sena şener // parya için hep günöte
Oh Sehun benim için bambaşkaydı. Onunlayken zaman hep dursun istiyordum, hep benimle olsun, güneş hiç doğmasın, ay hiç çıkmasın. Zamanın belli olmadığı bir dilimde sadece ikimiz olalım istiyordum. Onun güzel yüzünü okşayayım, o benim omuzlarıma öpücükler kondursun, hiç üşümeyelim ama sıcaktan da yanmayalım. Üzerimiz ne tam olarak giyinik olsun ne de çıplak. Hep arada bir yerlerde sıkışmış olalım Oh Sehun ile. Aslına bakılırsa hiç bunlara gerek yoktu, Kim Jongdae'yi hayatımızdan çıkartması yeterliydi. Yapacaktı da, az kalmıştı her şeyin bitmesine.
Yavaşça yükselip çıplak omzuna öpücük bıraktım, sonrasında tekrardan yastığa koydum başımı. Oh Sehun hemen yanımdayken sevmeden, öpmeden duramazdım. Nasıl durdurabilirdim zaten kendimi, her bir zerrem onu özlemişken? O da beni özlemişti, beni istemiş, arzulamıştı. Kim Jongdae'yi değil de beni istiyordu, bana sahip olmak istiyordu ki bu da asıl sevdiğinin kim olduğunu gösteriyordu. Sadece farkında değildi.
"Günaydın." diyerek gözlerini araladığında gülümsedim. Güne Oh Sehun'un sesi ile başlayarak kutsanan kişi olmalıydım.
"Günaydın Oh Sehun." Eli ilk önce bel boşluğumu okşamış, sonrasında yavaşça kalçama inmişti. Daha çok sokuldum onun sıcak koynuna, saçlarımın arasına öpücük kondururken tekrar uyumak istemiştim. Şu an bulunduğumuz konum beni ağlatabilirdi de.
"Bugün dersin var mı?" dediğinde istemeyerek araladım gözlerimi. Doğru ya, yaşadığımız Dünya'da bir de okul vardı.
"Öğleden sonra, senin?"
"Kırk dakika sonra dersim başlıyor Jongin." Dediğinde beline sarıldım.
"Gitmesen olmaz mı?"
"Önemli bir ders, hiçbirini kaçırmak istemiyorum." Kalçamdaki elini bu sefer beline sarılı kollarımı çekmek için kullanmıştı. İzin verdim bu sefer gitmesi için, daha önümüzde uzun yıllar vardı gidebilirdi şimdilik.
Çekmeceden baksırını alıp ayağa kalktı, ben de yatakta iyice yayılarak ona bakıyordum. Tanrı onu yaratırken epey özenmiş olmalıydı, sanki en nadide parçaları hep Oh Sehun'da birleştirmiş gibi duruyordu. Ona ne kadar layıktım bilmiyorum fakat Jongdae eziğinin normal şartlarda onun yanından bile geçmemesi gerekiyordu.
Oh Sehun duşa girdiğinde hala yatağında, yorganının altında keyif çatmakla meşguldüm. Kokusu geçmiş yastığı kollarım arasına almış, sarılıyordum öylece. Sonra bir anda aklıma, birkaç hafta önce Oh Sehun ve Kim Jongdae'nin bu yatakta yatışı geldi. Gece sarılmışlardı, belki de öpüşmüşlerdi, sabah uyandıklarında ilk gördükleri şey birbirlerinin yüzüydü...
Bu ve daha bice ihtimal aklıma gelirken yastığı fırlattım yere ve doğrulup sırtımı başlığa yasladım. Kim Jongdae hayatımızda olduğu sürece rahat edemeyecektim.
"Kaşlarını çatma şöyle çirkin oluyorsun." Sehun, belinde havlusu başımda dikilir bir vaziyette saçlarımı karıştırırken hızla ittim elini.
"Jongdae'den ne zaman ayrılacaksın?" Kaşlarım çatılı bir şekilde ona bakarken, tekrardan saçlarımı karıştırmak için uzattığı eli havada kaldı. Siyah saçlarından süzülen damlalar, yapılı göğsüne akarken yutkundum.
Cevap vermedi bir süre, anlamsız bir şekilde bakıştık ve o bana arkasını dönüp dolaptan temiz kıyafet arayışına girdi. Sırtındaki çizikler çatılı kaşlarımı birazda olsa aşağı inmesine sebep olmuştu.
"Sehun sana bir soru sordum."
"Duymamazlıktan geliyorum Jongin."
"Neden? Neden duymamazlıktan geliyorsun? Kim Jongdae ile ne zaman ayrılacaksın? Her şeyi öğrendiğinde mi?" Sesimi hafiften yükselttiğimde, başını hızla bana çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
told you so •sekai
Fanfictionİlk birlikte oluşumuzun üzerinden bir hafta geçtiğinde, bana gelip dövmesini göstermişti. Yüzük parmağına küçük bir güneş dövmesi yaptırmış, bana da birine aşık olduğunu, parmağında bir ay dövmesi görmeyi çok istediğini söylemişti. Bana sandım, ben...