1.2

1.1K 111 79
                                    

jininayısı: nasılsın?

jininayısı: olanları duydum.

jininayısı: ben üzgünüm.

jininayısı: senin bu acı çekişlerini inan ki çok iyi anlıyorum.

kimseokjin12: senin gibi bir lise öğrencisi anlayamaz.

kimseokjin12: sizler hayatta ciddi değilsiniz. Ama bizler bu hayatta ciddiyiz, olgunuz.

jininayısı: emin ol önemli olan yaş değil. Yaş sadece bir rakamdır. Ciddi değilsiniz diyorsun ama sizden bile ciddiyiz. Olgunuz da bazılarımızın yaşadıklarını sen yaşasaydın yaşıyor olmazdın belki de. Tabi olgun olmayanlar da var onlar da eninde sonunda olgunlaşacaklar. Aslına bakarsan seni en iyi anlayabilecek kişi benim.

(Görüldü)

Jin kendisine bir kahve yaptı. Rahatlamaya ihtiyacı vardı. Bu yüzden okuldan 2 hafta izin almıştı.

Bu aralar fazla mutsuzdu. Gerçekten mutsuzdu. En yakın arkadaşını kaybeden biri memnun olamazdı zaten.

Namjoon ölmüştü.

Jin'in en yakın arkadaşı-kardeşi- ölmüştü.

Jin kendini suçlu buluyordu. Namjoon'u yemeğe çağırmıştı ama Namjoon gelemeyeceğini söylemişti. Jin ısrar etti. Namjoon buraya gelirken trafik kazası geçirmişti.

Bu trafik kazasında garip olan şey Namjoon'un geriye sadece parmağının kalmasıydı. Araştırma yapan kişiler Namjoon'un cesedinin tamamen yandığını düşünüyorlardı. Namjoon için yapacak bir şey yoktu Jin bunu çok iyi biliyordu.

Jin'in telefonu çaldı. Biri arıyordu. Tekefonuna baktı bilmediği bir numaraydı ama içinden bir ses açmasını söylüyordu. Jin daha fazla bekletmeden telefonu açtı.

"Alo kimsiniz?"

"Benim." Ses bir insanın sesi olamayacak kadar garipti. Ses değiştirilme cihazıyla değiştirilmişti.

"Pardon?"

"Jin benim V."

"Neden aradın?" Jin'in az önceki kibar sesinden bir şey kalmamıştı.

"Tanrım! Senin yaşadığından bile emin değilim. Endişelendim. Korktum. Sakın kendine bir şey yapma."

"Merak etme kendime bir şey yapmam. Bir dakika sen benim numaramı nereden buldun?"

"Boşver şimdi bunu sen iyi misin?"

"Doğruyu söylemek gerekirse değilim."

  Jin gözünden akan yaşı çenesine geldiğinde fark etmişti.

"Dışarıya çık."

"Ne?"

"Kapınızın önündeyim dışarıya çık."

"P-peki."

Jin evinin kapısına doğru gitti. Hava biraz serin olduğu için hırka aldı. Ayakkabılarını giydi ve kapıyı açıp çıktı. Karşısında bir adam vardı. Maske takmıştı yüzü belli olmuyordu.

  Jin V'nin üstünü inceledi. Onu belki de ilk defa görüyordu. V'nin ayakkabılarına baktı. Nike markaydı tabanında sarıya benzer boya vardı.

"Selam."

"Selam."

Aynı anda 'selam' demişlerdi.

"Telefonla konuşurken ağlıyordun değil mi?"

Jin sessiz kaldı.

Jin sessiz kalmaya devam ederken V ona yaklaştı ve sarıldı. Jin gözlerini açabildiği kadar açmıştı. V'yi kovamıyordu çünkü sarılmaya ihtiyacı vardı. Ama kollarını V'nin kollarına saracak kadar cesareti yoktu.

not in my dream, taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin