Chaeyoung önündeki çorba kasesine göz ucuyla baktıktan sonra serumlu koluyla masayı yavaşça kendinden uzaklaştırdı. Jungkook da yatağın hemen yanında masayı hızlıca koltuğun önüne çekti.
Aylar sonra Jungkook'un yüzünü görüyordu. Ve bu surat ne kadar sinirli olsa da hala içini yumuşacık yapacak kadar güzeldi.
İkisi de konuşmuyordu. Aralarında tek bir diyalog bile geçmiyordu. Chaeyoung uyanalı zaten sadece bir kaç saat olmuştu.
Dolu gözlerini Jungkook'un gözleriyle buluşturmaktan çekinmeyi bıraktı ve yaşlarla parlayan irislerini sevdiği adamınkilere kilitledi.
Sesi her zamankinden daha güçsüz, titrek ve kırılgandı.
" Gitti değil mi?" Jungkook gözlerini yere indirdi. Sevgilisinin gözlerine bakmaya utanıyordu.
Chaeyoung titreyen dudaklarını dişleri arasına aldı. Hıçkırarak ağlamamak adına kendini zor tutuyordu.
İçinden sadece tek bir cümle geçiyordu.
' lütfen sen de beni bırakmamış ol'
" Gitti değil mi Jungkook? Onu artık hissedemiyorum." Elini karnına koyduktan sonra sertçe burnunu çekti.
" Chaeyoung..." elleriyle yüzünü kapatık kolundaki serumu umursamadan ağlamaya başladığında Jungkook'un kalbi bu görüntüye el vermedi. Arkasını dönüp sertçe saçlarını çekiştirirken kendine küfürler ediyordu.
Yanındaki koltuğun önündeki masaya sertçe tekme attığında çorba kasesi hızla yeri boylamış ve etrafa oldukça yüksek bir ses bırakmıştı. Kapının önünde bekleyen herkes sıçramıştı.
Jungkook sırtını duvara dayayarak kaydığında elleriyle gözlerini kapamış, ağlamaya başlamıştı.
Daha varlığını bile az önce öğrendiği bebeğin yokluğu, neden canını bu kadar yakıyordu?
" Jungkook yalvarırım, ölmedi de." Chaeyoung'un sesi çaresizdi. Cevabını bildiği soruları sormaktan kendini alıkoyamıyordu. Gerçeklik ilk defa bu kadar canını yakıyordu.
Jungkook başını kaldırıp sevdiği kadına baktığında ona yaklaşma cesaretini bile gösteremiyordu. Utanıyordu kendinden, sevdiği kadını bu duruma düşürdüğü için utanıyordu.
Zar zor ayağa kalktığında Chaeyoung'un ayak ucuna oturdu. Ağlaması sessiz bir hâl almıştı.
" Bana neden söylemedin Chaeyoung?" Burnunu çekti.
" Söylemek istedim, ama hiç yanımda değildin ki Jungkook." Ardından devam etti:
" Yemin ederim ki hap aldım, hem de her seferde. Böyle bir şey beklemiyordum. Gidişinden bir ay sonra öğrendiğim bu şeyi sindirmek o kadar zordu ki. Çok yanlış bir zamandı, aldırmak istedim ama yapamadım Jungkook. Karnımda ufak bir bedenin varlığına kıyamadım, ikimizin varlığına kıyamadım. Söyleyecektim, aldırma zamanına daha vardı. Yemin ederim söyleyecektim ve istemezsen, ki hep istemeyeceğini düşündüm aldıracaktım Jungkook. Lütfen bana inan." Jungkook küçük bedeni kendine bastırdığında Chaeyoung'un gözyaşları artmıştı.
" Sana inanıyorum Chaeyoung. Senden, ikimizden bir parçayı nasıl istemem ki. Biliyorum hap sorusu çok kötüydü, ama Daehwi bunu hiç iyi karşılamazdı." Chaeyoung lafını kesti.
" Hepsi benim suçum, benim yüzümden Daehwi ölebilirdi. O kadar sorumsuzum ki elimdeki her şeyi teker teker kaybediyorum. Dikkatli olup şeritten çıkmasaydım böyle olmazdı. Hem bebeğimiz-" Jungkook daha fazla konuşmasına izin vermedi.
" Önemi yok Chaeyoung, hayattasınız. Ve ben bunun için o kadar minnettarım ki. Biraz dinlen olur mu?"
Başını salladı." Neden 2 ay yoktun Jungkook? Bir iş gezisi bu kadar uzun sürmez. Beni aldattın diye bile korktum." Sesi oldukça kısıktı.
" Ben cidden aptalım, söylemeliydim. Aslında işi almam bir hafta bile sürmedi. Sadece sana düğün hediyesi yapıyordum." Chaeyoung başını kaldırıp Jungkook'a baktığında gözleri hala kıpkırmızıydı.
" ne?"
" Aklımda yakın bir zamanda evlenme fikri vardı, ve sana verebileceğim en iyi hediyeyi vermek istedim. Annesini, babasını kaybeden, ya da hayatta tutunacağı kimsesi olmayan çocuklar için bir yetimhane açmak istedim. Bu senin için en özel hediye olur diye düşünmüştüm. Biliyorsun, her çocuk şanslı doğmuyor. Ama beklediğinden uzun sürdü. Bir anda haber alınca da apar topar geldim ve işleri de asistanıma bıraktım." Chaeyoung dolan gözlerini ellerinin tersiyle sildi.
" Sen, gerçekten Jungkook."
...
Jungkook oğlunun saçlarını karıştırdıktan sonra gülümsedi. İçinden pek geldiği söylenemezdi.
" Baba, bugün Chaeyoung noonayı görebilir miyim?" Jungkook şaşkınca başını salladı.
" Tabii ki, eğerse noonan da isterse." Daehwi başını salladı.
" Ondan özür dilemem gerek, kaza benim yüzümden oldu baba." Jungkook şaşkınca başını kaldırdı. Bunu ilk defa duyuyordu.
" Nasıl?" Daehwi başını eğdi.
" Babaannemlere gitmek istedim ama evde değillerdi ben de noonama kızdım. Arabada da koltuğumun kemerini çıkardım, Chaeyoung noonam da kemerimi takmak için kendisininkini çıkardı. Eğer ben şımarıklık yapmasaydım, böyle olmazdı baba. Bana kızma olur mu?" Jungkook bir kaç dakika konuşmadı.
" Daehwi, biliyor musun? Belki bir kardeşin olabilirdi." Daehwi'nin gözleri parladı.
" Gerçekten mi?" Gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Jungkook başını yere eğdikten sonra gözlerini kırpıştırdı.
" Olabilirdi, ama olmayacak." Sesi kısılmıştı.
...
Düzenlemedim sorryyy yine iyi gecelerrr duştan çıktım giyinmem gerek muaaaah
Açıklama: Jungkook son kısımda bir bakımda Daehwi'yle değil de kendisiyle konuşuyor gibi, duymuyor daehwi bunu tahmin edemediğim için açıklama gereği duydum, biraz anlaşılmaz olmuş orasıh
ŞİMDİ OKUDUĞUN
baby sitter | rosékook ✓ (düzenleniyor)
Fanfic•tamamlandı• Çocuk eğitimi konusunda kendini oldukça geliştirmiş olan Park Chaeyoung, Jeon Jungkook'un 4 yaşındaki oğluna bakıcı olmak için iş başvurusunda bulunur.