Ayda'nın söylediklerinden sonra Ege'yle birbirimize bakakalmıştık.
Ege gülümseyip yanıma yaklaştı ve yüzlerimiz arasındaki mesafeyi azalttı.
Biraz geri çekilip Ayda'ya döndüm.
" İstemiyorum. "
Ayda kahkaha attı ve elini omzuma koydu.
" Ayy öpücek yani ne var bunda ! Görende tecavüz et dedim sanıcak "
Söylediklerinden anlayabildiğim tek kelime " tecavüz " olmuştu.
Yaşadıklarımın hepsi gözlerimin önüne geliyordu. Kulaklarımda o pislik adamın kahkaları yankılanmaya başlamıştı.
İstemsizce gözlerim dolarken Ege'ye bakmadan koşa koşa dışarı çıktım.
Kapıyı sertçe örtüp elimle ağzımı kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Sahile doğru koşuyordum.
Uzun bir süre ağlayarak koştum ve denizin yanındaki şezlonglardan birine oturdum.
Yaşadıklarımı tekrar hatırlamak hiç de iyi olmamıştı.
Bir ara gözlerim dalmış olacak ki göz yaşlarımı birinin sildiğini sonradan farkettim.
Başımı hızla yan tarafıma çevirdim. Orada Ege'nin olmasını beklerdim ama hiç tahmin edemeyeceğim biri yanımda oturup göz yaşlarımı siliyordu.
MERT?!
Bana gülümsüyordu.
Çağatay'ın söylediklerini hatırlayıp bir an irkildim. Şu anda karşımda duran kişi beni yaklaşık bir buçuk sene önce Kıvanç'tan uzaklaştırmak için kaçırmıştı.
Onun gözlerine korkuyla bakarken sesimin çıkmasını umarak
" Ne işin var burada ? "
Diye fısıldadım. Gözlerimi silen eli bir an durdu.
Elini ellerimin üzerine yerleştirdi ve
" Misafire böyle mi davranıyorsun Begüm ? "
Yalandan bir sitem ve alayla dolu olan cümleye aldırmadan elini ellerimden ittirdim. Onun yanında daha fazla kalamazdım.
Bir psikopatın yanında oturup onunla konuşmak ne kadar doğru olabilirdi ki !?
Şortumu düzeltip kalkmaya yeltendim. Ama yapamadım çünkü kollarıyla kalkmama izin vermedi.
Eliyle çenemi tutup kendi yüzüne çevirdi. Canımı acıtmamaya gayret gösterdiği her halinden belliydi.
Simsiyah gözlerini benim gözlerime dikti ve belki de duymak isteyeceğim en son cümleyi söyledi.
" Seni almaya geldim sevgilim "
Söylediklerinden sonra yüzümü ondan uzaklaştırdım ve hızlı bir hareketle ayağa kalkıp koşmaya başladım.
Bağırmak, yardım istemek için ağzımı açıyordum ama konuşamıyordum sanki.
Eve doğru son hızla koşmaya devam ederken bana yetişti ve kollarımdan tutup kendine çevirdi.
Hızlı bir hareketle beni kucağına aldı ve gözleri kadar siyah arabasının içine adeta fırlattı.
Ardından kendi de binip kapıları kilitledi.
Yüzüme eğilip yanağımdan öptü ve
" Korkma bitanem sana zarar vermeyeceğim. "
dedi.
" Nefret ediyorum senden ! Bırak gideyim ne olur "
Diye bağırdım. Ama tabii ki beni dinlemedi.
Arabanın gazına bastı ve korkulu yolculuk başladı.
*****
Elim sürekli şortumun cebine gidiyordu.
Orada benim kurtarıcım olabilecek tek şey , telefonum vardı çünkü.
Büyük bir villanin önüne geldiğimizde arabayı durdurdu ve inip benim kapımı da açtı.
Ormana gelmiştik. Bu villada şu anda burada bulunan tek evdi. Etrafımız ağaçlarla çevriliydi ve dar patika bir yol ağaçların arasından kıvrımlı bir şekilde yalnız başına ilerliyordu adeta. Ve evet ürkütücüydü.
Birden elimi tuttu ve beni villanın içine götürmeye başladı. Yolculuk boyunca sessiz sessiz ağlayan ben, artık patlama noktasına gelmiştim.
Elimi çekmeye çalıştım ama daha da sıktı.
" Yeter artık ! Çık hayatımdan ya nefret ediyorum senden !! "
Ağlamalarım feryada dönüştüğünde çoktan eve girmiştik. Beni bir odaya götürdü ve yatağın üzerine oturttu.
Camı olmayan karanlık bir oda.
Hiçbir şey söylemeden odadan çıktı ve kapıyı kilitledi.
Hışımla ayağa kalkıp kapıyı yumruklamaya başladım.
Bir yandan ağlıyor, bir yandan kapıyı yumrukluyordum.
Son bir kez daha kapıya vurdum ve gücüm kalmadığı içine kapının önüne oturdum.
Ellerimle yüzümü kapattığımda ağzımdan çıkan kelimelere şaşıracak durumda bile değildim.
" Beni kurtar Ege, lütfen "
...
Umarım güzel bir bölüm olmuştur. Mert hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum. Sevgiler ♥