hiç umursamıyor beni, hiç sevmiyormuş gibi

2.4K 256 174
                                    

pilli bebek // haram geceler

"Jongin beklesene!" Park Chanyeol'un siyah Land Rover'ının kapısını hızla açtığımda, hem Park Chanyeol hem de Do Kyungsoo gereksiz bir şekilde tedirgin olmuşlardı. Benim kendi başıma inmeye çalışacağımı falan düşünmüşlerdi herhalde ama ben yorgundum, üzgündüm. Birinin yardımı olmadan atelli ayağım ile yürüyemezdim şu an. Chanyeol, tam önümde durup ellerimden tutarak beni kaldırdığında Kyungsoo'da bagajdan koltuk değneklerimi almıştı. Her ne kadar itiraz edip, gerek olmadığını söylesem de Park Chanyeol'un kolları arasında girmiştim evimize.

Henüz kimse yoktu, belli ki Oh Sehun ve takımı maçı kazanmışlardı ve kutlamaya falan gitmişlerdi. Onların yanında olmayı isterdim. Onların yanına Sehun'un sevgilisi olarak katılmayı isterdim ama gelin görün ki Park Chanyeol'un nişanlısı olarak ayağı buruk bir şekilde yorganımı kaldırıyordum yatabilmek için.

"Ben bir şeyler hazırlayayım." Kyungsoo, arkama yastıklarımı yerleştirdikten sonra çantasından gözlüğünü çıkartıp odadan ayrıldı. Park Chanyeol, yatağımın ucuna oturmuş sanki benden utanıyormuş gibi yerdeki peluş halımı izliyordu. Oh Sehun ile binlerce kez yattığım yatağımda, nişanlım oturuyordu. Derin bir nefes verip bakışlarımı kapısı kapalı balkonuma çevirdim.

"Ağrın var mı Jongin?" dediğinde ona bakmadan onayladım onu.

"Biraz sızlıyor sanki, uyumak istiyorum." dediğimde ayağa kalkıp, yardımcı olmuştu uzanmam. Atelli ayağımın altına birkaç yastığı bırakıp, yerleştirdikten sonra da yalnız bıraktı beni.

İçim içimi yiyordu. Oh Sehun eğer yanında birini götürecekse bu Jongdae olurdu ve ben gidemeyeceğim için felaket üzülüyordum. Üzüntüm bir çığ gibi ezip geçiyordu beni, ayak bileğim değilde duygularım burkulmuştu sanki. Karmakarışıktım, hissizdim. Tek istediğim şey Oh Sehun'un bir an önce eve gelip bana sarılmasıydı. Hareketlerim kısıtlı olduğu için rahat bir pozisyonda yatamıyordum, uykumda yoktu ayrıca sadece yalnız kalmak istediğimden ve Park Chanyeol'un bu odada fazla bulunmasını istemediğimden çıkmasını istemiştim.

Yan komodinde titreyen telefonuma uzandım, şarjı bitmek üzereydi fakat Haechan'dan on iki cevapsız arama otuz dört mesaj görmemle ona cevap olarak sadece 'kazanamadım' yazıp gönderdim. Ayağımın burkulduğunu falan bilseler büyük ihtimal yanıma gelmek isteyeceklerdi ama benim ihtiyacım olan tek kişi Oh Sehun'du. Ondan başka kimseye ihtiyaç duymuyordum.

Ben odamda öylece tavanımı izlerken, dışarıdaki gürültüden Sehun'un sonunda geldiğini anlayabilmiştim. İçimde büyük bir heyecan oluşmuştu sanki onu uzun bir aradan sonra görüyormuşum gibi. Kendimi toparladım ve sırtımı başlığa yaslayıp, içeriye girmesini bekledim hevesle. Ortam sessizleştiğinde kapım açılmıştı. Ben Oh Sehun'un gelmesini beklerken, Kyungsoo elinde tepsiyle girmişti odaya.

"Kim geldi?" diye sordum merakla. Jongdae'nin sesine benzer bir şey duymuştum sanki fakat başka biri de gelmiş olabilirdi. Kyungsoo yanıma oturup, tepsiyi kucağıma yerleştirdi.

"Sehun, Jongdae. Bir de biri daha var yanlarında tanımıyorum." dedikten sonra çorbayı hafifçe karıştırdı.

"Sehun çok mu yorgun? Niye gelmedi yanıma? Söylemedin mi yoksa?" İçimde bir anda beliren kızgınlık sonucu çatışı kaşlarımla Kyungsoo'ya baktım.

"Sehun sakatlanmış Jongin. Burnu çatlamış, pek kendinde değil. Odasına götürdüler direkt." dediğinde benim şarteller kopmuştu. Benim sevgilimin şu an canı acıyordu ve ben yanında değildim. Tepsiyi üzerimden kaldırmaya çalıştım, Kyungsoo çorba dökülmesin diye refleks olarak almıştı kucağımdan.

told you so •sekai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin