Lalisa ve Jennie arkamdan, sanki yürümeyi yeni öğrenen bir bebekmişim gibi sırtımı tutarken nefesimi üfledim.
" Kendim yürüyebilirim." Elimdeki değnekler tam tersini söylüyordu oysaki.
" Sadece düşme diye." Başımı salladım.
Üç haftanın sonunda, ilk defa ayağa kalkıyordum. Karnımdaki dikişin yerinden dolayı pozisyon değiştirmek oldukça zorlu olduğu için doktorumdan anda bugüne izin alabilmiştim. Yürümek için izin alıyordum resmen.
Karnımdaki ağrıyı umursamadan kendimi koltuğa adeta fırlattığımda evdeki herkesten aynı ses yükselmişti.
" Chaeyoung!" Bakışlarımı duvara çevirip derin bir nefes verdim. Her hareketimin kontrol altında olması zorunluğundan bıkmıştım.
" Ne yemek istersin?" Yoongi'ye döndüm.
" Ramen?" Kaşlarını çattı.
" Çorba daha iyi." Ne yiyeceğime bile ben karar vermiyordum ki!
Bu geçen haftaların sonunda, farklı hissediyordum.
Kendimden bir şey kaybetmiş gibiydim, bebeğim haricinde.
Eski benliğimi yakalayamıyor gibiydim, neşemi, düşüncelerimi, hislerimi.
Başımı arkaya yasladım.
O kadar sıkılmıştım ki, yatalak hastaları gerçekten çok iyi anlıyordum.
Kişiliğimde bulmaya çalıştığım eski benliğimi aramaktan bile o kadar yorulmuştum ki. Hiç bir şeye ne heyecanım, ne de enerjim vardı.
Bomboştum, tam anlamıyla bomboş.
Karnımda alışamadığım boşluk, ve hissetmeyi özlediğim doluluk hissi kalbimi derinden yaralıyordu.
Jungkook'a, herkese karşı sakladığım bu duygulae gittikçe ağırlaşıyordu. Umursamıyormuş gibi davranıyordum, ama hiç iyi hissetmiyordum.
Varlığını zor kabullendiğim bir bebeğin, yokluğu neden bu kadar zordu?
Sıkıntı tam olarak da bu noktadaydı, o sadece bir bebek değildi. Benim bebeğimdi, Jungkook'la bebeğimizdi. Sevdiğim adamdan bir parçaydı.
Jungkook her gece bana futbol takımı düzeceğini gülerek söylese de, ben de ona gülerek cevap versem de bilmediği bir şey vardı.
O da artık bir bebek sahibi olma ihtimalimin neredeyse sıfır oluşuydu. Bunu ona nasıl söyleyebilirdim ki?
Elimde hissettiğim elle yana döndüm.
Jungkook elime minik bir öpücük bıraktığında gülümsedim.
" Evini özledin mi?"
Neden artık bu ev, evimmiş gibi hissettirmiyordu?Cevabım, onu mutlu etmeyecekti.
En son karnımda bebeğimle çıktığım bu eve, boş olarak geri dönmek evi benim gözümde silmişti.Başımı 'hayır' anlamında salladım. Kaşları anında çatıldı.
" Şaka yapıyorum." Yapmıyordum. Gülerek yanağımı öptü.
" Jungkook, ıslatıp durma ya!" Elimin içiyle yanağımı sildiğimde tebessüm etti. Yanımdan kalktığında gözlerimle onu izledim.
" Ben gidip bavulunu yerleştireyim." Başımla onayladım.
" Direk hepsini kirli sepetine atsana." Gözlerini kırpıştırdı.
" Daehwi, annemlerde bu arada. Sormadın ama." Tepki vermedim.
" Akşam hep beraber gelicekler, tamam mı?" Başımı salladım.
" Tamam."
...
Jungkook
Bavulu kirli sepetine boşaltırken bir yandan da Taehyung ve Seokjin'e yakınıyordum.
" Neden böyle davranıyor anlamıyorum." Sinirle nefesimi üfledim.
" Ne isterse yapıyorum ama hiç bir şekilde memnun olmuyor. Öpüyorum, ıslatma diyor ya!" Taehyung güldü.
" Zor zamanlardan geçiriyor Jungkook, biliyorsun." Başımı salladım.
" Biliyorum, ama ben de zor zamanlar geçiriyorum. Ben de bebeğimiz olmasını her şeyden çok isterdim." Seokjin hyung hemen atlıyor:
" İki çocuğunu da kaybetti Jungkook. Birini doğurduktan sonra, birini ise doğurmadan önce. Her türlü acı çekiyor. Senin ise Daehwi'n var. Onu anlayamayız."
" O bebek, benim de bebeğimdi Hyung. Varlığını sonradan öğrenmiş olduğum gerçeği ona olan sevgimi yok etmiyor." Çok geçmeden cevap veriyor.
" Biliyorum Jungkook, ama sen onu hiç hissetmedin ki. Hiç monitörde görmedin, hiç varlığını bilmedin bile. Söyle bana, hangisi daha zor? Varlığını bilmediğin bir bebeğin yokluğu mu, yoksa her gün, her gece, her saat hissettiğin bir bebeğin yokluğu mu?" Cevap vermedim.
" Peki neden Daehwi'yi görmek istemedi? Hala da istemiyor gibi. Bu Daehwi'nin suçu değil." İkisi de başını salladı.
" Biliyoruz, sadece Chaeyoung'u anlamak şuan imkansız gibi. Kalbinde ne geçtiğini bilemeyiz." Seokjin hyung, Taehyung'u onayladı.
" Neden bu kadar zor? Artık nerdeyse içten gülümsediğini bile göremiyorum. En çok bana gösterdiği o gülümsemesini artık bırak beni, kimseye göstermiyor. Böyle olmasını istemiyorum. Onu her şeyden çok seviyorum ama böyle yaptıkça, ona yardım edemem ki." İlaçlarını koymak için üst çekmecesini açtığımda gördüğüm ultrason görüntüsüyle yutkundum.
Hiç bir şey anlamadığım üç parça resim içimi daraltırken arkamı dönmeden yatakta oturan Taehyung ve Seokjin'e uzattım.
İki elimi de şifonyere dayadığımda başımı eğdim.
" Resimlerden hiç bir bok anladığım söylenemez ama, bir zamanlar var olduğunu bilmek-" cümlemi devam ettiremedim.
" Kendini suçlamayı bırak Jungkook." Dolan gözlerimi Seokjin hyung'a çevirdim.
" Eğer burda olsaydım, her şey çok farklı olabilirdi. Eğer yanında olsaydım, eğer ona güvenip öyle bir soru sormasaydım ve eğer bana kırılmayıp bebekten bahsetseydi, böyle olmazdık." Dudağımı ısırdım.
" Bebek hala burda olurdu, hala bir aile olurduk. Chaeyoung hala beni severdi-"
" Seni seviyor, bunu biz bile anlayabiliyoruz Jungkook. Saçmalamayı kes."
" Güzel bir düğün hediyesi vereceğim diye her şeyi batırdım. Şimdi parmağındaki yüzüğü takarkenki içtenliği bile savrulup gitti."
" Benimle birlikte olmak istemiyor."
" Sana ne kadar söylesek de saçmalamayı kesmiyorsun ki, yalan yanlış şeylerle beynini meşgul ediyorsun-" gerisini dinlemedim. Dolu gözlerimi aralık kalan kapıya çevirdiğimde elindeki değnekleri titreyen Chaeyoung'u gördüm. Tedirgin bakıyordu.
...
Ayyy düzenleyemedim çok uykum var ödevim varmış daha onu yapçammm offff bunaldım KAOSTAN YETER SEVİYOM SİZİ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
baby sitter | rosékook ✓ (düzenleniyor)
Fanfiction•tamamlandı• Çocuk eğitimi konusunda kendini oldukça geliştirmiş olan Park Chaeyoung, Jeon Jungkook'un 4 yaşındaki oğluna bakıcı olmak için iş başvurusunda bulunur.