3.4

3.2K 188 30
                                    

Bulut'un koluma dokunmasıyla tüm düşüncelerimden uzaklaştım ve bakışlarımı Bulut'a çevirdim.

''Yade iyi misin? Saatlerdir dümdüz bakıyorsun. Korkmaya başladım.'' Kafamla onayladıktan sonra dizlerimi kendime daha fazla çektim ve çenemi dizlerime yaslayıp duvarın düşünce köşesine odakladım bakışlarımı. Bu köşeyi yeni bulmuştum. Yaklaşık 2 saattir neredeyse gözlerimi bile kırpmadan o köşeye bakıyordum. Saatin kaç olduğunun farkında değildim. Ama Alaz evden çıkalı 2 saat 25 dakika geçmişti.

Bu sefer bakışlarımı o köşeden ayırmamı sağlayan şey kapının sessizce tıklatılması olmuştu. Bulut tam ayağa kalkacakken ondan önce davrandım ve kapıya koştum. Karşımda İlker duruyordu. Alaz çıktıktan hemen sonra o da çıkmıştı ve daha yeni geliyordu. Yalnız...

Bakışlarımı arkasında gezdirdiğimde dudağının kenarının kıvrıldığını gördüm. İçten olmayan bir gülümsemeydi bu.

''Gelmedi.''

''O nerede?''

''İyi merak etme.''

''Nerede İlker?''

''Sahilde. Öyle denizi izliyor boş boş. Ama iyi me..-'' Cümlesini bitirmesine izin vermeden askılıktan ceketimi aldım ve ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Kapıdan çıkacağım sırada bir kol beni durdurdu. ''Nereye?'' Bakışlarımı kolun sahibine çevirdiğimde bir çift meraklı gözle karşılaştım.

''Alaz'la konuşmam lazım Bulut. Çok tuhaf hissediyorum. Hiç böyle bir şey hissetmemiştim. Onunla konuşmalıyım.''

''Bunun için acele etme Yade. Bırak biraz zaman geçsin üstünden.''

''Hayır. Ben şimdi konuşmak istiyorum.'' Kapıdan çıktığımda bu kez İlker durdurdu.

''Bencillik yapma Yade. Bırak biraz sakinleşsin.''

''Ya siz neyden bahsediyorsunuz? Sinirlenmesi gereken o değil! Benim ya! Bir şeyler saklayan o.''

''Sen söz verdiğin halde onun anlatmasını beklemedin.''

''Ben birine gidip sormadım ama İlker. Kulak misafiri oldum. İsteyerek olan bir şey değildi yani.'' Kolundan kurtulup hızlı adımlarla merdivenlerden indim. Bina kapısından çıktığım an serin hava yüzüme çarpmıştı. Ceketimin yakalarından tutup birleştirdim ve hızlı adımlarla sahile ilerlemeye başladım. Telefonum çalmaya başladığında arayan kişiye baktım. Vuslat arıyordu. Şuan Alaz dışında kimseyle konuşmak istediğimi sanmıyordum. Telefonu cebime koymadan önce saate baktım. Saat 5'e geliyordu. Ne çabuk sabah olmuştu.

Havanın karanlık olmasının yanında ağaç dallarının hışırtısı içimi ürpertiyordu.  Adımlarımı daha da hızlandırdım.

Sahilin bank kısımlarına geldiğimde Alaz'ı görmemle kalbim yerinden çıkacakmışcasına atmaya başladı. Bir bankta oturmuş öylece denizi izliyordu.

Arkasından sessiz adımlarla yanına doğru ilerliyordum. Duymuş olması imkansızdı. Adımlarım o kadar sessiz çıkıyordu ki...

''Git Yade!'' Olduğum yerde kaldım ve gözlerimi irice açtım. ''Geldiğimi nasıl duydun?''

Yanına gidip banka oturduğumda bakışlarını gözüme kenetledi.

''Ezbere bildiğim kokun doldu ciğerlerime. Her ritmi müzik gibi gelen kalp atışın doldu kulaklarıma. Kalbimi söküp eline vermemi sağlayacak nefesin çarptı enseme.'' Dedikleri karşısında gözümü kırpamamıştım bile. Öylece yüzüne bakıyordum. Alaz gözlerini arkama çevirip etrafa baktı ve dehşet dolu bakışlarını bana çevirdi.

Yalaz| TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin