bishop briggs // the way ı do
[ Oh Sehun ]
İnsanlar büyüdükçe olgunlaşır ve ne istediğini bilir hale gelirdi. Her yaşta kurduğum cümle 'büyüyünce tam olarak ne istediğini bileceksin Sehun' olurken zaman geçti ve büyüdüm. Fark ettim ki bir şeylerden emin olmanın büyümekle alakası yoktu. Karakterim böyleydi ve değişmeye çalışsam da başarılı olamamıştım önceden, sonrada denemedim bir daha.
Jongin benim için ilkti. İlk heves, ilk seviş, ilk sarhoşluk... uzar giderdi bu cümle. Bana aşık olduğunu hatta beni kendinden çok daha fazla sevdiğini biliyordum. Zaten içimde yaşadığım en büyük savaş bu ikili arasında oluyordu. Ne istediğini tam olarak bilemeyen Oh Sehun ve aşık bir Kim Jongin. Savaşımın kazanananı yoktu, şimdilik.
Öte yandan Jongin kafamı allak bullak etse de Jongdae'yi gördüğüm zaman her şey bitiyordu. Sanki uzun bir ayrılıktan sonra yuvama geri dönmüş gibi hissediyordum ve ona her baktığımda 'burası senin sonsuza dek olmak istediğin yer Oh Sehun' derken buluyordum kendimi.
Jongdae'yi bu kadar çok severken aldattım mı? Hem de birçok kez. Onunla sevgili olmadan önce, aklımda o varken bile Jongin ile birlikte olarak aldatmıştım onu. Sonra devam etti, ona kavuştum ona her anlamda kavuşmak istedim ama kesin bir çizgi çekmişti aramıza. Ben kesinliğin ne olduğunu bilemezken, o büyük ve kesin bir çizgi çekmişti. Geçmem yasaktı, deli gibi merak ediyordum o çizginin ardında nasıl bir Jongdae olduğunu ama göstermiyordu bana, korkuyordu. O benden korkarken onu sarıp sarmalama isteğim daha da büyüyor, ilgimi çekiyordu.
Derin bir nefes verip mısır gevreğinin ardında kalan kirli tabağı lavabonun içine bıraktım. Saat dokuza geliyordu ve Jongin hala gelmemişti eve. Dün hiç başlamamış ve Jongin'in kapıma en sevdiği fincanları fırlatmasına sebep olmuş konuşmayı başlatmak ve devam ettirmek istiyordum.
Jongin'in bedeni benim için vaz geçilmezdi. Uzun zaman olmuştu ona dokunmayalı ve özlüyordum. Gözlerimi kapadığım an yüzü beliriyordu ve bununla birlikte büyük bir özlem dalgasıda içine çekiyordu beni.
Kendimi yatağa atıp birkaç saniye gözlerimi kapadıktan sonra telefonu cebimden çıkardım. Jongin'in aklıma gelmesini istemiyordum.
Jongdae'nin numarasını bulduktan sonra aramaya basıp açana kadar beklerken ayağa kalkıp camın önüne vardım.
"Efendim Sehun?"
"Ne yapıyorsun?"
"Hazırlanıyorum, Baekhyun ile dondurma yemeye gideceğiz. Hani şu yeni açılan dondurmacı var ya oraya."
Gözlerimi kapayıp derin bir nefes verdim.
"Saat geç olmadı mı? Yurdun kapanacak neredeyse."
"Sorun değil, geç kalacağımızı düşünmüyorum ama öyle olsa bile Baekhyun'un evinde kalabilirim." dediğinde bir süre cevap vermedim. Bazen oldukça umursamaz ve sert olabiliyordu. Hele ki konu Byun Baekhyun olduğunda.
"Şu aralar fazla yakın oldunuz." dedim içimdeki tarif edemeyeceğim duygular beni içine çekerken.
"Biz senden öncede yakındık Sehun." dediğinde camdan çekildim.
"Evet ama fazla ileriye gidiyorsunuz sanki. Ben aramasam haberim bile olmayacaktı. Neyim ben burada? Senin sevgilin mi yoksa saksı falan mı?"
"İstersen kendini Jongin'in fesleğenlerinin saksısı olarak düşünebilirsin Sehun. Benimle bir daha Baekhyun hakkında tartışmaya girme tamam mı? Ayrıca bana karışamazsın da, çünkü benim sahibim falan değilsin, sevgilimsin." Jongdae'yi çok seviyordum evet fakat ikimizinde sorunu buydu. Bir anda kavga etmeye başlıyorduk ve susup alttan alan taraf genellikle ben oluyordum. Jongdae'yi kaybetmeyi istemiyordum, gerçekten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
told you so •sekai
Fanfictionİlk birlikte oluşumuzun üzerinden bir hafta geçtiğinde, bana gelip dövmesini göstermişti. Yüzük parmağına küçük bir güneş dövmesi yaptırmış, bana da birine aşık olduğunu, parmağında bir ay dövmesi görmeyi çok istediğini söylemişti. Bana sandım, ben...