adele // lovesong
Saat sabahın 5'ydi. Daha güneş bile doğmamışken ben Park Chanyeol'un ilk önce mesajları sonrasında araması ile zorla uyandırılmıştım. Sehun'un uyanmaması için yavaş olmaya çalıştığımdan ve daha gözlerim açılmamışken üzerimi giymeye çalıştığım için, çoraplarımı elime alıp ayakkabımın arkasına basarak, montuma sıkıca sarılıp ileride arabası ile bekleyen Park Chanyeol'e doğru yürüdüm.
Bir boğadan farkım yoktu kesinlikle, burnumdan soluyordum.
"Chanyeol saat daha beş!" dedim arabaya biner binmez.
"Evet, biliyorum ama saat 5 değil Jongin. Beşi kırk geçiyor."
"Neyse ne, niye uyandırıyorsun? Daha güneş bile doğmadı!"
"Güneş'in doğuşunu izlemeye götürüyorum zaten, normal değil mi bu?" dediğinde sesimi kesip, emniyet kemerimi taktım. O arabayı çalıştırdı, boş sokaklarda sürmeye başladı.
Ben de elime aldığım sarı renkli kısa, lastiğinde tüller olan çorabımı ayaklarıma geçirip, arkasına bastığım için hafiften içine göçmüş ayakkabılarımı düzeltip giydim. Saçımı bile doğru düzgün şekle sokamamıştım, nasıl sinirlenmeseydim yani? Ama Park Chanyeol'e çok fazla haksızlık yaptığım için içimde tutuyordum bu siniri.
"Güneş'in doğuşunu görmek pekte gerekli değil Chanyeol, şu an uyuyabilirdim." dedim başımı cama yaslayarak.
" Çıplak ayaklarınla soğuk kuma basıp, Güneş'in doğuşunu izledin mi hiç?" Yapmış mıydım? Yapmamıştım. "Hayatında bir kez bile olsa yapmalı insan." dediğinde bakışlarımı ona çevirdim.
Park Chanyeol göze hitap eden bir insandı. Uzundu, gülünce gamzesi çıkıyordu, gözleri güzeldi, siyah saçları genelde dalgalı olurdu ve gömlek giyerdi sıklıkla. Bunu yapılı göğsünü göstermek için yaptığını düşünüyordum bazen.
Oh Sehun'da herkese hitap ederdi, herkesin ideal tipi olabilirdi kesinlikle. Ama bunlar dış görünüşe önem veren insanlar için önemliydi, ben Oh Sehun'u farklı bir boyutta seviyordum.
Yol boyunca sessiz kalmıştık, arabanın radyosunda rastgele şarkılar çalıyordu, klimanın sıcak kısmı açılmış, içeride mayhoş bir hava varken sıcaklık mayıştırmıştı beni. Hiç adetim değildir bu saatte uyanmak, ne yapacağını bilmeyen kedi yavrusu gibi etrafa bakınıyordum öylece.
"Güneş tam 7.21'de doğuyor. O zamana kadar çok zamanımız var." dediğinde, o zaman beni niye erken uyandırdın diye karşı çıkmak istedim fakat şu an uykum açılmaya başlamışken bir şey değişmeyecekti.
Bir petrol ofisinde durduk, benzin almak için değildi. Chanyeol atıştırmalık bir şeyler almış, üzerinde dumanı tüten sütlü kahveyi bana uzatmıştı. Kahve içmeyi pek sevmezdim açıkcası, uykunun açılmasına da pek etkisi olduğunu düşünmüyordum ama Chanyeol'u geri çeviremeyeceğimden içtim.
Yolun geri kalanında bana büyükannesi ile olan anılarını anlatmıştı. Çilek tarlası varmış büyükannesinin, çocukken hiç çıkmazmış oradan. O yüzden çilekli pasta, kurabiye,reçel, komposto gibi içinde çilek olan şeylerin nasıl yapıldığını iyi bilirmiş. Benim içinde reçel yapmış bir tane , arabanın bagajındaymış şu an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
told you so •sekai
Fanfictionİlk birlikte oluşumuzun üzerinden bir hafta geçtiğinde, bana gelip dövmesini göstermişti. Yüzük parmağına küçük bir güneş dövmesi yaptırmış, bana da birine aşık olduğunu, parmağında bir ay dövmesi görmeyi çok istediğini söylemişti. Bana sandım, ben...