9

1.8K 82 10
                                    

YBB geldiii

Jimin duyduğu şey ile yere düştü. Annesi bir kaza geçirmişti ve arabanın altında kalmış hayatını kaybetmişti. Jungkook hemen yanına koştu. Jimin'in içinde bir boşluk oluştu. Bu boşluk çok kötü acıtıyordu. Canı yanıyordu. Jungkook karşısında ki korkmuş, yıkılmış ve üzülmüş bedene baktı. Ona sımsıkı sarıldı.

"O öldü Jungkook... Annem... Annem artık benim yanımda olmayacak..."

Jungkook duyduğu şey ile şaşırmıştı. Bir yandanda o da üzülüyordu.
Ve tıpkı Jimin'in Jungkook'un annesi öldüğü zaman söylediği sözleri söyledi.

'Merak etme Jiminie. Ben senin yanındayım. Sana bir kardeş gibi yanında olacağıma söz veriyorum. Sen yalnız değilsin. Hem lütfen üzülme. Çünkü annen seni şuan cennetten izliyor. Seni üzgün görürse üzülür. Onu mutlu etmek istemiyor musun? Eğer mutlu etmek istiyorsan lütfen üzülme. Lütfen daha fazla ağlama.'

Bu kelimeleri söylerken Jungkook'un gözünden bir damla yaş aktı. Jimin'i saran kollarını daha da sıkılaştırdı. Her ikisi de o günü hatırlamıştı. O sözleri... O acıyı tekrar yaşamışlardı. Jungkook'un aklına annesi geldi. O gün çok üzülmüştü. Kendini toparlamakta zorluk çekiyordu. Jimin'in üzüntüsü onu daha çok üzmüştü.

-Flashback-

'Jungkook'un annesinin ölüm günü.'

Jungkook odada sakince oyun oynuyordu. Ama aniden aşağıda bir bağırma sesi gelmişti. Jungkook daha ne olduğunu anlamamıştı. Annesi bağırıyordu.

"OF! ÖLMEK İSTİYORUM. BEN BU ŞEY İLE YAŞAYAMAM."

Küçük çocuk annesini bir süre dinledi. Hiç birşey anlamamıştı. Daha bu şeyleri aklı almıyordu. Babası işte olduğu için annesi ile beraber duruyorlardı. Aşağıda bir sandalye düşme sesi geldi. Jungkook dayanamayıp hemen aşağıya indiğinde annesi boynunda ip asılı duruyordu. Korkumuştu.

"Anne. Anne oyun mu oynuyorsun?"
Masanın üzerinden telefonu aldı. Annesinin öğrettiği gibi numarayı tuşlamıştı.
-Acil durumlar için numaraları ezberletmişler.- Telefon açıldığında Jungkook konuştu.

"Baba. Annem sanırım oyun oynuyor. Ona seslendim beni duymadı. Boynunda bir ip vardı."

"Hemen geliyorum oğlum. Sen odana çık tamam mı?"

"Tamam baba."

Jungkook telefonu kapattı ve hemen odasına çıktı. Ne oldunu anlamadığı için birşey yapamıyordu. Birkaç dakika sonra kapı açılma sesi geldi. Babası gelmişti. Yine ses geliyordu aşağıdan.

"Olamaz. Bu-bu nasıl olur."

Hemen ölmüş olan kadını ipten aldı. Ambulansı aradı. Jungkook merdivende olanları izliyordu. Okulda Jungkook oynarken birkaç kişi aralarında konuşurken ölen insanları siyah bir şeye koyduklarını söylemişlerdi. Ambulans geldiğin de annesine de böyle yapmışlardı. Hemen babasının yanına gitti küçük çocuk.

Babası korku ile küçük oğluna bakıyordu.

"Baba. Neden annemi götürdüler."

"Annen cennete gitti bitanem. Bizi oradan izleyecek."

"Annem öldü mü yani."

Jungkook ağlamaya başladı. Koşarak evden çıktı. Jimin bahçede ailesi ile ne olduğuna bakıyordu. Jimin ağlayan çocuğu görünce koşarak yanına gitti.

"Annem öldü... Beni bıraktı. Babam bizi cennetten izleyeceğini söyledi. Ama o benim yanımda olmayacak."

Hıçkırıklar ile ağlamaya başladı küçük çocuk. Jimin hemen Jungkook'a sımsıkı sarıldı. Ve konuşmaya başladı.

'Merak etme Kookie. Ben senin yanındayım. Sana bir kardeş gibi yanında olacağıma söz veriyorum. Sen yalnız değilsin. Hem lütfen üzülme. Çünkü annen seni şuan cennetten izliyor. Seni üzgün görürse üzülür. Onu mutlu etmek istemiyor musun? Eğer mutlu etmek istiyorsan lütfen üzülme. Lütfen daha fazla ağlama. Hem benim annem senin de annen sayılır. Hep senin yanında olacak. Lütfen üzülme.'

Jimin de dayanamayıp ağlamaya başladı.

-Flashback bitti-

Jimin Jungkook'a baktı.

"Lütfen sen beni bırakma. Tekrar değer verdiğim biri gıtsın istemiyorum."

Jimin daha çok sarıldı. Ve ağlamaya devam etti.

"Eve gidelim istersen."

"Olur. Babamın yanına gitmem gerek."

Jungkook başını salladı. Jimin'in elinden tuttu. Koşmaya başladılar. Jungkook bir Taksi çevirdi. Hemen eve gittiler.


Jimin koşar adımlarla evin kapısına koştu. Jungkook da hemen parayı ödeyip ağlayan çocuğun yanına gitti. Açılan kapının arkasında duran ağlamaktan gözleri şişmiş yaşlı adam duruyordu. Jimin karşısındaki adama sarıldı. Ağlamaya devam etti. Jungkook ise dolmuş gözlerle onları izliyordu.

Acılı adam zorla da olsa konuştu.

"İ-içeriye girin."

Yavaş adımlarla içeriye girdiler. Salondaki koltuklara oturduklar.

"Artık benim annem yanımda olmayacak mı...(?)

"Maalesef oğlum... Maalesef..."

Jungkook konuştu.

"Ama o sizi cennetten izliyor. Lütfen üzülmeyin. Sizi üzgün görürse daha çok üzülür."

Jimin ayağa kalktı ve merdivenlere doğru ilerledi. Jimin'in babası aradaki sessizliği bozdu.

"Yanına git Jungkook. Kendine birşey yapabilir."

Jungkook başını salladı ve Jimin'in arkasından ilerledi. Koridorun solundaki odaya girdi Jimin. Beyaz ve mavi renklerin hakim olduğu bir odaya girmişlerdi. Sanırım burası yatak odasıydı. Jimin içine uzunca bir nefes çekti.

"Onun kokusu... Annem mavi rengi çok severdi. Onun için mavi gökyüzünü beyazda saflığı ifade ederdi. En sevdiği renkler. En sevdiği şeftali kokusu bile odada kokuyor. -Arkasındaki çocuğa döndü Jimin. Ona sarıldı. Ve yarım kalan cümlesini tamamladı.- Annem beni hiç bırakmayacağım derdi. Ama bak bıraktı."

Jungkook sımsıkı sarıldı Jimin'e.

"Ben seni hiç bırakmayacağım Jimin. Asla bırakmayacağım."

"Beni bırakma Jungkook. Seni çok seviyorum. Lütfen sende annem gibi beni bırakma."

Jimin ağlamaya başlamıştı.

Yb geldii biraz geç oldu ama :(

SecretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin