📮On Altı

1.3K 130 132
                                    

*İyi Okumalar~😊* 

Komedi kulübünden çıktıklarında Jongin'in korktuğu an gelmişti: Dans etmeye gidiliyordu. Uzun giriş kuyruğunda dans pistine çıkıp da kendini nasıl rezil edeceğini düşündükçe soğuk soğuk terler dökmeye başladı. Sonunda kendilerini yanıp sönen ışıkların, sersemletici bir hareket selinin ve bir gürültü duvarının içinde buldular.

Dalgalanan kalabalık arasından iki kat merdiven indikten sonra, kendi etrafında ağır ağır dönen yuvarlak dans pistine ulaştılar. Pist masalarla çevriliydi, ama o kalabalıkta yer bulmaları imkansızdı. Gürültüden birbirleriyle konuşmaları da imkansızdı. Ancak kimsenin buna aldırdığı yoktu. Barbara ve kocası Stanley kendilerini hemen döner piste attılar. Roger ise, en az Jongin kadar şaşkın görünüyordu.
Mag ve Kyungsoo müziğe uyarak durdukları yerde sallanıyorlar, dansa hazır olduklarını belli ediyorlardı.

Jongin dans edenleri biraz izledikten sonra yüreklendi. Min Jung haklıydı. Yanlış veya doğru diye bir şey yoktu. Herkes kendi aklına estiği gibi, birbirinden farklı hareket ediyordu. Videodan öğrendiklerinin provasını ayna karşısında yeterince yapmıştı. Hızlı şarkıları kıvırabileceğinden emindi.

Derin bir soluk alıp kaşlarını soru sorar bir ifadeyle kaldırdı ve başıyla dans pistini işaret etti. Kyungsoo ışıl ışıl gülümseyip hemen onun önüne düştü. Daha az demincek Jongin'in dans etmek istemeyeceğinden kuşku duyuyordu, birkaç dakika öncesine kadar hiç hevesli görünmemişti çünkü. Hatta öyle çekinerek bakmıştı ki etrafına, Kyungsoo onun dans etmeyi bilmediğini bile düşünmüştü. Ama işte Jongin yine onu şaşırtıyordu. Döner piste adım atmalarından az sonra insanların Jongin'e baktıklarını fark etti.

Pantolonunun kalçalarını nasıl sardığına ve neredeyse beline kadar açtığı gömlek düğmelerinin içinden çivit mavisi atletinin nasıl göründüğüne bakılırsa buna hiç şaşmamak gerekirdi. Kyungsoo onun kişiliğinin bu yeni yönünden memnun olmaya çalıştı. Kim insanların hayran bakışlarını üzerinde toplayan biriyle beraber olmak istemezdi ki?

Ama Jongin sadece yakışıklı görümüyordu.  Sanki profesyonel dansçılar tarafından eğitilmişçesine, güzel hareket ediyordu. Büyük bir çoğunluk onun dans edişine hayran hayran bakar olmuşlardı. Jongin ise müzik ve Kyungsoo'dan başka bir şey düşünmüyordu. Kyungsoo onu ilgisizlikle suçlayamazdı. Jongin bütün dikkatini müziğe ve dansa vermiş görünmesine rağmen Kyungsoo ne zaman gözlerine bakıp gülümsese, o da gülümseyerek karşılık veriyor, yüreğinin yağlarını eritiyordu.

Birkaç parçadan sonra pistten ayrıldılar. Yorgunluktan soluk soluğa, yeni yetme gençler gibi birbirlerine bakıp kıkır kıkır gülüyorlardı. Jongin gürültüde sesini duyurabilmek için Kyungsoo'nun kulağına eğilerek, "Bir şey içmek ister misin?" diye sordu. Kyungsoo tıklım tıklım olan barı işaret etti. "Zahmete değmez." Sonra onun sıcaktan kırışmaya yüz tutmuş gömleğinin koluna dokundu. "İstersen, bunu çıkarabilirsin."

Jongin hiç olmadığı kadar aptallaşmış bakıyordu. Kyungsoo gayet rahat, onun gömleğini iki yanından tutarak pantolonunun belinden çekip kurtardı. Sonra da omuzlarından geriye sıyırdı. Gömlek tek düğme ile tutturulmuş vaziyette Jongin'in bel hizasına inmiş duruyordu. Kyungsoo işaret edince Jongin mecburen düğmeyi açtı. Delirecek kadar arzuladığı adamın kendisini soyması -hem de resmen ve herkesin içinde- onu iyiden iyiye sersemletmişti .

Hayal gücü çalışmaya başladı. Durumun yaratabileceği olasılıklar üzerinde ilerledi, ilerledi ve sonunda vücudunu tepki vermeye zorlayarak patladı.

Güzel Kurye -KAISOO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin