📮Dört

1.2K 161 255
                                    

*İyi Okumalar~😄*

Postayı getiren genç adamın, elindekini teslim etmeye hiç niyeti yok gibiydi. Jongin kutunun içinden ısmarladığı yeni gözlüğün çıkmasını umarak burnunun kemerinden aşağı kaymış olan eski ve kırık gözlüğünü yukarı itti.

"K-kimlik mi göstermek gerekiyor?" diye sordu. Kyungsoo paketle birlikte Jongin'in göğsüne doğru bir kalem uzatarak, "İmzanız yeterli," dedi. "Çarpı işareti olan kutunun yanına, lütfen."

Jongin adını karalayıverdi. "Tamamdır."
Genç adam paketi geri aldı. Jongin'in imzaladığı kartı üzerinden çekip çıkardı ve kutuyu ona iade etti. Ardından bir dergiyle birlikte bir deste mektup uzattı.

"Bunlar da sizin." Gülümseyerek, "Bugünkü postanız," diye ekledi. "Posta kutunuza kadar yürümekten kurtulursunuz diye..."

Jongin zarfları alırken artık posta falan düşünmüyordu. Bütün dikkati karşısındaki adama, onun iç gıdıklayan gülümseyişine ve yüzünde oluşan değişimlere odaklanmıştı. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmayan gözlerini araştırıcı bir bilim insanı alışkanlığı ile onun gözlerindeki ılık pırıltıyı, ağzının kenarlarından yukarı doğru uzanan kıvrımları, dolgun, pembe dudaklarını ve gülerken kısılan iri, kara gözlerini inceledi. Genç adam konuştuğunda sesi bile sanki o gülümseyişin etkisinde daha sıcak, daha melodikti.

"İyi günler Dr. Kim." Arkasını dönüp yürüdü. Jongin'in gözlemleri kesilmeden, sadece odak noktası değişti. Artık genç adamın tamamını gözlemliyordu. Güneş kızıl kahve saçlarında ne de tatlı parlıyordu... Yürüyüşü abartısız ve son derece zarifti. Kusursuz kalçaları kumaş şortunun içinde ayartıcı bir yuvarlaklıktaydı, ve yürüdükçe ahenkle dans ediyordu.  Bu Jongin'in iştahını kabartmış ve içini bir hoş etmişti. Düzgün, pürüzsüz bacakları ise, hoş bir biçimde tüysüz ve adeleliydi. Güçlü kuvvetliydi ama tombul değildi.

Gördükleri Jongin'in hoşuna gitti. Hem bir bütün olarak hem de o bütünü oluşturan ögelerin her biri tek tek hoşuna gitti. Sanki içten gelen saçma ve tuhaf bir çekime tutulmuş, aniden karnına yumruk yemiş gibi olmuştu. Ve o yumruk çok harika gelmişti. Bunun etkisiyle sendeleyerek kapıdan dışarı çıktı ve istemsiz bir biçimde onun yürüdüğü tarafa yöneldi. Ne yaptığının farkında değildi.

Onun arkasından geldiğini hisseden Kyungsoo durup döndü. "Bir sorun mu var?" Jongin kafasına saksı düşmüş gibi hissediyordu. Bu soru onu kendine getirmiş ve sersemletmişti. Şimdi bu adama tam olarak ne demesi gerekiyordu? Kendini çok aptal hissetti. Aklına söyleyecek bir hiçbir şey gelmiyordu.

Neyse ki, Wigglesworth ve von Frisch evden fırlayıp Jongin'in yanından hızla geçmişler, bahçedeki yabancıya doğru koşmaya başlamışlardı. Kyungsoo önce soluğunu tuttu, ardından köpekler ayakkabılarını, ayak bileklerini, ve dizilerini koklarken taş kesti. Endişeyle, "Isırmazlar değil mi?" diye sordu.

O sıra köpeklerini kıskanmakla meşgul olan Jongin, silkelenip kendine geldi. Söyleyecek bir şey çıktığına sevinmişti. "Sadece merak ettiler," dedi. Tam özür dileyecekti ki, onun köpeklere pek aldırış etmediğini fark etti. Elini uzatmış, koklamalarına izin veriyordu.

"Köpeklere alışıksınız... yani... sanırım."

"İşim posta dağıtmak, mesleğimin en tehlikeli yanı köpeklerdir." Söyleyecek başka bir şey kalmayınca Kyungsoo çömelerek hayvanları sevmeye koyuldu ve Jongin'in sevgili Dalmaçyalıları şaşırtıcı bir yılışıklıkla kendilerini onun ilgisine teslim ettiler.

Güzel Kurye -KAISOO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin