Sokaklardaki ıssızlık sanki bir ölüm şarkısı tutturmuştu. Son kalan ağaçtan son kalan yaprakta yere düşmeye hazırdı.Etrafımda gördüklerim terörden arda kalanların yıkıntısı idi. Yıkık dökük binalar. Kaldırım taşları etrafa saçılmıştı. Hala binalardan ara ara düşen taşların sesleri etrafta yankılanıyordu.
Bir ıssızlık içerisinde böyle bir şarkı tutturabilir miydi?
Şehirde yaşananlar yaşanmış ve terk edilmişti. Öylece durup etrafı incelemiştim. Etrafta yaşananları hayal etmeye çalıştım. Eskiden güzel bir şehir olduğu belli olsa da artık o halinden bir eser kalmamıştı. Sindirebilmek için olduğum yerden uzun bir süre öylece etrafımı izlemiştim.
Dalda kalan son yaprağın öylece kıpırdandığını görünce boynumda asılı olan fotoğraf makinesini alıp çekmeye karar verdim. Bir yerden başlanmalıydı. Bir fotoğraf anca bu kadar çok şeyi anlatabilirdi.
Terörün buraları terk etmesinin verdiği rahatlıkla sokaklarda dolaşıp bir kaç resim çekmiştim. Fakat çok uzak olmayan bir mesafede hala devam etmekte olan bir terör vardı.
Kolumda duran siyah saatimi kontrol ettim. İlerideki açık arazinin oradan geleceklerdi. Yerimi yavaştan almalıydım.
Bu yıkılmış şehrin ortasında hala hayatını sürdürmeye çalışan bir canlıyı dikkatle inceledim.
Evet. Onu oraya ben koymuştum.
Binadan düşmüş olan büyük taşın üstüne koymuş olduğum böceğin resmini çekmeye çalışıyordum. Fakat istediğim yerde durmadığından dolayı sürekli eski yerine ilerletmek zorunda kalıyordum.
'Hadi ama orada durmayacaksın. Benim koyduğum yerde duracaksın. Böylece o mükemmel fotoğrafı yakalayabileceğiz.' Gerçekten bir böceğe söz dinletmek benim arkadaşlarıma söz dinletmek kadar zor olabilir miydi? 'Eğer istediğim yerde durmaz isen geri döner ve başka bir tane alırım.' Sanki dediğimi anlamış gibi sonunda fotoğraf çekebilmem için durmuştu.
Yere oturduğum zaman büyük taş tam göz hizama gelmişti. Binalar arkamda yıkık dökük ve yorgun bir şekilde dikiliyorlardı. Taşın ilerisinde hiç bina yoktu. Düz bir ovaydı. Bu büyük taş parçası şehir ve vadinin arasındaydı. Taşın arkasındayken vadiden geleni rahat görebilirdim.
Vee işte geliyorlardı.
Elleri ceplerindeydi. Adam Hunt ve Eric. Yaklaştıkça belirginleşen suretler.
Adam Hunt fotoğrafta saçları toplu olduğundan yakışıklı gözükmüyordu. Fakat sarı kıvırcık saçlarını biraz uzatması onu olduğundan yakışıklı göstermişti. Buraya hiç yakışmayan bir model gibiydi.
Saatimin yanındaki küçük tek kullanımlık pini çektim. Pini çekmem ile birlikte bomba aktifleşmişti. Uzaktan havalanan bombayı görebiliyordum. Arkasından çıkan yüksek ateş gökyüzüne karışırken kayan bir yıldız gibiydi. Karşıdaki dağların o taraftan bu bölgeye doğru yaklaşıyordu. Arkalarında gelen bu bombayı ilk başta fark etmemişlerdi.
Bende durmadan fotoğrafları çekiyordum. Gerçekten mükemmel ötesi bir fotoğraf yakalamıştım.
Hızla gelen bomba kısa sürede toprağa gömülmüştü. Toprağa vurmasıyla çıkan enerjiden dolayı kendilerini öne doğru attılar.
Şimdi tüm vücutları yere serilmişti.
***
Kayanın yan tarafındaki kaldırıma oturmuş makinemin ekranını temizliyordum. Aceleyle yürüyüp, hızlı yaklaşan ayak seslerini duyuyordum. Telaşla bir şeyler konuşuyorlardı. Bombanın onlardan çok daha geriye düşeceğini planladığımız için onlara bir şey olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADSIZ AJAN
ActionAjan olarak doğmak. Doğmadan kaderinin belirlenmesi.Bu ajanların doğduğu andan itibaren 3 kimlikleri olurdu. Peki... hangisi gerçek... ***************** Başkanın üç yakın koruması vardı. Etrafta terör kol geziniyordu. Başkan emin olmak istiyordu. Ko...