Kısa bir yb ile karşınızdayım diğer bölüm uzun olacak ve geç attım üzgünüm :((
Jungkook masumca Jimin'e baktı. Onu böyle görmek çok güzeldi. Ona mesajla olan aşkını belli etmeye çalışıyordu. Ama onun Jungkook olduğunu bilmiyordu Jimin. Söylediği şeyi duymuştu Jungkook. Bunu hatırlamış olması gerçekten çok güzeldi. Jimin Jungkook'un annesinin ölümünü biliyordu ve üzülüyordu. Ama bunu belli etmedi. Çünkü kendisi üzülürse o da üzülecekti. O çok iyi kalpli ve sevimli biriydi.
Jimin Jungkook'a döndü.
"Hadi artık gitmeyecek miyiz?"
Jungkook ayağa kalktı.
"Gideceğiz de senin kıyafet işini halledelim."
"Ya ben dedim ya sana ben alırım kendime sen hazırlan."
"Ben hazırlanınca sana kıyafet alalım o zaman."
Jimin başını salladı. Jungkook da Jimin'in başını okşadı. Jungkook hemen odasına çıkmıştı.
'Altına siyah yırtık pantolon, üzerine ise beyaz bir tişört giyindi. Üzerine de bir ceket geçirdi.'
Aşağıya indi. Jimin Jungkook'u süzüyordu.
"Çok mükemmel olmuşsun. Her zaman siyah beyaz giyiniyorsun. Kızlar sana aşık oluyor kookie."
Jungkook Jimin'in son dediği ile güldü. Sevdiğinin dudaklarından bunları duymak çok farklıydı. Birkaç saniye yüzünü inceledi Jimin'in.
"Hadi hyung çıkalım."
Jimin hafifçe başını 'Olur.' anlamın da salladı. Yavaşça evden çıkmışlardı. Jungkook aralıklı bir şekilde yandan Jimin'e bakıyordu. Jimin de etrafına bakınıyordu. Yeşil ağaçlar ve kuş sesleri. Huzur gibiydi. Müzik gibi geliyordu Jimin'in kulağına. Huzurlu ve sakin. Jungkook hafifçe başını kaldırdı.
Sahile neredeyse gelmişlerdi. Jungkook kolunda bir kol hissetmişti. Yavaşça koluna baktı. Jimin onun koluna girmişti. Jungkook güldü. Fazla mükemmel duruyordu. Elini tutmak istedi. Ama fazla olacağını düşünmüştü. Bu yüzden vazgeçti. Ama sanki bu düşüncesini Jimin duymuş gibiydi. Hafifçe yüzünde bir gülümseme oluştu Jimin'in. Ve küçük elini Jungkook'un büyük ellerine sardı. Jungkook şuan ölmüştü heyecandan. Hele ki gülümsemesi... Tarif edilemez birşeydi.
Jungkook yüzünü Jimin'e dönmüştü. Tüm masumiyeti ile karşısındaki bedene baktı Jimin. Ardından da Jungkook'un dudaklarına baktı. Bunu neden yaptığını kendisi de bilmiyordu. Jungkook sadece Jimin'e baktı. Yapacaklarını izlemek istedi. Yavaşça yaklaşmaya başlamıştı Jimin. Kendini tutamıyordu. Jungkook onu izlemeye devam etti. Yavaşça dudaklarını birleştirdi. Aldığı tatlı ile gözlerini kapattı Jimin. Özlemişti. Jungkook yavaşça karşılık vermeye başladı.
Jungkook'u kardeşi olarak görüyordu. Fakat neden onu sonsuza kadar öpmek istiyordu. Jimin geri çekildi utanmıştı. Jungkook sadece Jimin'i izledi. Az önce ne olmuştu? Jimin onu öpmüştü. Ama utanmıştı. Onu daha fazla utandırmak istemedi. Ve aradaki sessizliği bozdu.
"H-hyung... S-sahile geldik."
Kimin hızlıca başını salladı. Ve yürümeye başladı. Utancından başını kaldıramıyordu. Jungkook da arkasından ilerliyordu. Güneş batmaya başlamıştı. Etrafta turuncu ve tonları vardı. Birkaç çift ve küçük çocuklar vardı. Jimin'in yanına gitti. Hâlâ Jimin'in başı eğikti.
