📮 Yirmi

1.1K 122 192
                                    

*İyi Okumalar~☺*

Olağanüstü sevişmelerinden sonra ortama bir sessizlik çöktü.

Kyungsoo içinden, beni sevdiğini söyle, diyordu. Sevdiğini hissediyorum. Ama bir kez olsun duymak istiyorum.

Jongin ise, hiçbir şey düşünmüyordu. Ya da düşünmemek için elinden geleni yapıyordu. Sevişmelerinin yoğunluğu onu düşünemeyecek kadar bitap düşürmüş, aklını karıştırmıştı. Fazla bir şey söylemekten korktuğu için konuşmuyordu. Ya da eksik söylemekten. Ya da yanlış.

Aklı hiç olmadığı kadar bulanıktı. Böylesi bir duygusal yoğunluğa, kendini bu kadar kaybetmeye, bu kadar şiddetli duyarlılığa alışık değildi. O anda en çok istediği şey, tek başına kalıp karman çorman düşüncelerini ve duygularını bir düzene sokmaktı.

Kyungsoo onun aklından geçenleri mi okuyordu, ne? Dirseğinin üzerinde doğrulup, "Tişörtünü biraz ödünç almamın sakıncası var mı?"diye sordu. Jongin boş boş bakarak gözlerini kırpıştırınca, "Harvard amblemi kutsalsa, bunu anlayışla karşılayabilirim. Ancak tişörtün benimkinden daha uzun ve ben de banyoya gitmeliyim."

Jongin anlama belirtisi gösterek başını hızlıca salladı. "Tabii ki."

Kyungsoo hamaktan kalkıp tişörtü başından geçirdi. Artık liğme liğme olmuş tişört, göğsüne yapışan Harvard amblemi ile vücut kıvrımlarını sarıvermişti. Kyungsoo avucuyla önünü düzelttikten sonra gözlerini Jongin'in gözlerine dikti. "Neredeyse senin bana dokunmayan gibi bir şey."

Jongin başını yutkunarak onun yoğun bakışlarından öteye çevirdi. "Banyo koridorun sonunda," diye kekeledi. Kapının kapandığını duyduktan sonra o da hamaktan kalktı ve kendi yatak odasının banyosuna gitti. Duşunu alıp üzerine temiz bir şeyler giydiğinde, duygusal dengesini yeniden kazanmıştı. En azından Min Jung'un hediye ettiği traş losyonunu yüzüne çarpmayı hatırlayacak kadar. Ardından gözü dağınık yatağına ilişip, üzerini örttü. Köşeyi dönüp oturma odasına adımını atmak üzereydi ki, karşısına aniden koca bir baykuş maskesiyle Kyungsoo çıkıp, "Yakaladım işte!" diye bağırdı.

Boş bulunan Jongin bir küfür savurdu ve elleriyle yüzünü koruyarak geri sıçradı. Kyungsoo kahkahalarla gülerek, "Şenliğe hoşgeldin!"dedi. Ardından Jongin'in elini öyle şefkatle kavradı ki, Jongin ona istese de kızamazdı. "Hadi gel," dedi Kyungsoo. "Şenlik için gereken her şeyimiz var."

Bu defa hamağa bağdaş kurarak oturdular. Kyungsoo merak uyandırmak için pakettekileri tek tek, ağır ağır çıkarıyordu. Şekerler, çörekler, çikolatalardan sonra, "Ve şimdi de..." diyerek elini paketin dibine daldırdı. "Karşınızda en iyi parça!"

"Pamuk helva, ha?"

Kyungsoo, Jongin'in küçümseyen tavrına alınmış gibi yaptı. "Şenliklerin en özel yiyeceği pamuk helvadır." Pembe pamuk helvayı saran naylon paketi titizlikle açtı, bir parça kopararak Jongin'in dudaklarının arasına koydu. "En son ne zaman pamuk helva yedin?"

"Hatırlamıyorum bile."

"O zaman epey olmuş. Hadi ye, ağzını tatlandırır."

Jongin'in dediğini yapmasını bekledi. Ardından helvanın öbür kenarından bir parça daha kopardı. "Pamuk helva paylaşan insanlar için ne derler, bilir misin?"

Güzel Kurye -KAISOO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin