leah blevins // god, help me
Güzel bir evrende yaşıyordum gözlerimi aralamadan önce. Akşam güneşi kızılığıyla gökyüzünü boyamış bir vakitte, Oh Sehun ile ellerimiz kenetli oturuyorduk kumsalda. Hiç kimse yoktu, ne Chanyeol ne de Jongdae. Sadece Oh Sehun, ben ve birbirimize olan aşkımız vardı. Biraz gelecekten çalınmış bir kesit gibiydi aslında. Oh Sehun beni öperken 'Bitti Jongin, kavuştuk işte birbirimize.' diyordu. Gülüyordum ben de ona 'Bir daha ayrılmayalım Sehun.' karşılığını veriyordum sonra. Bir süre sadece gözlerimizin içine bakıyorduk gülerek, 'Keşke sadece sen olsaymışsın hayatımda, sensiz geçen yıllarıma acıyorum.' dediğinde ona sıkıca sarılıyordum gözlerimi yumarak.
Gözlerimi, bileğimin efsane sızısı eşliğinde karlı bir havaya açmıştım. Bir anda gerçeğin içine düşmüş olmam moralimi bozmuştu. Daha uzun göremez miydim bu rüyayı? Her şey bittiğinde, tek aşkım Sehun ile beraber bu rüyanın daha uzununu yaşayacağıma emindim.
Yatakta toparlanıp, koltuk değneklerimin yardımı ile ayağa kalktım. Daha dün kullanmaya başlamış olsam bile şimdiden sinirlerimi bozmuştu. Yürümek için bir şeye ihtiyaç duyma düşüncesi beni sinirlendiriyordu. Bir müddet baleye de devam edemeyecektim üstelik.
Temel ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra mutfağa geçtim. Altımda yine sadece baksır vardı, ilk başta utansam da sonrasında evde utanacak kimsenin olmadığını fark ettim. Park Chanyeol tezgah sonuna yerleştirilmiş fesleğenlerimi koklarken, Kyungsoo bizim için kahvaltı hazırlıyordu. Kapının çaldığını fark etmemiştim bile.
"Günaydın." diyerek sandalyeye oturdum. Kyungsoo ufak bir bakış attıktan sonra geri dönmüştü işine, Chanyeol'de beni görmesiyle gülümseyip fesleğenlerimle ilgilenmeyi bıraktı.
"Günaydın sevgilim." dedikten sonra alnıma öpücük kondurup ellerini sandalyenin tutma yerine koyarak beni izliyordu. "Eve gitmem gerekiyor, Kyungsoo geldiği için gönül rahatlığıyla gidebilirim artık. Sorun olmaz değil mi?"
Olumsuz anlamda başımı salladım. Oldukça yorulmuştu ve bu yorgunluğun üzerine güzel bir duş almak iyi olurdu. İşte şu an olmak istediğim yer kesinlikle küvetin içinde, sıcak suların arasında olmaktı ama bileğim hala sızlarken yapabilecek gücü kendimde bulamıyordum.
"Sorun olmaz Chanyeol, çok yoruldun zaten. Kendi başımın çaresine bakabilirim." dedim ve tekrardan gülümsedikten sonra ayrıldı evden.
"Ne kadar da düşünceli bir sevgilisin." Kyungsoo, soyulmuş yumurta haşlaması tabağını önüme bırakırken göz devirdim.
"Öyleyim tabii ki de. Bitki çayı yapabilir misin?" diye sorduğumda başımda dikilmeyi bırakıp ketıldaki sıcak suyu raftan aldığı çiçekli fincanıma boşaltmıştı.
"Aklının fikrinin kimde olduğunu biliyoruz." dediğinde, sandalyeyi hafiften arkaya doğru itip koridora bakındım. Oh Sehun'un kapısı hala kapalıydı, önüme dönerken Kyungsoo'nun neden bir anda bana böyle davrandığına anlam verememiştim.
"Sabah tersinden mi kalktın veya rüyanda sana kötü bir şey mi yaptım, ne bu sinir?" dediğimde ikimiz için hazırladığı bitki çaylarını masaya bırakıp, sandalyeye oturdu.
"Dün Chanyeol çok fazla endişelendi. Seni tedavi için içeri aldıkları zaman onu epey izleme fırsatı buldum. Senin için, senden daha fazla endişeleniyor. Seni kaybetmekten korkuyor. Vicdanım yine sızladı, her şeyi o an söyleyebilirdim ama söyleyemiyorum. Jongin, lütfen Chanyeol'e bu kadar fazla eziyet etme artık. O, her şeyi öğrenmeyi hak etmiyor." dediğinde yumurtanın beyazını ağzıma atmıştım. Yutana kadar da sessizlik hakimdi, kaşlarımı çattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
told you so •sekai
Fanfictionİlk birlikte oluşumuzun üzerinden bir hafta geçtiğinde, bana gelip dövmesini göstermişti. Yüzük parmağına küçük bir güneş dövmesi yaptırmış, bana da birine aşık olduğunu, parmağında bir ay dövmesi görmeyi çok istediğini söylemişti. Bana sandım, ben...