Jungkook bir süre sonra durdu. Bu durumdan -yani başını eğiktuttuğundan- rahatsız olmuştu. Karşısındaki kısa bedene baktı. Ellerini Jimin'in çenesine koydu. Hafifçe kaldırdı. Arada bir sessizlik vardı. Bu sessizliği Jungkook bozdu.
"Neden başını eğiyorsun? Kaldırsan olmaz mı? Utanma lütfen."
"Seni öptüm... Bu çok utanç verici. Ve-"
Jungkook Jimin'in sözünü kesti.
"Biliyorum beni kardeşin olarak görüyorsun. Ama beni de öpüyorsun. Senin gibi birinin, yani senin gibi masum birinin utanması doğal. Ama seninle açık konuşmak istiyorum. Ama neyse."
Jimin sadece karşısındaki bedene baktı. Dudaklarını araladı ve konuştu.
"Evet... Lütfen benimle açık konuş." Dedi. Son cümlelerine yanıt olarak.
İnsanın hani kalbini söküyorlarmış gibi hisseder ya Jungkook da şuan böyleydi. Kalbini sökmüşler gibi hissediyordu.
"Olmaz... Şuan buna ikimizde hazır değiliz Hyung. Sana bunu şuan söyleyemem."
Ona sevdiğini söyleseydi Jimin kaçardı. Bunu göze alamazdı. Korkusunu yenemedi. Ağlamak istedi. Ona tekrar söyleyemedi. Bir kez daha bu imkanı ellerinin arasından kaçırdı. Kendine lanet etti Jungkook.
"Peki, seni zorlamayacağım."
Yavaş ve sakin adımlarla yürümeye başladı Jimin. Hemen hızlı bir şekilde kolunu tuttu Jungkook. Jimin'in yüzünü inceledi. Arada her zaman ki gibi o sessizlik vardı. 'Fırtına öncesi sessizlik.' Kalbine ağrı saplandı Jungkook'un. Ölecek gibi hissediyordu.
Gözünden bir damla yaş aktı. Kalbinde ki ağrı konuşmasını engellemişti. Sanki bir şeyi yapacakken yapamıyor, konuşacakken konuşamıyordu. Ne olmuştu? Jungkook düşündü. Ama birşey bulamamıştı.Yavaşça karşısında ki bedene kollarını sardı. Başını boynuna gömdü. Kokusunu da içine çekti. Acı çekerken rahatlamıştı. Jimin hızlıca kollarını Jungkook'un boynuna sardı. Boyu biraz yetmediği için hafif parmak ucunda durmuştu.
Jimin'in burnuna tarif edilemez bir koku gelmişti. Bir an kendini bulutların üzerinde rahatlamış gibi hissediyordu. Gözlerini kapattı. Ve anın tadını çıkarttı. Huzur bulmuş gibiydi. İçinde bir kötü his olsa da Jungkook sayesinde rahatlamıştı.
Jimin'in yüzü Jungkook'un boynundayken konuştu. Dudakları Jungkook'un boynuna değiyordu.
"Teşekkürler..."
Jungkook hemen Jimin'e baktı. Neden teşekkür ettiğini anlamamıştı.
"Bana sarıldığın için.. Sana teşekkürler. Gerçekten çok rahatlattı."
Jimin sözünü bitirdi. Aniden telefonu çalmaya başlamıştı. Arayan babasıydı.
Jimin'in babası: Jimin... Çok kötü birşey oldu.
"Ne oldu baba?"
Jimin korkmuştu. Kötü birşey olacak gibi hissediyordu. Ve sanırım olmuştu. Babasının söylediği şey ile gözünden bir damla yaş altı. Jungkook onu görünce olayı anlamaya çalıştı.
İşte YB umarım beğenirsiniz sizi seviyorum biliyorum biraz -hatta baya- geç oldu ama özür dilerim
Biraz kısa oldu ama.. :((
![](https://img.wattpad.com/cover/167572238-288-k953110.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret
Fanfiction'Sana her baktığım da yeniden aşık oluyorum. Sana açılmak istiyorum. Fakat korkuyorum. Bir daha bana bakmayacaksın diye. Beni görmek istemeyeceksin diye korkuyorum. Bu yüzden sana itiraf edene kadar sadece küçük meleğim olarak kalacaksın.' -JeonJk.