7 yıl sonra.
[ Kim Jongin ]
"Abi ben çıkıyorum." İçeriden bana seslenen Haechan'ın ne dediğini iyi duyabilmek adına mikseri kapattım ve mutfaktan çıkıp koridorda ayakkabısını giyen kardeşim için montunu askılıktan aldım.
"Toplantın bugün kaçtaydı? Yoona veya babam gelemeyebilir, ben geleceğim." dedim montu ona uzatırken ardından gülümsedim. "Jiwon ile beraber geleceğiz." dediğimde gözlerini devirerek kalkmıştı ayağa. Jiwon ile olan ilişkimi her ne kadar desteklese de Haechan'da son zamanlarda aşırı kıskançlık başlamıştı. Bunun sebebi büyük ihtimalle Jiwon'un bana evlilik teklifi etmesi olmasıydı çünkü iş ciddiye binmeden önce Haechan ona kedi gibi sırnaşırdı.
"Hoşça kal." diyerek kapıya yöneldiğinde ona karşılık vereceğim sırada durdu. "Buldum." dediğinde merakla dinledim onu, kim bilir yine neye takmıştı aklını. "Jiwon'un kime benzediğini buldum!" diyerek gayet neşeli bir sesle döndüğünde onunla dalga geçemeden edemiyordum.
"Yine hangi saçma şeye benzettin acaba!" dediğimde bu sefer göz deviren oydu, daha öncesinde yaban domuzuna da benzettiği olmuştu.
"Sehun." dediğinde duraksadım. "Senin şu ev arkadaşın vardı ya, Sehun? İşte Jiwon ona benziyor!"
"Saçmalama." dedim. Saçmalama ve bir daha o ismi ağzına alma.
"Sahi nerede o?"
"En son Rusya'daydı." Diyerek cevap verdiğimde tamamen istemeden kaçıvermişti ağzımdan. Haechan kapıyı çarpıp çıktığında olduğum yerde kalakaldım.
Uzun zaman olmuştu ismini bir başkasından duymayalı. Sanki onunla birlikte olduğumu benden başka kimse bilmiyordu, sanki Sehun diye biri hiç olmamıştı. Haechan, annem,babam, Yoona hiçbiri beni bu hale getirenin, intihar girişimlerime sebep olan bu kişiyi, şu an bileklerimde izi kalmış kesiklerin asıl sahibinin Sehun olduğunu bilmiyordu. Bir tek ben biliyordum, bir tek ben yaşıyordum içimde.
Bu yedi yılda birçok kez değişmeye çalıştım,sadece bir yılı işe yaramaya başlamıştı. Kyungsoo yanımda oldu evet ama ona yaptıklarımdan sonra yanımda istemedim. Çünkü biliyordum ki o yanımda olduğu sürece iyileştirmeye çalıştığım vicdanıma yara bandını hiç yapıştıramayacaktım.
Sehun arabaya binip Jongdae'nin yanına gittiğinde ben Kyungsoo'nun evinde sakinleşmeye çalışıyordum. Ne yapmıştım kendime, arkadaşıma, nişanlıma... bunu sindirebilmem altı yıl sürmüştü.
Birçok kez kendimi öldürmek istedim, Sehun'a olan aşkım yüzünden değildi kesinlikle. Kimse beni sevmiyordu, kimse bana değer vermiyordu. Kocaman Dünya'da tek başıma kalmıştım ve en büyük korkumdu bu benim. Ölmek istedim, yalnızlığımı dindirebilmek için. Hepsinde başarısız oldum, ikisinde Kyungsoo kurtardı beni birinde de komşularım.
Ben hastahane odasında bileklerim sargılı bir şekilde yatarken annem geldi, geldi ve suratıma sağlam bir tokat atmıştı. Hiç sormadı sebebini, sen nasıl bu hale geldin diye hiç merak etmedi, sadece beni hastahaneye kapatacağını söyledi. Karşı çıkamayacak kadar yorgun ve kan kaybetmiştim.
Hastahanede, o odada kendi başıma kalırken daha çok delirdiğimi hissediyordum. Bir insan yavaş yavaş nasıl bilincini kaybedebilirdi evresinin hepsini yaşamıştım, en çok yalnızlıktan korkarken aslında en iyi arkadaşımın o olduğunu fark etmiştim. Yalnız kalmak, beni hiçbir zaman yalnız bırakmıyordu.
Pencerem, neyseki, ana yola bakıyordu. Tüm gelip geçeni, bahçede kimlerin dolaştığını görebiliyordum. Siyah şapkası, maskesi, sanki bir cenaze törenine geliyormuş havasıyla dolaşan o kişiyi çok net görebiliyordum. Her hafta pazartesi günü geliyordu aynı siyahlıkla, geliyor, beni soruyor, bazen bahçede yakaladığı doktorumla yarım saate yakın konuşuyor sonra da gidiyordu. Hiç gelmiyordu yanıma, beni merak ettiği için geliyordu ama görmeye de cesareti yoktu sanırım. Penceremden onun gelişini gördüğümde indim aşağıya, terliklerimi giymeyi unutmuşum sadece çoraplarım ve ayıcık desenli pijamalarım. Hastahene kalabalık olduğu için baksırımla gezmeye utanıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
told you so •sekai
Fanfictionİlk birlikte oluşumuzun üzerinden bir hafta geçtiğinde, bana gelip dövmesini göstermişti. Yüzük parmağına küçük bir güneş dövmesi yaptırmış, bana da birine aşık olduğunu, parmağında bir ay dövmesi görmeyi çok istediğini söylemişti. Bana sandım, ben...