3- WİLSON WOOD GÖREVİ

444 76 318
                                    


Okuldan ayrılırken arabanın aynasından o koca geniş binanın küçülüşünü izliyordum.

Uzaklaştıkça küçülmüştü.

Köprüye vardığımda yavaşlamıştım. Bu köprüden geçerken her seferinde yavaşlayıp aşağısından akan derenin akışını izlerdim. Köprüyü geçtikten sonraysa artık okulu göremiyordum.

Telefonda alarmım çalmasıyla ekranına baktım. Bugün annen dönecek. Akşam yemeği için randevun var yazıyordu. Ah evet 1 sene olmuş muydu. Demek ki dönmüştü. Önce ilk görevim olan Wilson Wood görevi için hazırlanmış olan eve yerleşmeli idim. Fakat zamanım yoktu. Yeterince geç çıkmıştım geri kalan iki görev dosyasını da Ash ile hazırlamıştık. Oldukça zamanımı yemişti.

Ash resimlerden gördüğü o çocukların görüntüsünü o kadar beğenmişti ki aralarında temiz çıkanı bana ayarlarsın. Hemde çok mantıklı olur demişti.

Benimle dalga geçtiğinin gayet farkındaydım. Ona göz devirmekle yetinmiştim.

Şimdi hızla eve gidip akşam yemeği için çok iyi görünmeli idim. Benimle gurur duymaları dünyadaki en önemli şeydi benim için. Bu görevden bile önemliydi. Neden unutmuştum ki.

***


Aynanın önüne dizmiş olduğum peruklara bakıyordum.

Öyle ki evle bile ilgilenememiştim. Kim olmalıydım. Sonra doğal peruk yapılmış saçımı kullanmaya karar verdim. Çoğunlukla ailemle buluşacağım zaman doğal saçlarımla giderdim. Siyah kalem bir elbise giymiştim. Açık yakama sarı altın rengi bir kolye takmıştım. Küpelerim de büyük sarı halkalardı. Siyah ince külotlu çorabımı ve siyah topuklu giymiştim.

Evden ayrılırken arkamı dönüp baktım bahçeli bir ev olması hoşuma gitmişti. Görevime yakın olduğundan dolayı seçilmişti bu bölge. Görev için seçilmiş evler birbirlerinden çok da uzak değildi. Fakat yakın olmamaları da bir şansdı. Yakalanma riskim yüksek olabilirdi. 3 korumanın da evleri başkana ne çok yakın ne çok uzaktı.

Restaurant'ın önüne geldiğimde arabayı valenin alabilmesi için girişe kadar getirmiştim. Arabadan inince durup inceledim. Hiç değişmemişti. Hep ailem ile burada buluşurduk. Üç tarafı denizle çevriliydi. Tavanı oldukça yüksek ve her tarafı camlarla kaplıydı. Rahat koltuk ve sandalyeler vardı. Altın sarısı ve yeşil renkler kullanılmıştı. Yer yer ahşap masalarda bulunmaktaydı.

İlerde üç sandalyeli bir masa karşılıklı oturmuşlardı. Hararetli bir şekilde bir şeyler tartışıyor gibi görünüyorlardı. Önce yutkundum. Onların yanında pot kırmaktan korkardım. Benim ile ilgili hep gurur duymalarını istedim.

'Sayın değerli ailem' yanlarına gittiğimi fark etmemişlerdi. Aniden ikisi birden bana baktı.

'ooh. Kızım.' derken annemin sesinde biraz şaşkınlık ve özlem vardı. Nede olsa beni bir yıldır görmemişti.

'Genç bir kadın olmuşsun' Annem bunları söylerken gerçekten duygulanmıştım. Sesi kadifemsi ve o kadar içtendi ki. Sarılıp koklasam anca geçerdi hasretim. Fakat duygularımı gönderebildiğim kadar derine ittim. Onları gün yüzüne çıkaramazdım. Onların gözünde hala minik bir çocuk olduğumu gösterirdi.

Küçük bir çocukken sarılıp ağladığımda bana kızıp asla bu şekilde büyüyemezsin derlerdi. Hatırladığım hatıralarla yutkunup oturduğum yerde dikleştim. 'Evet sevgili anneciğim. Zamanın büyütemeyeceği ne var ki' dedikten sonra içten bir gülümseme gönderdim.

ADSIZ AJANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin