Twenty three

5.9K 497 66
                                    

Evin kapısını açıp sinirle içeri girdiğimde anahtarı alıp sertçe ait olduğu kaseye koydum. Ayağımdaki topuklu ayakkabıları çıkarırken aynı zaman da üflemekten geri kalmıyordum.

Bugün iş oldukça yoğun geçmişti, ve yetmezmiş gibi iş saatimin dışında 3 saat fazladan çalışmıştım.

Daehwi'yle aramız hala aynı soğukluğunu korumakta olduğu için bakıcısı olmamı istememişti ve biz de bu yüzden 'kısa bir süreliğine' Soyeon'u yeniden işe almıştık. İş böyle olunca tabii ben de işime geri dönmüştüm. Sonuç olarak ikimiz de memnunduk, Soyeon iş saatleri dışında çalışma olayına hiç bir zaman sıcak bakmıyordu zaten.

Sadece Daehwi'nin beni bakıcısı olarak istememesi kırıcıydı o kadar.

Ona sarılmayı bile çok özlemiştim, aramızın böyle olması beni derinden etkiliyordu. Kokusunu, mimiklerini, kurduğumuz diyalogları özlemiştim. Bazen geceleri yatağından uyurken gidip sadece onu izliyordum. Eski halimizi özlemiştim.

Saat akşam 8'e geldiği için Daehwi ve Jungkook çoktan gelmiş olmalıydı. Hatta yemeği bile yemiş olmamalılardı. Neyse ki bugün cumaydı, yarın iş yoktu.

" Jungkook?" Evin sessizliğine şaşışırken mutfaktan üzerindeki pembe önlükle çıkan Jeon Jungkook dikkatimi çekti.

" Saat sekizi dört geçiyor! Nerdesin sen?" Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Sesi görüntüsünün aksine oldukça sinirli geliyordu.

" İşteydim." Kaşlarını çattı.

" Arayıp haber verebilirdin." Güldüm.

" Jungkook kusura bakma ama sen bu kılıktayken seni ciddiye alamayacağım." Gidip Daehwi'nin ortalarda olmamasının rahatlığıyla yanağına minik bir öpücük kondurduğumda sinirli ifadesi anında kayboldu.

" Daehwi nerde?" Mutfağa girdim. Oldukça güzel kokuyordu.

" Anneannesine kalmaya gitti." Jungkook bana gülümseyerek bakarken kıkırdadım.

" Yani yalnızız, yemek yapabilirim diye düşünmüştüm ama etler bir türlü çözülmedi." Omuz silktim.

" Dışarda yiyebiliriz, ya da söyleyebiliriz." Başını salladı.

" Nereye gidelim?" Güldüm. Bu adam evde durmaya tamamen karşıydı. Su doldurduğum bardağı elime aldım.

" Pizza yemeye gidelim mi?" Başını salladı.

" O zaman üzerimizi değiştirmeliyiz." İkimiz de merdivenlerden çıktığımızda Jungkook benden önce odaya varmıştı. Bense nefes nefese kalmıştım.

" Şu eve bir asansör yaptırsak diyorum." Gülme sesi geldiğinde odanın hafif aralık kapısını ittirdim. Üzerindeki gömleği çıkarmış bej rengi bir hoodie giyiyordu. Kabul etmek lazımdı ki bu açıdan çıplak üstü oldukça ilgi çekici gözüküyordu. Öyle aman aman kaslı sayılmazdı. Ama yine de iyiydi işte.

" Spora gitmiyorsun ama vücudun nasıl bu kadar iyi?" Dolabı açıp ben de içinden açık pembe bir sweatshirt aldım.

" Sağlıklı besleniyorum, spor yapmıyorum şuan ama zamanında çok yaptım. Bu arada vücudumun iyi olduğunu düşünmen beni gururlandırdı. Ben de senin için aynı şeyleri düşünüyordum." O sırada tam gömleğimi çıkarmış yatağın üzerine fırlatmıştım. Güldüm.

Üzerime hızlıca sweatshirtü geçirip saçlarımı havalandırdım. Altımdaki pantolonu çıkarıp hızlıca siyah bir tayt giydim. Saçımı yukarıdan öylesine topladığımda Jungkook da altına gri bir eşofman giymiş ve gözlüklerini takmıştı. En özenmemiş haliyle bile kusursuzdu. Aşağıya inip spor ayakkabılarımızı giydiğimiz de anahtarı aldım ve evden çıktık. Jungkook arabayı çalıştırdıktan sonra binmede zorlandığım Jeep'in ön koltuğuna oturdum. Söylene söylene kemerimi taktığımda Jungkook gülüyordu. Onu artık üniforması haline gelen takım elbisesiyle görmemek garip, ama hoştu.

baby sitter | rosékook ✓ (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin