exo // sweet lies
"Jongdae?" Ben şaşkınlıkla ona seslendiğimde bakışları bacaklarım üzerinde süzülmüş sonrasında tam gözlerimin içinde durmuştu. Derin bir nefes vererek sağ elindeki el çantasını önüne getirip iki eliyle tutmaya başladı. Tam yanında küçük bej rengi valizi duruyordu. Havalimanından direkt buraya gelmişti belli ki, manyak.
"Sehun uyandı mı?" dediğinde nefes aldım ben de.
"Banyoda şu an." dedim ve olumlu anlamda başını sallayıp, valizini alarak evimizin içine girdi. Benim Oh Sehun ile kurduğum evime, bana sormadan girmişti öylece. Garip olan ise, hiçbir şey diyemiyordum. Diyemeyecektim de, ne yaparsa yapsın izleyecektim sadece.
"Sen hep böyle mi dolaşıyorsun bu evde?" Ben kapıdan destek alırken, söylediği şeyle ona bakmaya başladım. Altımda dizlerimin biraz üstünde biten gri şort vardı ve belli ki bu bile onu çıldırtmıştı. Devam ettim çıldırtmaya.
"Daha kısası ile dolaşıyorum genelde. Bir sorun mu var?" Olumsuz anlamda başını salladı ve önce fularını sonrasında ressamcı şapkasını çıkartıp, yumuşak olduğu belirgin olan saçlarını düzeltti.
"Hava soğuk ya hani. Hastalanmanı istemem. Yakın bir zamanda da bale seçmelerin var galiba?"
"Nereden biliyorsun?" dediğim an yüzümü buruşturmuştum, Naeun ile yakın arkadaştı kendisi. Aralarında çok güçlü bir bağ olduğunu biliyordum. Gerçi Jongdae'nin bir yerde hakkını yememem gerekiyordu; Naeun adımı tacizciye çıkarttığı zaman benim yanımda durmuştu. Naeun ile araları bozulmuştu o zamanlar ama sonrasında, arkadaş işte, barışmışlardı.
"Naeun deli gibi çalışıyor. Kazanma hırsı ile yanıp bitiyor neredeyse. Başarılar Jongin, dikkat et de hastalanma." Benimle iğneleyerek konuşuyordu, Naeun'un bir planı falan mu var diye düşünmeden edemedim ama onun karşısında çok fazla ezik durduğumu düşünerek sırtımı dikleştirip, kapıyı iterek kapattım.
"Çok düşüncelisi ama buna ihtiyacım yok." dediğimde gülmüş, sonrasında ayakkabılarını çıkartarak banyoya yürüyüp girmişti içeri. Kendimle baş başa kaldığımda 'bu neydi şimdi?' sorusunu defalarca sormaktan alamıyordum. Ben Naeun'dan katbekat daha iyiydim, beni asla geçemezdi ama Jongdae'ye ne olmuştu böyle? Buradan giderken son derece ezik olan kendisi, şimdi karşıma geçmiş büyük bir özgüvenle konuşabiliyordu.
Kendimi düşüncelere boğaraktan Sehun'un odasına atıp, camı açtım iyice. Sonrasında yere saçılan kıyafetlerimizi kaldırdım, çarşafı değiştirdim ve yorganı düzelttikten sonra çıktım odasından. Onlar hala içerideydi ve ben kendimi paralayacak kıvama gelmiştim neredeyse.
İçimdeki kıskançlık tohumu iyice büyüyor, damarıma basıyordu ve benim tek yapabildiğim şey salonda tırnaklarımı kemirerek, hiç böyle bir adetim yoktur, odayı turluyordum. Gözüm sürekli de saate kayıyordu, yarım saat olmuştu ve onlar hala içerideyken nefes alamadığımı hissediyordum.
Sinirle kendimi banyo kapısının önüne attım, bir elim kulptayken bir anda açıp içeri girmemek için zor tutuyordum kendimi ama bunun açıklamasını yapamayacağımdan geri çekildim ve odama yöneldim. Onları bir şekilde rahatsız etmem gerekiyordu, benim evimde benim sevdiğim adamla bu kadar uzun süre orada kalması delirtiyordu beni.
Oh Sehun sadece bana aitti. Zamanı geldiğinde ikiside kendiliğinden ayrılacaktı ve işte ben de o zaman kavuşacaktım tek aşkıma. Ama yine de , sevgili olsalar bile , bu kadar yakın olmalarını kaldıramıyordum. İçimden o banyoya girip her şeyi bağıra bağıra söylemek gelse de, buna tezat olarak yatağımın altındaki kutuyu çıkartıp içindeki çerçeveleri elime almıştım. Sonrasında mutfaktaki alet çekmecesinden çekici alıp, banyo duvarının tam önünde durdum. Artık o lanet olası banyodan çıkmaları gerekiyordu çünkü içeride ne yaptıklarını bilmiyordum, uzun zamanda olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
told you so •sekai
Fanfictionİlk birlikte oluşumuzun üzerinden bir hafta geçtiğinde, bana gelip dövmesini göstermişti. Yüzük parmağına küçük bir güneş dövmesi yaptırmış, bana da birine aşık olduğunu, parmağında bir ay dövmesi görmeyi çok istediğini söylemişti. Bana sandım, ben...