📮Sekiz

1.3K 141 220
                                    

*İyi Okumalar~😄*

Kyungsoo'nun cipini uzaktan gözüne kestirir kestirmez, Jongin elindeki frizbiyi bahçenin öbür ucuna fırlatıp onu karşılamak üzere tel örgülere doğru koştu. Kyungsoo motoru susturarak, "Selam," dedi. "Herhalde bunu bekliyordun?"

"Nedir bu?"

"Yeni bir taahhütlü mektup. Hemoroitlier Ulusal  Örgütü'nden." Gülmemek için kendini zor tutuyordu. "Indiana'dan geliyor."

Jongin kaşlarını çatarak formu aldı ve, "Hissettiğim tek ağrı kız kardeşim," diye söylendi. Kalemi öyle bastırarak imzaladı ki, kağıt yırtılacaktı. Bu onu aldığı mektuptan daha çok utandırdı. "Özür dilerim," diye geveleyip kağıdı düzeltmeye çalıştı. Kyungsoo, "Sorun değil," diyerek zarfının arkasındaki iade formunu çekip aldı, ve zarfı Jongin'e uzattı.

"İmzan okunuyor. Önemli olan bu."

Tel örgünün iki tarafındaydılar, ama aralarındaki mesafenin aslında ne kadar az olduğunu Jongin çok net farkındaydı. Kendi ayakta duruyor, Kyungsoo cipinde oturuyordu. Bu da onu gözlemlemek için yeni bir açı sağlıyordu... özellikle de Kyungsoo öne eğildiğinde, boynundaki zincirle aşağı doğru sarkan gümüşün, gömlek yakasının mütevazi aralığının içine nasıl sıcacık bir şekilde yerleştiğine gözü takıldı. Kyungsoo'nun göğsü belli belirsiz inip kalktıkça, o gümüş yıldız da canlıymış gibi kıpırdıyordu.

Jongin o anda gümüş bir kolye olmak için her şeyini verebilirdi. Do Kyungsoo'nun göğsüne yerleşmek, onunla temas halinde olmak ve sıcaklığını paylaşmak...

"Jongin?"

Jongin'in yüzü aniden, ders ortasında hayal kurarken yakalanan bir öğrenci gibi suçlu ve utanç dolu bir ifade aldı.

"Özür dilerim, bir şey mi dedin?"

"Bunlar da geri kalan postan."

Kyungsoo'nun uzattığı bir deste mektubu ve reklam broşürünü aldı. "Teşekkürler."

Kyungsoo onun bir şey söylemek istediğini hissetmiş, bekliyordu, ama o tuhaf bir suskunluk içindeydi. Sonunda cipini çalıştırdı. "Ben... artık..."

İşte Jongin için o an gelmişti. Harekete geçme zamanı. Bu işi ya o anda yapacaktı, ya da hiç yapamayacaktı. Ya da belki ertesi güne bırakabilirdi. Ama bir gün daha bekleyemezdi. Beklemeyecekti!

"Cumartesi akşamı benimle yemeğe çıkar mısın?"diye soruverdi bir çırpıda. Kalbi ağzında atıyor, nabzı kulaklarında uğulduyordu.

Bu Kyungsoo'nun ondan söylemesini bekleyebileceği en son şeydi. Sanki yüzünü mora boyayıp kendisiyle birlikte putperestlerin ayinine katılmasını istemiş gibi aptal aptal ona baktı. Cipinin motorunu susturdu.

"Akşam yemeği mi?"

Akşam yemeği mi? Böcek uzmanı Dr. "Yürekyakan'la akşam yemeği??

Yani flört eder gibi...

Jongin, "C-cumartesi gecesi," diye tekrarladı.

Kyungsoo hızla düşünmeye başladı. Alt tarafı bir akşam yemeği. Başka ne olabilirdi? Onun ötesinde bir şey beklemiyordu ya? Jongin iyi bir insandı. Üstelik yalnız bir insandı. Kendisine insancıl bir şekilde yaklaşmak istiyordu. Sadece ahbaplık etmeye, konuşacak insanlara ihtiyacı vardı.

Güzel Kurye -KAISOO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin