerine kalp şekli çizdim ve dişlerimi göstererek gülümsedim.
Babam önce dosyaya sonra bana bakarken gülerek elimden tutup beni kucağına oturttu.
"Neden böyle yapıyorsun, Kylie?"
"Sıkıldım." Dedim dudak büzerek omuz silkip.
Çenemi tutup yanağım üzerine öpücük bıraktı. "Arkadaşlarınla gezseydin, bilirsin burada iş yapıyoruz."
Tabii ki buraya hergün gelmeyi bende sevmiyordum ama babamın arkadaşını bulmak için gelmek zorundaydım. Dövmeli ellerini gördüktün sonra ona karşı içimdeki merak hissi daha çok büyümüştü.
Açıkçası havalı birisi olduğunu düşünüyordum.
Evet, babama o fotoğrafı gösterip kim olduğunu sorabilirdim ama böyle bir şey yapıp onu zor durumda bırakmak istemiyordum. Onu kendim bulmalıydım ve bu konuda hala umutlarım vardı.
"Ah baba, tamam ben biraz şirkette gezeceğim."
Göz devirip kucağından kalkarak konuştum ve beyaz pileli eteğimin arkasını düzelttim. "Unutma birazdan yemeğe çıkacağız." Kapıdan çıkmadan önce konuştuğunda kafamı sallamıştım.
Mermer zeminde topuklu ayakkabılarım kayarken dikkatle yürümeye çalışıp gözlerimi etrafta yavaşça gezdirdim.
Bilmiyorum, şirkette çalışan kadınlar oldukça güzel ve olgunlardı. Ve o da olgun bir adamdı, neden benim gibi daha reşit olmamış bir kıza aşıktı ki?
Çünki eminim o bu şirkette içeri girdiği zaman görünüşünü bilmesem bile parası için mutlaka tüm kızlar önünde eğiliyorlardı. Bunu babam için bile yapıyorlardı, evli olmasına rağmen.
Alt kata indiğimde Stacy beni gördüğünde hızlıca yanıma geldi. O bu şirkette anlaşdığım tek insandı. "Nasılısın, Kylie?" Sarı saçları omuzlarına düşerken gülümseyip sorduğunda kafamı salladım.
"İyiyim, babamın yemek için bana zaman ayırmasını bekliyorum."
Omuz silkerek konuştum. Ardından aklıma gelen şeyle birlikte "Stacy, hiç babamın şirketine ziyaret eden, elleri dövmeli falan bir arkadaşı var mı?"
Sorumun saçmalığından olsa gerek yüzünü buruştururken omuz silkti. "Bilirsin ben alt katta arşiv bölümün de çalışıyorum, o yüzden pek bilmiyorum."
Nefesimi dışarı verip kafamı olumlu anlamda salladım. Onu bulmak neden bu kadar zordu?
"İstersen resepsiyondakı kızlara soralım? Onlar mutlaka bilir."
Kafamı hızlıca olumsuz anlamda salladım. Eğer onlara sorarsam mutlaka babama söylerlerdi ve sonra babam bana yüz tane soru sorardı.
"Hayır, teşekkürler."
Sadece kafasını olumlu anlamda sallarken bakışlarımı etrafta gezdirdim. Büyük hafifçe aralık olan beyaz kapılardan gördüğüm el ile birlikte o an gözlerim irice açılmıştı.
Ellerindeki yüzükler ve mürkkepli teni ile birlikte ondan başkası olma ihtimali yoktu.
Kalbim hızlıca atarken "Stacy, ben gitmeliyim." dedim aceleci bir şekilde ve kapıya koştum. Mermer zeminden dolayı ayağım kayarken yere kapaklanmam bir olmuştu küçük bir çığlık eşliğinde.
"Tanrım, Kylie! İyi misin?" Stacy yanıma koşup panikle bana yardım ederken "Kapıyı aç!" dedim hızlıca.
Yüzüme şaşkınca bakıp beni kaldırmaya çalışırken "Kapıya aç!" dedim bu sefer yüksek sesli.
Hızlıca kapıyı açarken burkulmuş bileğimin acısını umursamadan heyecanla dışarı baktım.
Ama tek gördüğüm şey gözlüklü Ben olmuştu. Tüm sinir kafama vururken hüzünle yüzümü buruşturdum. Şu topukluları artık bu şirkette giymemeliydim!
"Kylie, iyi misin?"
Ben yanıma gelip telaşla elimi tutmaya çalışırken yüzümü buruşurup onu ittim.
"Kendi işine bak!"
Azarlayarak konuşup ayağa kalktım ve bileğimin acısını umursamadan asansöre doğru adımladım sinirle nefes alırken.
Şanssızlığın en dip noktasıydım şu an!
~~~
İlk defa texting olmayan bölüm yazdım ama böyle bölümler pek çok olmayacaktır, olduğu zaman zaten çokta uzan yazmayacağım.
Lütfen satır arası yorum yapın.
Sizleri seviyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ℳℯ𝓁𝓁𝒾𝒻𝓁𝓊ℴ𝓊𝓈 | 𝒵𝓎𝓁𝒾ℯ
Fanfiction"O, sadece küçük bir kız ve her bir parçası beni çıldırtan sanat eseri." Mellifluous*- Bal gibi tatlı demektir 𝒵𝓎𝓁𝒾ℯ