"Kim Jongin, benimle evlenir misin?" Chanyeol önümde diz çökmüş, kırmızı kadife kutu içindeki alyansı büyük bir beklenti ile bana uzatırken ellerimle ağzımı kapadım şaşkınlıkla.
Kalabalıktan 'kabul et!' tezahüratları gelmeye başladığında, Chanyeol bir anlığına göz temasımızı kesip coşkulu parti kalabalığında gezdirdi.
Bugün benim 21. yaş günümdü, doğum günü kutlamalarını sevmezdim. Nefret ederdim fakat sevgilim Park Chanyeol tıpkı evlilik teklifi gibi bunu da sürpriz olarak yapmıştı bana. Onun evindeydim, ortak arkadaşlarımız merakla ağzımdan çıkacak kelimeyi bekliyorlardı. Ellerimi ağzımdan çekip, dolan gözlerimi sildikten sonra olumlu anlamda salladım başımı.
"Evet Park Chanyeol seninle evlenirim." dediğimde, Chanyeol'un yanağında gamzesi belirmiş sonra kutudan yüzüğü çıkartıp, içi dolu ay dövmesi olan yüzük parmağıma geçirmişti metal halkayı.
"Seni seviyorum." diyerek ayağa kalktığında, "Ben de seni seviyorum." diyerek kollarımı boynuna dolayıp dudağına ufak bir öpücük kondurdum.
Arkadaşlarımız, çok yakın olmasalar da, bizi destekleyici şekilde alkışlarken diğer yüzüğü de Chanyeol'un parmağına geçirip başımı yapılı göğsüne yaslayıp, parmağımdaki yüzüğe baktım bir süre.
—
"Bu gece benim evimde kalmalıydın." diyerek elimin üzerini öptü.
"Evet kalabilirdim ama sen yarın erkenden okula gideceksin ve ben deliksiz bir uyku çekmek istiyorum." dedim. Yorulmuştum ve partilerden nefret etmemin sebebi kesinlikle buydu.
"Pekala, güzelce uyu. Sonra görüşürüz tamam mı?" dediğinde onu onaylayıp, yanağını öptükten sonra çıktım arabadan. Apartmandan içeri girdiğimde anca gidebilmişti, asansöre binip kendi katıma doğru çıkmaya başladım. Bu sürede de kendimi izliyordum. Siyah transparan ışıl ışıl bir gömlek, deri siyah pantolon giymiştim ve düzenli saçlarım bozulmuştu. Biraz daha uyumazsam göz altlarım şişmeye başlayacaktı kesinlikle.
Asansör katımda durduğunda inip, ellerim titreyerek açtım kapıyı. Anahtarı girişteki çanağa bırakıp, odama yöneleceğim sırada salondaki karartı ile durdurdum adımlarımı. Benim geldiğimi fark ettiğinde ayağa kalkıp, tam önüme geldi.
"Chanyeol bana evlenme teklifi etti." dedim tek nefeste. Ne diyeceğini deli gibi merak ediyordum.
"Ne güzel, artık nişanlı birisin." Beni mayıştıran güzel sesi ile konuştuğunda, başımı salladım. Aramızdaki bu şeyin bitmesini istemiyordum. Eğer biterse, tamamen kaybederdim onu.
O bana hafif tebessüm eder yüzü ile bakarken telefonu çalmış, göz temasımızı kesmeden ceninden telefonu çıkartıp kim olduğuna bakmadan açmıştı telefonu. Ondan öncesinde de ben duyabileyim diye hoparlöre almayı da unutmamıştı.
"Sevgilim." dedi beni yaralayarak.
"Sevgilim, eve daha yeni girebildim ve bil bakalım ne oldu?" Bakışlarımı telefona indirip, kendime hakim olmaya çalıştım.
"Beni şimdiden özledin?"
"Evet Sehun, evet seni şimdiden özledim. Eve girer girmez boğulmaya başladım resmen, keşke bütlere kalsaydım diyorum."
Sehun ufak bir kahkaha attığında, gözlerimi yumdum. Benden başkasına gülmesine, hele de ona gülmesine tahammül edemiyordum.
"Jongdae, sadece iki hafta tamam mı?" dediğinde karşı taraf onu onayladı ve uyuyacağını söyleyerek 'seni seviyorum' faslını da atlattıktan sonra kapatmışlardı.
"Sana hediyeni vermeliyim Jongin." diyerek yaklaştı bana ve belimden tutup, bedenimi kendisine bastırarak öpmeye başladı dudaklarımı. Aynı ihtiyaçla ellerimi ensesine dolayıp karşılık verdim ona.
Belimdeki elleri yavaşça kalçama ulaştığında, beni kaldırdı ve bacaklarımı beline dolayıp birimizin odasına doğru yürüdü karanlıkta.
Oh Sehun'a aşıktım. Nişanlı olmam veya onun bir sevgilisi olması umrumda değildi. Onun benden gitmemesi için yapıyordum bunu.
Ben onu beklerdim, Jongdae'nin yanından bana gelmesini beklerdim hep ve o gelirdi. Saat kaç olursa olsun, daha yeni sevişmiş olsalar bile bana gelirdi ve bende onu kabul ederdim yatağıma.
Bugün de onlardan biriydi fakat tersine dönmüştü her şey. Birkaç saat önce evlilik teklifi almış, kabul etmiş şimdi ise bir başkasının altında kıvranıyordum. Bir başkası dediğim kişi bu kadar kolay değildi aslında, benim yaşama kaynağımdı kendisi.
Sırtım soğuk yorganla buluşurken hangisinin daha soğuk olduğunu karşılaştırıyordum ve Oh Sehun'un bana olan hisleri kazanıyordu açık ara farkla.
Bacaklarımı genişçe araladım arasına girebilmesi için. Çok bekletmedi beni, diğer günlerin aksine bu sefer ben beklemeden gelmişti bana. Ellerini iki yanıma koyup üzerime eğildi ve elimi yanağına koyup okşadım onu. Metal yüzüğün soğukluğu ve Oh Sehun'un sıcak yanakları arasında ısı alışverişi olurken, elimi tutup çekti yanağından.
"Bu gece buna ihtiyacın yok." diyerek Chanyeol'un taktığı yüzüğü çıkardı ve komodinin üzerine koydu. "Bizim bu gece birbirimize ihtiyacımız var Kim Jongin." sonrasında boynuma gömüldü ve o teker teker öperken ben kıvrandım altında.
Kısık başlayan Oh Sehun inlemelerim, ilerleyen saatlerde çığlığa dönüşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
told you so •sekai
Fanfictionİlk birlikte oluşumuzun üzerinden bir hafta geçtiğinde, bana gelip dövmesini göstermişti. Yüzük parmağına küçük bir güneş dövmesi yaptırmış, bana da birine aşık olduğunu, parmağında bir ay dövmesi görmeyi çok istediğini söylemişti. Bana sandım, ben...