yıldız tilbe // vazgeçtim
Sonun daha ilerisi var mıydı bilmiyordum, tek bildiğim şey benim hikayemin artık sonuna geldiğimizdi. Bir filmde olsaydık muhtemelen Jongdae'ye her şeyi anlattığım kısımda bitirir, geri kalanını seyircinin hayal dünyasına bırakırdım. Ne yazık ki hayatım bir film değildi, ben de bir yönetmen değildim. Başrol oyuncusunun ta kendisiydim ve mutlu olduğum anlar rüya kadar kısa sürmüştü.
Jongdae'ye her şeyi anlattığımda oturduk öylesine, çıldırmıştı. Park Chanyeol gibi o da beklediğim büyük tepkiyi vermemişti, belki de olayın şokuyla verememişlerdi. Onun yanında oturdum bir süre, zihninde taşları yerine oturttuğundan emindim. Sonra da gittim yanından, öylesine Seul sokaklarında yürümüştüm. Sokak kalabalıktı ama fırtına öncesi sessizliği en derinlerimde hissediyordum. Benim asıl kavgam, eve döndüğümde Oh Sehun ile olacaktı ve bu sefer ben de susmayacaktım.
Saat on biri biraz geçerken oturduğum banktan kalkıp eve yürüdüm. Apartmanın ışığı evimin koridorunu aydınlatırken kapıyı sonuna dek itip içeriye baktım. Her şeyin başladığı ve her şeyin sonunu getiren yerdi. Belki de o salon tadilata girmeseydi, Sehun'un okuluna gitmek zorunda kalmasaydım bütün bunlar yaşanmayacaktı veya üniversitede onun yanında okumak için yalvarmasaydım, bu kapıdan ilk girişim hiç yaşanmasaydı, on sekizinci yaş günümde Sehun beni öptüğünde ona karşılık vermeseydim, Jongdae ile sevgili olduğunda onunla kalmaya devam etmeseydim, sanırım en önemlisi onun yalanlarına kanmasaydım mutlu olabilirdim. Hepsi yaşanması mümkün ama artık çok geç olan ihtimallerdi, bu ihtimaller o zamanlarda da vardı. Ben görmek istememiştim. Oh Sehun olmadan yapamam sanmıştım, şimdi kalbim kanaya kanaya kendi ellerimle söküp atmıştım oradan.
Yaşıyordum ama nasıl yaşıyordum, bilmiyorum.
Paltomu çıkarttım, anahtarı her zaman ki yerine koyamadım çünkü minik kaseyi de o esnada kırmışım. Öylesine koydum bir yere, kırıkların üzerine basa basa odama ilerledim. Ayağımın altı kanıyordu belki, hatta çorabın kanımla tenime yapıştığını hissedebiliyordum da ama ruhum kırılmıştı, kalbim kırılmıştı bedenimin acısı yanlarında hiçbir şeydi.
Artık fesleğenlerim yoktu, tek tek biriktirdiğim fincanlarım yoktu, Park Chanyeol, Do Kyungsoo, Kim Jongdae ve kaybetmekten deli gibi korktuğum Oh Sehun yoktu. Sadece ben vardım, birkaç yıl öncede sadece kendim vardım. Başladığım yere, Oh Sehun'u hiç tanımadığım o yere geri dönmüştüm. Belki de her son , başlangıca eşitti.
Bedenimi saran pantolonomu çıkarttım, kana boyanmış çoraplarımı da. Balkonumun kapısını açıp gece soğuğunun yüzüme çarpmasını hissettim. Birkaç ay önce Park Chanyeol'un bana lovesong çaldığı yerde olduğu gibi rüzgar okşuyordu tenimi. Koca enkazın içinde hala ayakta duran sandalyeyi çekip oturdum. Kollarımı balkonun mermerine koyup, başımı da üstüne yerleştirip boş sokağa baktım. Bütün ışıklar sönmüştü, tek tük hala yananlar vardı, karşı apartmandaki bir evde ampul sona yaklaşıyordu, yanıp sönüyor, yanıp sönüyor. Ay her zamanki gibi parlak bir şekilde gözlerimi alıyor, öncesinde Park Chanyeol'un yüzüğü olan ay dövemli elimi aya doğru uzatıyorum. Oh Sehun benim güneşimdi, ondan aldığım ışık benimle birlikte yolumu da aydınlatıyordu. Güneşim gitmişti, bir tek ben kalmıştım.
Uzaktan bir yerden bir arabanın mahalleye girdiğini görebiliyordum, hızlıydı. Tam bizim apartmanın önünde park edilmeye uğraşılmadan bir köşede durdu, hemen inmedi arabadan. Birkaç dakika durdu içinde sonra hızla inip apartmana yürüdü.
Derin bir nefes verdim, söylemek istediğim çok şey vardı ama bu zamana kadar söyleyemediğim şeyleri yorgunluğu bir anda üzerime çökmüştü. Ağzımı açmaya halim yokmuş gibi hissediyordum. Oh Sehun'un adım sesleri yaklaştığında başımı mermerden almadan sadece bakışlarımı odamın kapısına çevirdim. Oradaydı, beni bulduğu için rahatlamıştı sanki, derin bir nefes verip çaprazımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Dağılmıştı, benim gibi. Belki benden daha fazla, belki daha az. Oh Sehun'u ilk kez bu kadar dağılmış görüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
told you so •sekai
Fanfictionİlk birlikte oluşumuzun üzerinden bir hafta geçtiğinde, bana gelip dövmesini göstermişti. Yüzük parmağına küçük bir güneş dövmesi yaptırmış, bana da birine aşık olduğunu, parmağında bir ay dövmesi görmeyi çok istediğini söylemişti. Bana sandım, ben...