***
Güneş buradaki ağaçların boşluk bulabildikleri bölümlerinden tenime kadar ulaşıyordu. Hafiften esen ılık rüzgardan, saçlarımdaki sarı tutamları kurtarmak istercesine bağlamıştım. Böylece yüzüme gelmeyeceklerdi. Güneşle beraber bu sarı peruğum'un bir güneş gibi parladığına emindim.
Bankın tepesine oturmuş elimdeki romanı okuyordum. Bir yandan yanımdaki kediyle konuşuyordum. " Hadi ama kedi daha yeni yedin. Bu kadar obur olma." Bacaklarıma dolanıp sürekli yemek istiyordu. Çantamdan çıkarıp verdiğim küçük salamlar'a bayılıyordu. Bankı öylesine sahiplenmişti ki anca bankın tepesine oturabiliyordum.
Kediyle sadece iki gündür arkadaştık. Ama beni sevmişti. Çünkü bende onu sevmiştim. Besleyip tüylerini köpükle taramıştım. Tüm gün konuşmuştum onunla. Sırlarımı endişelerimi bile paylaşmıştım. Artık yakın bir arkadaştık.
"Kedi seni dün o kadar beslemişim ki görevi yerine getiremedin. O yüzden bugün yanıma çok fazla yemek almadım. Kendini acındırmaya çalışma." Kedinin bu şekilde aç bakması beni güldürüyordu.
Sonunda düşünceli tavırlara rağmen kendinden emin şekilde yürüyüşe çıkmış olan Peter Rock geliyordu. İşten sonra her gün akşam olmadan bir yürüyüş yapardı bu evinin olduğu park'ta. Bu lüks rezidans'ta benim içinde mor adında bir ev tutulmuştu.
İçimden söyleniyordum kediye. İşte senin sıran kedi. Hadi kedi. Bu sefer yap şu salamların hatırına.
Jacop belli etmeden, Peter Rock'un paçasına Salam kokusu sıkacaktı. Evet sonunda Jacop'a bir görev verilmiş ve cezası kaldırılmıştı. Bu onu oldukça mutlu etmişti.
Şimdi Peter tam yanımızdan geçiyordu. Kedi kafasını dikleştirip etrafı süzmeye başlamıştı. Bu sefer Peter Rock'un peşine takılacak mı diye meraklanmıştım.
Peter Rock uzaklaşırken kedi hala savsaklanıyordu. En sonunda öne doğru atıldığında rahatlamıştım. Peter Rock'un bacaklarına bir yandan saldırırken yürümesine engel oluyordu. Bacaklarında ki salamı bulmaya çalışıyordu.
Hemen eşyalarımı çantamı ve trençkotumu koluma taktım. Elimdeki romanıysa hala tutuyordum. Sonra hızlı adımlarla kediye doğru yürüdüm. Ayağımda ki siyah topuklulardan dolayı hızlı ve temkinli ilerledim. Arnavut taşlarından oluşan bu yürüme yolunda topuğumun taşa takılmasını istemezdim.
"Hey kediii. Dur bekle. İnsanları rahatsız etmeyi kes." Artık yanlarında duruyordum.
Bu sefer gözlerimi kedinin üzerinden kaldırıp dorudan Peter'in gözlerine bakarak devam etmiştim. "Çok pardon. Büyük ihtimalle sizden bir yemek kokusu almış olmalı. Benim kedim oldukça oburdur." derken bunun önüne geçemiyoruz dercesine göz devirmiştim.
"Yok sorun değil. Girdiğim restaurant'dan dolayı belkide üstümde yemek kokusu kalmıştır." derken suratında ciddi bir ifade vardı. Duyguları perçinlenmiş gibiydi.
"Tamam kediyi hemen alacağım." derken eğilip kediyi almaya çalışsam da tekrardan Peter'in üzerine atladı. "Ellerim doluyken onu almaya çalışmak oldukça zor." dedikten sonra kediyle konuşurcasına ona döndüm. "Hadi eve gidelim de sana mama verebileyim."
"Acaba yardım edebilir misin?" dedikten sonra Peter'in suratına baktım. Yeşil gözlerine düşünce kaplamıştı. Acaba ne gibi bir yardım istediğimi düşünmesi için ona süre vermiştim.
"Tam olarak nasıl bir yardım?" konuşmasında da düşünceli bir hava vardı.
"Kediyi bana verirseniz. Onu eve kadar çıkaracağım." Dolu olan kollarım yüzünden kediyi yerden alamadığımı belli etmek istercesine kollarıma Peter'e doğru görebilmesi için uzattım.
![](https://img.wattpad.com/cover/179350091-288-k703980.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADSIZ AJAN
AkcjaAjan olarak doğmak. Doğmadan kaderinin belirlenmesi.Bu ajanların doğduğu andan itibaren 3 kimlikleri olurdu. Peki... hangisi gerçek... ***************** Başkanın üç yakın koruması vardı. Etrafta terör kol geziniyordu. Başkan emin olmak istiyordu. Ko...