📮On

1.3K 147 169
                                    

*İyi Okumalar~😊*

Kyungsoo şık restoranın önünde Jongin'in gözlerine bakıyordu. Yalnızlık duygusunu, hiçbir zaman o gözlerdeki kadar açık seçik hissetmemişti. Jongin'in o andaki hali, Soo Hyun'dan bile saf ve içtendi. Kyungsoo onun yanağını okşamak için elini kaldırdı, ama şef garson yanlarında bitip iyi akşamlar dilerken, elini suçlu suçlu geri çekti.

Smokinli şef garson kendini beğenmişliğin ve abartılı bir saygının tuhaf karışımıyla, başını sallayarak kendisini izlemelerini söyledi. Yemek salonundaki kalın, eski Yunan sütunları sıralar halinde mekanı bölümlere ayırıyor, açık bir salondan çok, gruplara ve çiftlere baş başa yemek yedikleri izlenimini veren küçük girintiler oluşuyordu. Sütunların tepelerine de bitki saksıları ve leylak vazoları yerleştirilmişti. Bu bitkilerin yeşili ve leylakların mor tonları bembeyaz duvarlara ve kolalı beyaz masa örtülerine tatlı bir renk katıyordu. Oturdukları küçük, yuvarlak masanın bulunduğu girinti onları sarıverircesine rahatlatan, samimi bir köşedeydi. Kyungsoo bacaklarını hafif bir eğimle sandalyesinin altına kıvırdı. Jongin'in uzun bacaklarına değmemek için aldığı bir önlemdi. 
Kumaşın sarmaladığı bacakları bir iki santim uzağındaki sıcaklığın çok iyi farkındaydı.

Smokinli bir başka garson hemen Jongin'e şarap listesini uzattı. Rezervasyon Jongin'in adına olduğu için kendisi misafir konumundaydı. Garsonların buna göre davrandıkları gözünden kaçmadı. Jongin listeyi inceledi ve Kyungsoo'ya, "Tercih ettiğin özel bir marka var mı?" diye sordu.

Tercih ettiği özel bir markamı?

Angelo'nun Yeri'nde oranın kendi imalatı olan şarabı içerlerdi. "Her..." diye tiz çıkan bir sesle ağzını açtı, boğazını temizledikten sonra yeniden konuşmayı denedi. "Herhangi bir... beyaz şarap olabilir." Jongin başını sallayıp listeyi yeniden gözden geçirdi. Ardından garsona dönerek kulağa etkileyici gelen bir sesle, bir şeyler söyledi. Garsonun bir topuklarını birbirine çarpıp, "Yes, Sir!" diye selam çakmadığı kaldı. Listeyi elinden alıp, onun geçtiği şişeyi getirmek üzere gözden kayboldu.

O gider gitmez yeni bir garson yemek listelerini getirdi. Kyungsoo kendi listesinin deri kaplı kapağındaki restoranın amblemi olan yaldızlı hilale bakıp, bir an tereddüt geçirdikten sonra kapağı açtı.

Bu, akşam yemeğinin Jongin'in cüzdanını ne kadar yakacağını merak etmesi doğaldı, ancak ne yazık ki, yemek adlarının hizasında fiyat bilgisi verilmemişti. Kendi elindeki listenin kapağının beyaz, Jongin'in elindekinin de mavi ve daha büyük olduğunu o anda fark etti.
Güçlükle yutkundu. Fiyatlar demek ne kadar fahişti ki, misafir olanların ağızları şaşkınlıktan açık kalmasın diye onlardan gizliyorlardı.

Jongin'in onu buraya getirmesi ve kendisinin bir haftada kazandığı parayı bir gecede harcayarak onu etkilemeye çalışması gururunu okşuyordu. Ancak, yine de, Jongin'e eğilip, 'Daha sade bir yere gitsek de olurdu,' dememek için kendini zor tutuyordu.

Derin bir soluk aldı. İçinden, saçmalama, diyerek listeyi okumaya devam etti. O anda oradaydı ve bunun da tadını pekala çıkarabilirdi. 

Bel Posto'da Bel Posto usulü mahi mahi'den, biberli mısırlı dana etine kadar çeşit çeşit yemeğin arasından seçim yapmak gerekecekti. Gözlerini çaresizlikle kırpıştırıp seçimi Jongin'in yapması için beklemeye karar verdi. Jongin bu görevi sessizce kabul ederek önden Sezar salata, taze meyve kompostosu, ana yemek olarak da mahi mahi yemelerini önerdi. Birkaç saniye sonra iyi ayarlı bir robot gibi bir komi, elinde sipariş ettikleri şarap şişesi ile masalarına gelmişti. Fiyakalı hareketlerle şişeyi açıp, onaylaması için Jongin'in bardağına birazcık boşalttı. Utangaç, çekingen Jongin, kendinden emin bir rahatlıkla işin altından kalkıyordu.

Güzel Kurye -KAISOO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin